İlker Bayrak

Haldun Taner

Türk Edebiyatında çok özel bir yere sahiptir Haldun Taner. Yazın ne okuyacağım? diye düşünenleriniz varsa, onun kitaplarını tavsiye ederim sizlere. Özellikle “Yalıda Sabah”, “Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu” okumadıysanız çok şey kaçırmışsınız. Türk hikâyeciliğinin en önemli isimlerinden biridir Haldun Taner. Ayrıca önemli bir oyun yazarıdır. Bu sezon İstanbul Şehir Tiyatroları “Ay Işığında Şamata” isimli oyununu repertuarına aldı. İstanbul Devlet Tiyatroları'nda da “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” sahnelendi. Haldun Taner, Viyana'ya tiyatro eğitimi için gitmiştir. İstanbul Üniversitesi'nde tiyatro dersleri vermiştir. Taner'in tiyatroculuğunu Keşanlı Ali Destanı'na kadar ve Keşanlı Ali Destanı'ndan sonrası diye ikiye ayırmak mümkün. Hocamız Prof. Dr. İnci Enginün Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı kitabında böyle bir ayrıma gidiyor. Bazı yazarların böyle temel eserleri vardır hemen akla gelen. Haldun Taner denilince de hemen aklımıza Keşanlı Ali Destanı geliyor. Ama benim Taner'in en sevdiğim oyunu; Ahmet Vefik Paşa'nın Bursa Valiliği sırasında kurduğu Osmanlı Tiyatrosunun anlatıldığı Sersem Kocanın Kurnaz Karısı isimli oyunudur. Seneler önce Semih Sergen'den izlediğim oyunu üniversite yıllarımda rahmetli Savaş Dinçer'den izlemiştim. Şimdi Devlet Tiyatroları'nda da tekrar izleme fırsatı buldum. “Dil”e vurgu yapan böylesi güzel bir oyuna sahip olduğumuz için Türk Tiyatrosu adına çok şanslıyız. Tiyatro dersi gibidir bu oyun. Estetik bir bakışla kurgulanmış bir ders...
Yaz aylarında tiyatro kitapları okumak... Hem bir özlemi gidermek hem de sizin estetik gücünüzü ortaya koyabileceğiniz kişisel bir gelişim fırsatı... Tiyatro oyunlarını metin halinde okumak ve zihinde canlandırmak keyifli bir serüvendir. Okuduğunuz oyunu tiyatroda izlediğinizde bazen canınız sıkılsa da, rejisörü siz, kostüm tasarımcısı siz, dekorlar yine siz... Tiyatrosu olmayan şehirlerdeki arkadaşlarım bana hep aynı şeyleri söylerler. “Keşke biz de İstanbul'da olsak, böyle çeşit çeşit oyunlar izlesek...” İstanbul'da olmak bir ayrıcalık, kabul ediyorum. Tiyatrosu olmayan şehirlerde de tiyatrosuz kalmamak mümkün. Yaz aylarında tiyatrolar kapalı... Ben yaz aylarında da tiyatrosuz kalmıyorum mesela. Alıyorum elime W. Shakesperare'i, Moliere'i, Haldun Taner'i... Bir güzel sahne oluyor zihnim. Bütün oyunu canlandırıyorum kendi hayal gücümle... Rejisör ben, kostümcü ben, dekorları ben yapıyorum, ışıklar yine ben... Kendi estetik zevkimle bir sanat keyfi... Kitap bitecek diye korka korka okuyarak, perde aralarında mola vererek; şöyle kahvenizden birkaç yudum alarak; Shakespeare'in Kral Lear isimli oyununa devam etmek... Tiyatro ve sanat üzerine düşünmek....
Yaz ayları denince illa aklımıza hemen havuz, deniz, kum gelir. Biraz da kışın yoğunluktan okuyamadığımız kitaplarımız gelse olmaz mı? Kim bilir hangi fuardan aldığımız; ama okuyamadığımız; boynu bükük bir köşede bekleyen kitaplarımız... Ah zavallılar, ne de güzel matbaa kokarlar... Okunmak için kütüphanemde bekleyen kitaplar... Eminim sizin de böyle kitaplarınız vardır. Bu yaz onları hatırlamaya ne dersiniz? Elinize bir kez bile alsanız, sımsıkı ellerinize sarılacaklar ve sizi bir daha bırakmayacaklar... Son sayfasına kadar keyifle okuyacaksınız. Size bilmediğiniz diyarların şarkısını, türküsünü söyleyecekler... Size başkaları anlatılırken, aslında fark etmeden siz kendinizi daha iyi tanımaya başlayacaksınız.
Hoşça kalın.

YORUM YAP