Ali Gülcü

Hayaller ve Bodrum

Keşke birileri yirmi yıl önce bugünleri görseydi de, yollar bu kadar dar yapılmasaydı.
Kasabalara koca koca apartmanlar dikildi fakat otopark yapmak akla gelmedi.
Belki geldi de başka öncelikler girdi araya.
Kasabanın dar sokaklarında arabamı bırakacak mendil kadar bir yer için fır fır dönüyorum… Model model, renk renk ne çok araba var. Bazı hanelerde iki tane…
Mahalle aralarında öyle park halinde bekliyor araçlar. Hava güzel olacak da, can bir yerlere gitmeyi çekecek de, benzin parası denkleştirilecek, çoluk çocuk deniz kenarına olmadı mesire yerine gidilecek, keyifli bir gün geçirilecek… Araba unutulacak sonra, arada yerinde duruyor mu diye kontrol edilecek, sabahları işe giderken tekmeyle lastiklerin inip inmediğine bakılacak, hafta sonları bir kovaya su doldurulup üstünkörü ötesi berisi silinecek...
“ Araban var mı?”
“ Var” denecek, “olmaz mı?”
Lafın burasında ihtiyaç ve istek kavramları üzerine atıp, tutabilirim.
Fakat herkesin bu iki kavramın ne anlama geldiğini ve ihtiyaç ve isteklerini karıştırmadığını biliyorum!
Bir şekilde her şeyi biliyoruz işte!
Okumadan, dinlemeden, yaşayarak öğreniyoruz biz. Metodumuz bu!
Önce soyuluyoruz sonra kamera taktırıyoruz.
Önce camdan çıkıyoruz sonra emniyet kemeri takıyoruz.
Önce batıyoruz sonra çıkmaya çalışıyoruz.
Yazlıklar da öyle!
Okullar kapanmadan havalar ısınmaya başlayınca çıksak şöyle bir deniz kenarı kasabaları gezsek, saysak bakalım kaç tane yazlık var?
Acaba yılın kaç ayı hayat var bu yazlıklarda?
Ortalama bir bedel belirlesek yazlık sayısı ile çarpsak, nasıl bir rakam buluruz?
Marketlerde torbanın yirmi beş kuruşa satılması çok önemli tabi!
Patlıcan almış başını gidiyor, biber daha da sivrilmiş, soğan eskisinden daha çok göz yaşartıyor…
“ Arkadaşlarında var diye, çok ısrar edince birer tane ayfon aldık çocuklara, karne hediyesi. Karttan çektiriverdik, on iki ay ödeyeceğiz.”
Belki zaman nedenleri sorgulama zamanıdır.
Ben herkesin nedenleri sorguladığını biliyorum!
Mesela, neden ben kasabamda deniz varken, Bodrum'a gidiyorum?
Neden kasabamdaki deniz Bodrum'un denizi kadar mavi değil?
Neden benim kasabamda Bodrum'daki tesisler yok?
Neden Bodrum'a yabancı turist geliyor da benim kasabama gelmiyor?
Neden ayda bir defa bindiğim arabam var?
Neden iki senede bir gidip on beş gün kaldığım yazlığım var?
Neden maaşım iki bin beş yüz lirayken kredi kartımın limiti on bin lira?
Neden bankalar sürekli kredi vermek için telefon ediyor?
Neden köşe yazarları sürekli Bodrum'u yazıyor da benim kasabamı yazmıyor?
Neden televizyonlara Bodrum çıkıyor da benim kasabam çıkmıyor?
Patlıcan, sivribiber ve soğana bağlayabiliriz meseleyi zaten torba da yirmi beş kuruş! Arabaya alarm da taktırmak lazım ki, maazallah biri yanlışlıkla sürtünüverse mahalleyi ayağa kaldırsın.
“ Araban var mı?”
“ Var!”
“ Kümesin var mı?”
“ Var!”
“ Horozun var mı?”
“ Var!”
“ Sabahları ötüyor mu?”
“Horozum olsun, ibikli olsun, ötmesin!”
Gerisi şarkı!
Bodrum Bodrum…
Sahi benim kasabamın neden şarkısı yok?

YORUM YAP