Yazın Domates Festivali izliyoruz, en iyi üreticiler tek tek seçilip ödüllendiriliyor… Reni hemen yanı başımda, “Bu domates üreticilerine acayip saygı duyuyorum” dedi. Kafamı şöyle bir çevirdim dalga mı geçiyor nedir diye; gayet ciddiydi… Çok iyi bildiğim sadece o an içi bağlantıyı kuramadığım sebebini açıkladı; “Fidelerini ekip, 4 aydır suladığım domateslerden doğru dürüst ürün almayı başaramadık…” Yazlığın bahçesine diktiği 10 fidana gözü gibi baktı, boyumuzu aştılar ama domates görmek uzun süre nasip olmadı, gördüklerimiz ise o kadar azdı ki yemeğe kıyamadık…
( “Beni bütün Silivri'ye rezil ettin” diye hayıflanıp duruyor. Söz konusu başarısızlıkta benim bir dahilim yok tabi ki : ) dış gözlemciydim çünkü : ))
Tarımın ne kadar ciddi ve önemli bir iş olduğunu anlatmak için yüzeysel bir örnek olarak gördüyseniz gelin daha etkileyici bir misal ile devam edelim…
Bir arkadaşım anlatıyor; ağırlaşan yakını için yoğun bakımda zar zor yer buldukları İstanbul'daki özel hastane geceliğine 10 Bin TL istemiş. Bu yoğun bakım kaç gece sürer, ekstreleri ne olur hayat memat söz konusu olunca insan o an hesap yapmıyor ama öderken gerekecek kaçınılmaz… Ya sahip olduğu, hatta belki olmadığı parayı ya da hayatını seçmek zorunda olmak nasıl bir tercih bilemedim.
Neyse sağlık olsun deyip de para ile halledebileceğimiz yere kadar gideceğiz…
Silivri Köy Pazarı ile ilgili hafta sonu bir paylaşım yaptım, öncesinden de ‘fiyatlar yüksek' serzenişine aşinayız tabi ki…
Biz 5 liralık domatesi 3'e almaya çalışırken bu küçük hesabın bize ileride ne kadar pahalıya mal olabileceğini ne zaman düşüneceğiz acaba? Araba alırken binleri, sigaraya zehirlenmek üzere verdiğimiz paraya acımayıp doğal (olabildiği kadar artık yaşadığımız şartlarda) üründen sakındığımız maliyetlerden edeceğimiz kâr çok büyük, inanılmaz gerçekten!
Hayatta küçük hesapların hep büyük bedelleri oluyor biliyorsunuz değil mi?
Henüz öğrenmediyseniz yediğiniz, içtiğinize dikkat edin derim… Ama bugün ama yarın eninde sonunda yüzleşmek zorunda kaldığımız bir konu. “İnsan ne yerse odur” diye bir tanım var “Ne giyerse”, “Nasıl arabaya binerse”, “Ne kadar lüks bir evde yaşarsa yaşasın” hastalıklar bunlarla ilgilenmiyor içimize göre hareket ediyorlar. Yüklendiğimiz stresi de ekleyin o ‘hayatımız' denilen büyük hesaba…
Velhasıl kelam “Köy Pazarındaki” pahalılığı tartışmayı bırakalım, çünkü çok yanlış bir hesap, da ihmal ettiğimiz beslenme, sağlığımıza yönelik ihmalkârlıklarımızın bize neye patlayabileceğini düşünelim…
“İmkân meselesi” diyecekler çıkar yemeğin en doğalını yiyin, hayatınızda diğer şeylerin çıtasını biraz düşürün… Kendinize yapabileceğiniz en büyük iyilik bu olur inanın…
Ayrıca bugün doğal ve taze ürünler için ödediğimiz fiyat yüksek geliyorsa, üretimin az olmasındandır. Biz satın aldıkça üretim artacak, fiyatlar da düşecek. Haydi, pamuk eller cebe üreticimizi destekleyelim daha da önemlisi yaşadığımız topraklarda üretimin devam etmesine katkı sunalım… En önemlisi de sağlıklı beslenme konusunda hassas davranalım…
3 liraya alabileceğimiz domatesi 5'e almak bizi batırmaz ama sağlığımızdan olursak, üretim bu topraklarda azalmaya devam ederse emin olun işte o zaman başımız ciddi ciddi belaya girecek…
Büyük düşün Silivri, küçük hesaplar yapmanın hiç zamanı değil… Hele söz konusu tarımsal üretim ve sağlığımız ise bir kere daha düşününün…
Sağlıkla kalın...