“Hayat birçok şeydir. Hayat güzeldir, mucizevidir ve olağanüstüdür. Ama bir de şu vardır ki; kolay değildir. Hayatın zor oluşunun diğer güzel taraflarından daha belirgin olduğu bazı zamanlar vardır. Biz de kendimiz için kolaylaştırmayız tabi; yanlış ve saçma olan hatta bize zarar veren düşünceleri ve alışkanlıkları devam ettirmeye çalışırız. Basit gerçekleri anlamayı reddederek hayatımızı yaşamaya devam ederiz çünkü bu gerçeklerin katlanmak için çok zor oldukları konusunda endişeliyizdir ve bunu aslında bu gerçekleri kabullenmenin yaşadığımız her günü çok daha kolay ve keyifli bir hale getireceğini fark etmeksizin yaparız. William Beteet' in listesi kabul etmeyi öğrenmemiz gereken bazı acı gerçekleri mükemmel bir şekilde anlatıyor.
HAYATIMIZI ANLAMLANDIRAN BİZLERİZ
Budistler, insanların kendi dünyalarını kendi düşünceleriyle ve eylemleriyle yarattığına inanırlar. O zaman anlamlı bir hayata sahip olmak bir seçimdir. Anlamlı bir hayata sahip olmak için barış gücüne katılmak ya da dünyadaki açlığa son vermek zorunda değiliz. Manavdaki bir paketçi çok büyük bir şirketin CEO'su (yönetim kurulu başkanı) kadar başarılı hissedebilir. Çoğu zaman sahip olmadıklarımıza ve istediklerimize çok fazla odaklanırız ve ne kadar şeyi başarmış olursak olalım bu hayatımızı bir boşluktan ibaretmiş gibi hissetmemize neden olur.
SEVDİKLERİMİZ HAYATA BİR GÜN VEDA EDECEK
Kulağa ne kadar acımasızca da gelse eninde sonunda kendinizin ve tanıdığınız herkesin sonsuza kadar yaşamayacağını fark etmek ilişkilerinizi güçlendirir ve derinleştirir. Birçok insan sevdiği kişileri cepte görür ve bu kişiler gittiğinde amansız bir pişmanlık duygusu hisseder. Ebeveynlerimiz, büyüklerimiz, arkadaşlarımız… Artık onların bizle olamayacağını ne zaman öğreneceğimizi asla bilemeyiz. Son zamanlarda annenizi ve babanızı aradınız mı? Onları hemen şimdi arayın. İlişkilerimiz bu hayatta sahip olduğumuz en anlamlı şeyler ve bu yüzden sevgiyle anılmalılar.
MÜKEMMEL EŞ YOKTUR
Birçok insan gün batımında “sonsuza kadar mutlu oldular temalı” kusursuz bir aşk hikâyesinin ve ayaklarını yerden kesecek bir eşin hayalini kurar. Aslında çoğumuz, “mükemmel uyum” ile ilgili bazı zamanlar hayallere daldığımız için muhtemelen suçluyuz. Ama eşlerimiz kusursuz hayallerimizdeki resimle uymadığında, bu bizim gerçek ilişkilerimizi nasıl etkileyebilir? Bu acınası birine razı olmamız gerektiği anlamına değil, ilişkimize her zaman emek sarf etmeyi ümit etmek anlamına gelir. Bunu sanatsal bir şaheser olarak düşünün; siz ve eşiniz birer fırçasınız ve tuvalde güzel bir eser oluşturmak için birlikte çalışmak zorundasınız. Bir ilişkide mutlu ve tatminkar bir ruh halinde olabiliriz ama tuvalin kendi kendini boyamasını bekliyorsak tabiî ki olamayız!
HAYAT BİR OYUNDUR
Neden tüm hayatımız boyunca son derece dikkatli ve bir şeylerin aşırı kötü bir şekilde gideceğinden endişelenerek yaşamamız gerekiyor? Hayat kendi tecrübelerimizden öğrendiklerimizdir. Bunu bir oyun olarak düşünmeliyiz; hayatta yapmak istediklerimize karar vermeli, kuralları öğrenmeli ve seviye atlamalıyız. Eğer oynamaktan korkarsak hiçbir şeyi asla başaramayız ya da başarılı olamayız. Daha önce hiç futbol sahasına ayak basmadan profesyonel futbolcu olmuş birini duydunuz mu?
HER ŞEYİN BİR SONU VARDIR
Belki de bu duyduğunuzda size biraz daha zor gelecek ilk şey olabilir. Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Sadece kısa bir süre için genciz ve daha sonra yaşlanacağız. Aşık olacağız, aşkımız bitecek ya da sevdiklerimizi kaybedeceğiz. Yaşayacağız ve sonra da öleceğiz. Bizden önce yaşayan bir sürü insan yaşadı, sevdi, başardı, başarısız oldu ve öldü. Bizim diğerlerinden bir farkımız olmadığını unutmamamız gerekiyor. Bunun yüzünden depresyona girmektense, bu hayatta minnetkar, heyecanlı ve hatta güçlü hissedebiliriz. Eğer her şey sonsuza kadar sürseydi, onları özel kılan ne olurdu? Zaman ve sonlar bazı şeyleri değerli kılar. Her şeyin kıymetini bilmeliyiz.
KÜÇÜK ŞEYLERE DAHİ DUYGUSAL YAKLAŞMALI
Her şeyin bir sonu olduğunu bildiğimiz andan itibaren, aynı zamanda bu hayatta sevebildiğimiz kadar sevmemiz gerektiğini de öğrenmiş olduk. Hayata “günlük işkence” olarak bakan birinin sıradan zihninde her şey çok basit, olağan bir hale gelebilir. Buna karşın bu küçük şeyler, biraz zaman ayırıp akışına bıraktığımızda güzeldir. İşe ya da okula giderken farklı bir rota izleyin, çimlere uzanıp bulutları izleyin ve yıldızlara bakın. Duygusal olun ve dünya her zaman çok iyi hissettirsin. Kendinize stressiz bir gün ayırın ve hayatın keyfini çıkarın.
BÜYÜK ŞEYLER KONUSUNDA GERÇEKÇİ OLMALI
Hayatı çok ciddiye almamamız gerekse bile, sağ beynimizin günün tüm saatlerinde hüküm sürmesine izin vermememiz de önemlidir. Hayatta analitik düşüncemizi daha fazla kullanmamız gereken bazı şeyler vardır. Örneğin; aramızda ünlü birer yazar olmak isteyenlerin birkaç kelime yazıp yıldızının parlamasını ve bir anda en çok satanlarda yer almayı beklememesi gerekir. Hayır. İşimizi düzenlemek, tanıtmak ve yayınlamak için uygun adımları atmak zorundayız. Değerli olan çoğu şey zaman ve enerji gerektirir. Esasında bazen herkesin kafasını kullanması gerekir.
YA BİR YOLUNU BUL YA DA ŞİKÂYET ETME!
Neredeyse herkes, hiçbir şey yapmayan fakat hayatının istediği şekilde gitmediği konusunda şikâyet eden biriyle tanışmıştır. Onları ya duymazdan geliriz ya da sinirleniriz. Madem bu şekilde olmasından memnun değiller, o zaman neden değiştirmiyorlar diye düşünürüz. Ancak eğer kendimize karşı dürüst olursak, bizimde her zaman onlardan daha iyi olmadığımızı fark ederiz. “Şu öğretmen çok zor beğeniyor. Sınavları hiç mantıklı değil.” “Bunu nasıl yapmam gerektiğini öğrenemiyorum. Bir durumum var.” vb şikâyetleri örnek verebiliriz. Gerçek şu ki şikâyetler bir şeyleri çok nadir değiştirir hatta genelde değiştirmez, bizi zapt ederler. Etkin ve pozitif olmamız gerekiyor. Bir yolunu bulacağımıza inanmamız gerekiyor. Bunları yapamıyorsak şikâyetlerimizi kendimize saklamalıyız.”
* Alıntıdır