Ali Gülcü

Hayatlar...

On yaşında bir erkek çocuğu, belki daha büyük, annesi ile beraber akşam yemeğine gelmişler. Çocuk tabağındaki et parçasını yemek istemiyor, nazlanıyor. Anne et parçasını küçük parçalara bölmüş, elindeki çatalla çocuğa yedirmeye çalışıyor.
Fehime'yi kovuyorlar o sırada. Fehime evlatlık. Köşkün bahçesinde bakkalın çırağı ile konuşurken yakalanmış. Ağlıyor, yalvarıyor “gidecek yerim yok diyor”. Yaşlı, balık suratlı kadın bir tokat atıyor Fehime'ye, dişlerini sıkarak konuşuyor; “bunu bakkalın çırağı ile fingirderken düşünecektin!”
Çocuk da ağlıyor, inatlaşıyor, omuzlarını silkiyor;
“Yemeyeceğim işte yemiyeceğiiiim!”
Yıldızların yere indiği pırıl pırıl bir bahar gecesi, süs havuzunun şıpırtıları, kiraz çiçeklerinin kokusuna karışıyor. Normal bir gece olsa köşk sakinleri asmanın altına oturur, Fehime'ye de telvesi bol kahve yaptırırlar sonra da fal baktırırlardı.
Bakkalın çırağı ile yakalanacağını falda göremedi Fehime!
Köşkten bir şey çalmış mı diye bohçayı açıyor yaşlı kadın.
Rengi solmuş iç çamaşırları, sutyenimsi bir şey, bir kazak, bir hırka çıkıyor bohçadan. Kazakla hırkayı alıyor yaşlı kadın, çünkü o hediye etmişti Fehime'ye.
Fehime'nin çıplak ayaklarında renkli, plastik pabuçlar var. Anası, babası yok.
Zaman geçiyor, anne yaşlanıyor, yemeğini yemeyen çocuk büyüyor.
Para ile üniversiteden bir diploma alıyorlar çocuğa, bir işe koyuyorlar, evlendiriyorlar. Karısı annesi gibi yemeğini yedirsin istiyor çocuk! El üstünde tutulsun, nazlansın, çok sevilsin, şımarsın, dünya etrafında dönsün istiyor.
Tanıyınca “sünepe bu” diyor karısı, alay ediyor… Kimseye gücü yetmeyen yemeğini yemeyen çocuk bir akşam dövüyor karısını, adam olmuş gibi hissediyor!
Baba evine dönüyor yemeğini yemeyen çocuğun karısı, çok geçmeden de şiddetli geçimsizlikten boşanıyorlar, ‘sünepelik' diye bir boşanma sebebi yok çünkü.
Haksızlığa uğradığını düşünen yemeğini yemeyen çocuk, yaşadıklarına bir anlam veremiyor.
Dikkat çeksin, acınsın, sevilsin diye dizlerindeki yaraları, ayaklarındaki cam kesiklerini gösteriyor etrafına. “Bak bu da geldi başıma” diyor. Annesi gibi bir kadın çıksın yaralarını öpsün, üflesin, elleri ile beslesin…
Köşkün büyük kapısının ardından kapandığını duyuyor Fehime, şehri, insanları, nereye gideceğini ve ne yapacağını bilmiyor.
Annesi hiç elleri ile beslemedi Fehime'yi
Saçlarını okşayan da, uyumadan önce masal anlatan da olmadı.
Naz yapmayı hiç öğrenemedi, şımarmayı beceremedi Fehime.
Yaşının, başının kaç olduğuna bakmadan annesi ile oturmaya başladı yemeğini yemeyen çocuk, dünya ve insanlar kötü olduğu için çalışmıyordu da! Annesi koyuyordu harçlığını cebine, çamaşırlarını annesi yıkıyor, gömleğini annesi ütülüyordu.
Hayata ve gecenin karanlığına karıştı Fehime, yıllar sonra balık suratlı yaşlı kadının çok hasta olduğunu öğrenince helallik almak için köşke geldi.
Yaşlı kadın elini öptürmedi Fehime'ye, iki gün sonra da öldü.
Otuz yaşlarında bir erkek çocuğu belki daha büyük, annesi ile beraber akşam yemeğine gelmişler. Çocuk tabağındaki et parçasını yemek istemiyor, nazlanıyor. Anne et parçasını küçük parçalara bölmüş, elindeki çatalla çocuğa yedirmeye çalışıyor.
Normal bir gece olsa, telvesi bol kahve yapacaktı Fehime, fal da bakacaktı…
Fehime; Çetin Altan'ın Büyük Gözaltı kitabında yer alan evlatlık.
Yemeğini Yemeyen Çocuk; Annesi ile beraber hemen yan masada oturuyor.

YORUM YAP