Pazartesi Öğretmenler Günüydü… "Konuyla ilgili bir şey yazmadın…” diyen okuyucularım oldu… Yazmaktan ziyade yaşamayı, başkalarına ifade etmekten çok kendimde yer etmeyi tercih ettiğim bir kavram; öğretmenlik…
Okul sıralarını tek edeli çok uzun zaman oldu… Tabi o dönemin kattıklarının hayatımızı şekillendirdiği gerçeği inkâr edilemez.
Yolun yarısında (çok göreceli ve yanlış bir tanım da neyse...) farklı bir eğitim süreci ile tanıştım… Yeni Yaşam Okulu ve hocamız Cenk Sabuncuoğlu… Eğer bir öğretmenin varlığını halen daha kabul ediyorsam hayat dışında belki de onun kısa süreli buluşmalarımızda ektiği tohumlar dolayısıyla olduğunu söyleyebilirim…
Hayatın üzerime çok geldiği ve beni köşeye sıkıştırdığını düşündüğüm vakitlerde paylaştıklarını açıp okuma ihtiyacı hissediyorum… Bugünlük böyle geçelim mi? Kısır çekişmelerden, kişisel meselelerden uzak hafta arası bir mola verip, belki sizin yaşamda karşılaştıklarınıza da ışık tutacak alttaki satırları bir kez daha, hep birlikte okuyalım…
"Hayatımızın en çok şikâyet ettiğimiz alanlarına bir bakalım. Hani o hep düzeltmeye çalıştığımız, elimizden gelen her şeyi yaptığımız, karşımızdakileri değiştirmek için yıllardır çabaladığımız ama hiçbir sonuç alamadığımız ve devamlı şikâyet ettiğimiz durumlara bir göz atalım. Çok çaresiz gözüküyor değil mi? Oysa her şeyi denediniz. Peki, neden çözüme gidemiyorsunuz?
Şimdi lütfen kendinize karşı çok dürüst olun. Bütün maskelerinizi kaldırın ve çok dürüstçe kendinize sorun.
Şikâyet ettiğim durumlar aslında benim beslendiğim durumlar mı?
Yani aslında şikâyet ettiğim karşımdakinin güçsüzlüğü benim kendimi güçlü hissetmemi mi sağlıyor?
Ya da herkesin benden çözüm beklediğinden şikâyet etsem de aslında bu olaylara çözüm getirerek başkalarının takdirini kazanmak kendimi iyi mi hissettiriyor?
Evliliğin/işin zorluğundan şikâyet ederek aslında böyle bir evliliği/işi yürütebiliyor olduğumu ispatlamak benim gururumu mu okşuyor?
Bütün sorumluluğun tek başına omuzlarımda olduğundan şikâyet edip aslında herkese her şeyi tek başıma becerebildiğimi mi ispatlamaya çalışıyorum?
Etrafımda hep sorunlu insanlar olduğundan şikâyet edip aslında herkese bu sorunlu insanlarla geçinebildiğim için ne kadar uyumlu olduğumu mu göstermeye çalışıyorum?
Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Burada görmeniz gereken şey aslında kendinizi daha iyi hissetmek için oynadığınız oyunlar. Bu oyunları da aslında hiç memnun değilmişsiniz, istemiyormuşsunuz da mecburmuşsunuz gibi oynamanız ve çoğu zaman da oyunu unutup gerçekmiş gibi yaşamanız.
Örneğin, kendinizi güçlü hissetmek için hayatınıza güçlü olmayan insanları çekerek, onların beceremediklerini siz becererek, kendinize yapabildiğinizi kanıtlayıp bundan tatmin olup her defasında egonuzun şişmesini sağlayıp; görünürde ise sürekli her şeyi tek başınıza hallediyor olmaktan duyduğunuz sıkıntıyı dile getirerek, karşınızdaki kişilerin size hiç yardım etmediklerinden şikâyet ederek, enerjinizi bu kişileri değiştirmeye adayarak ömrünüzü geçirirsiniz. Aslında istediğiniz güçlü hissetmektir. Bunun içinde güçsüz insanlara ihtiyacınız vardır.
Bu oyunun farkına vardığınız anda kendinizi güçlü hissetmek için artık bu oyuna devam etmenin bir anlamı olmadığını kavrarsınız. Enerjinizi başkalarını değiştirmeye adamaktan çekip, tek değiştirebileceğiniz kendinize çevirirsiniz. Her şeyden önce kendinize dürüst olmanız gerekir. Yukarıdaki sorulara açık yüreklilikle cevap vermeniz lazım. O zaman görünenin aslından çok farklı olduğunu kavrarsınız. Her olayın, durumun sizin yarattığınız bir senaryo olduğunu görürsünüz. Lütfen başkalarını değiştirmeye çalışarak ömrünüzü harcamayın. Onlar sizin yazdığınız senaryoda rollerini çok iyi oynayan oyuncular. Memnun değil misiniz? O zaman senaryoyu değiştirin, baştan yazın. Başkalarına harcayacağınız enerjiyi kendi hayatınızın sorumluluğunu almada ve istediğiniz gibi yönlendirmede kullanın.
Hayat bir oyun sahnesi. Neyi, nasıl ve kimlerle oynamak istiyorsunuz siz ona karar verin. Ancak ne oynadığınızı unutmadan ve dürüstçe…”
Violet ALALOF