Bizler ruh taşıyan beden değil, beden taşıyan ruhlarız. Özümüz beden değil ruhtur.
Yaratılmış her şeyin bir fizik(madde), bir enerji (mana) boyutu vardır.
İnsan da enerji ve fizik beden olarak iki türlü bedene sahiptir.
Duygularımızın, zihnimizin ve ruhumuzun toplamına enerji beden diyebiliriz.
Fizik bedenimiz ise bu dünyayı deneyimlemek için giydiğimiz kıyafetimizdir. Beden aracı da diyebiliriz. Enerji bedenimizin fizik bedenimize etkilerini bilmek ve bu kanunları anlamak, kendimizi daha çok tanımamıza yarayacaktır.
Tıpkı bir araç gibi bedenimizin de ihtiyaçları, ârazları oluşur zamanla. Bu sinyallere eğer kulak vermez, uyarılarını dikkate almaz, ihtiyaçlarını gidermezsek; bozulur, bizi yolda bırakır, yavaşlar ve yolculuk keyfe değil eziyete dönüşür.
Dünya Sağlık Örgütü'ne göre sağlık, "fiziksel, zihinsel ve sosyal olarak tam bir iyilik halidir.''
Yani; ruh, zihin ve beden bütünlüğünü bozduğumuz zaman ruhsal veya fiziksel rahatsızlıklar baş göstermeye başlar. Yaşadığımız olaylar ve bunların bizde bıraktığı düşünce, inanç ve duygular bilinçaltımızda kodlamalar olarak yerleşir. Geçmişte yaşanmış bir olayı kodlayan bilinçaltı, o durumu hatırlatan bir imgeyle karşılaştığında sorunu aktifleştirir. Duygusal çatışma yaşadığımız her durum bedenimizde belirli bir bölgeyi etkiler. Çatışmanın şiddetine bağlı olarak rahatsızlığın ölçüsü de değişiklik gösterir.
Olaylar, kişiler ve rüyalarla gelen mesajı okuyamadığımızda gittikçe şiddeti artan bir alarm sesiyle duyurmaya çalışır mesajı bizlere. Son evrede hastalık olarak çıkar karşımıza.
Araba örneğinden devam edersek eğer; arabamızın motor suyu biterse önce ekrandan bize uyarı yapar. Süreç sırayla gelişir. Eğer su ihtiyacını gidermezsek hararet yapar, pistonlar şişer, silindirler zarar görür ve dahası zincirleme devam eder.
Bu süreçlerin her biri birer uyarıdır. Yani okumamız gereken bir mesajdır. Dikkate almadığımız her bir uyarı daha çok alana yayılarak ilerler.
Unutmayalım ki araç kendi kendine hastalanmaz. Onu yanlış kullanımla biz hasta ederiz.
Ve biz arabanın kendisi değil arabayı kullanan kişiyiz.
Peki nasıl hastalıklarla sinyal veriyor beden aracımız?
Dur diyor beden,
Ne yaşadığını anlamak için dur ve sor kendine,
Neye ihtiyacım var?
Neyi hazmedemiyorum?
Şu an neyin çatışmasını yaşıyorum?
Ağrıyan başın değil; geçmiş ve gelecek düşüncelerin…
Görmeyen gözlerin değil; görmek istemediklerin ya da görmek isteyip göremediklerin…
Acıyan boğazın değil; söyleyemediklerin…
Tutulan sırtın değil, duygusal yüklerin, sorumlulukların…
İlerleyemeyen bacağın değil, nereye gideceğini bilememen…
Ağrıyan dizlerin değil direnç gösterdiğin düşüncelerin…
Sıktığın dişin değil, çok isteyip elde edemediklerin ve veremediğin kararların diyor.
Tansiyonun çıkıyorsa; uzun zamandır çözülmemiş duygusal sorunlarına bir bakma zamanın. Erteleyerek çözemezsin.
Şeker hastalığın varsa; eskiye veya keşke şöyle olsaydı dediğin bir özlem.
Kilolar gitmiyorsa; kendini güvende hissetmek için onları bırakmak istemiyor olabilir bilinçaltın. Korunmaya ihtiyaç duyuyor olabilirsin.
Doymak isteyen bedenin değil ruhun. Duygularından kaçma ve onlardan korkma diyor.
Hastalık içinde bulunduğun duruma bir bakmak için, ruhunun seni mecburi durdurmasıdır. Yoksa sen durmazsın. Yorulsan da dinlenmezsin. Kendine zaman ayırmaz, düşüncelerini, duygularını yerli yerine koymazsın deyip ruhunun olaya bir el atma şeklidir.
Neye ihtiyacım var sorusunu sıkça sorun kendinize ve o ihtiyacı gidermeye çalışın. Birilerinin gidermesini beklemeden.
Neye ihtiyacım var?
- Sevilmeye.
O halde sev kendini koşulsuzca… Merhamet ve şefkatle sar kendini. Çünkü dışarıdan ne kadar sevilirsen sevil, içeriden kendini sevmediğin sürece tam anlamıyla sevilmiş olmayacaksın. Ve bütün hastalıklar, sevgi eksikliğinden meydana geldiğini unutma. Sevgiyle dokunduğun her yara iyileşir. Sevgiyle dokunduğun her düşünce şifa bulur.
Hastalıklar birer misafirdir, gidene kadar iyi ağırlamak gerekir. Hastalık şifanın kendisidir. Eskiler hasta olunca, şifayı kaptın derlerdi. Bu süreç bir fırsat diyebilir miyiz? Hayatımızda olup biteni anlamak için cevizin kabuğunu kırıp özüne inmek için bir fırsat olabilir mi?
O geldiğinde şifasını de beraberinde getirdiğini unutmadan o şifayı almaya da niyet etmeli. Çünkü hastalıklar bizden gittikten sonra bir idrak değişimi olur. Artık yenilenmiştir hücreler, düşünceler, duygular. Daha iyi, daha güzel bir sen vardır şimdi. Bu yenilenmiş bedenle devam eder hayat yolculuğumuz. Kaldığımız yerden, keyifle…
O halde niyet edelim şimdi. Kendimi anlamaya, ruhumun, zihnimin, bedenimin ihtiyaçlarını anda fark edip gidermeye, Kendimi koşulsuz kabul etmeye, sevmeye, korumaya, yaşadığım olayların ardındaki hakikati görmeye, hikmetine varmaya ve sevgiyle şifalanmaya niyet ediyorum.
Bir sonraki yazıya kadar kendinize, hastalıklarınıza, zihninize, duygularınıza iyi bakın, ve sevgiyle kalın ;)