Son dönemlerde anne ve babalardan: “Çocuğum evde çok sıkılıyor! … “Çocuğumuz sürekli anneee, babaaa diye bağırıyor!” ya da “Bizler de çok sıkıldık!” ifadelerini çokça duyar olduk. Çaresizce dillendiren bu cümleler karşısında kimse ne yapacağını, karşılaşılan bu duruma karşı nasıl bir yol ve yöntem izleyeceğini bilmiyor. Anlık çözümler üreten ebeveynler çocuklarının sıkılmasını engellemek amacıyla sürekli bir etkinlik yapma, çocuklarını oyalama çabası içerisine giriyorlar. Bu oyalamalar da çoğunlukla tablet, telefon ve bilgisayar eşliğinde, çocukları oyun dünyasında hipnotize etmekle mümkün oluyor.
Acil yardım butonu niteliğindeki bu anlık çözümler ilerleyen süreçlerde ebeveynleri yeni sorunlarla baş başa bırakıyor. Sürecin devamında durum “Çoçuğumun eline telefon ya da bilgisayar vermeden durumu nasıl çözebilirim? Sıkılmasının önüne nasıl geçebiliriz?” düşüncesine evriliyor.
Peki, çocukları tabletten veya bilgisayardan uzak tutarak bu durumu nasıl çözebiliriz?
Dijital uygarlığa doğan bu çocukların, asıl sorunu, yaşadıkları çağ değil, ebeveynlerinin bu çağa yeterince uyum sağlayamamasıdır. Anne babalar artık çocuklarının canlarının hiç sıkılmamasını kendilerine görev addetmiş durumda oldukları için farkında olmaksızın kendilerini büyük bir girdabın içine atmaktalar. Çocuklar canlarının sıkıldığını söylediğinde anne babalar hemen çocuğu eğlendirecek bir şeyler bulmaya çalışıyorlar.
Bugünün aileleri için çocuklarının keyifli vakit geçirmesi son derece büyük önem arz ediyor; bunu bir mesele görüp dert edinen aileler tüm imkan ve zamanlarını çocuklarına vakfediyorlar. Çünkü aileler gayet doğal olarak çocuklarını kendine güvenen, başarı odaklı bireyler olarak yetiştirmeyi arzuluyorlar.
Peki, bu gerekli mi veya yararlı mı? Ya da doğru tavır bu mu? Çocukların gerçekten boş zamanlarının olması, hatta bazı zamanlar sıkılmaları onların gelişimini nasıl etkiler? Çocuklar sıkılmasın diye uğraşmak iyi midir, kötü müdür sorularına cevap aramamız gerekir. Can sıkıntısı çocukları nasıl etkiler? Sıkılma ya da sıkılmama kavramlarının yaratıcılıkla olan bağını hiç düşündük mü? Canlarının sıkılması onların yaratıcılığını geliştirir mi, köreltir mi? Sıkılmak mı yoksa sıkılmamak mı onlarda bir takım psikolojik rahatsızlıkları tetikler?
Erken çocukluk döneminden itibaren teknolojiyi sırf çocuklar sıkılmasın diye kullanıyor olmamız çocuklara düşünecek, hayal kuracak, üretecek bir alan ve zaman bırakmamak anlamına gelir. Çünkü çocuk teknoloji karşısında pasif, etkisiz ve edilgen konumda kalır. Ne hayalleriyle ne el becerileriyle, ne zihinsel kapasitesiyle bir şeyleri işleyip değiştirmek imkanı bulamadığı gibi buna ihtiyaç da duymuyor. Gördüğünü alıyor ama onu ne eliyle, ne aklıyla ne de hayal gücüyle işleyemiyor. Daha somut ifade etmek gerekirse henüz okuma yazma bilmeyen bir çocuğu YouTube karşısında tek başına bırakmak onu tanımlayamadığı ve kontrol edemediği bir alemin ortasına atmak çocukta doğal olarak birtakım psikolojik ve pedagojik sorunların ortaya çıkmasına sebep olur.
Unutulmamalı ki; teknoloji, ebeveynlerin hayatını kolaylaştırsa da aynı zamanda onlara yeni görevler ve sorumluluklar yükümlemektedir. Ailelerin çocukları yaşına uygun teknolojik içeriklerle beslemesi zorunluluk hâline geliyor ve buna ek olarak sadece fiziksel değil zihinsel olarak da aktif olan çocuklar yetiştirmeliyiz.
Çocuklarla nitelikli vakit geçirilmesi hususu gündeme geldiğinde ailelerin aklında sürekli bir şeyler yapma, aktiviteler geliştirme gibi yaygın fakat yanlış bir algı oluşmuş durumda. ‘Çocuğunuzla nitelikli zaman geçirin' tavsiyesini ‘çocuğunuzla sürekli bir şeyler yapın, aktiviteler geliştirin' şeklinde anlamak çok da doğru değil aslında. Çocukları sıkılmaktan sakınmak bir uğraş, bir dert haline gelmemeli. Aksine, onların kendileriyle boğuşmalarına imkan tanımalı, fırsat vermeli. Çocukların sıkılmaları, kaçınmamız gereken bir problem değil, aksine kendi benlikleriyle karşı karşıya kalmasına imkân tanıyan bir vesile. Genel kanının tam aksine, çocuğun tek başına kalıp canının sıkılması, onun yaratıcı düşüncesinin gelişimi, soyut düşünme yeteneği kazanması ve üretkenliği açısından gereklidir bile. Çocuk yeni bir oyun kurma, yeni bir meşguliyet yaratma çabası içinde iken yaratıcılığı gelişir, hayal gücü genişler. Sıkıntı, ona durumu kabullenmeyi, soruna çözüm aramayı, kendi kendine yetmeyi ve muhakeme etmeyi öğretir.
Araştırmalara göre, çocukların spor, müzik ve sanatla meşgul olmaları onların fiziksel, sosyal ve kültürel gelişimlerini olumlu etkiliyor olsa da, zaman zaman kendi başlarına kalmaları da gelişimleri için yararlı ve gerekli. Çünkü kendi başına zaman geçirmek, hayal gücü kullanma, empati kurma ve yaratıcı düşünme gibi becerileri artırıyor; çocukların kendi ilgilerini, keyif aldıkları şeyleri keşfetmelerine fırsat tanıyor. Çocuk yeni bir oyun kurma, yeni bir meşguliyet yaratma çabası içinde iken yaratıcılığı gelişir ve çocuğun hayal gücü böyle genişler. İlk etapta sıkıntı nedeniyle biraz huysuzlanan çocuk yavaş yavaş durumu kabul etme evresine geçer. Var olan probleme çözüm bulması gerektiğini düşünür ve kısa süreli bir sıkıntı evresinin ardından kendisini düşünme çemberinin içine atar, farkında olmadan bir şeylerin farkına varır ve süreç içinde görülür ki çocuk, kendi başına zaman geçirerek hayal gücünü kullanma, empati kurma ve yaratıcı düşünme gibi becerilerini kullanır hâle gelmiş, ailelerin korkulu rüyası olan “sıkılma” kavramı; bir anda şekil değiştirerek çocukların kendi ilgilerini, keyif aldıkları şeyleri keşfetmelerine olanak sağlayan bir fırsata dönüşmüş. Bu sebeple çocukların sıkılmalarına olanak tanımak lazım.
Üzerinde düşünmemiz gereken şey, çocukların sıradanlığa ve tekdüzeliğe alışma becerisini geliştirmektir. Her an onları heyecanlı tutmak ve meşgul etmeye çalışmak aslında onların hayata karşı olan dirençlerini düşürerek sürekli bir arayışta olmalarına neden olacaktır. Dolayısıyla çocukları pasif eğlencelerle meşgul etmek, sıkılmalarına, kendilerini dinlemelerine izin vermemek çok da doğru bir tutum gibi görülmüyor.
Çocuğunuzla elbette ki ilgilenin ve birlikte zaman geçirin. Ancak bu birlikteliklerde nicelikten daha çok niteliğin önemli olduğunu unutmayın. Çocuğunuzla yeterince ilgilenemediğinizi, onunla yeterince vakit geçiremediğinizi düşünüyorsanız çocuğunuzun verdiği tepkileri yorumlayıp onunla daha yoğun ve nitelikli zaman geçirmeye özen gösterin. Çocuklarımıza tutku ile bağlı olacakları, hayal kurabilecekleri ve üzerine düşünme ihtiyacı hissedecekleri alanlar açmayı deneyin. Ebeveynler olarak biraz sabır edebilsek, çocuğumuzun sıkılma haliyle başlayan durumunun süreç içinde hayal gücüne, yaratıcılığa ve öğrenmeye dönüşeceğini hep birlikte göreceğiz. Çocuğun sıkılması durumunda kendi başına kalıp çözüm yada eğlence bulma arayışı ona bir sorumluluk kazandırmış olduğu gibi aynı zamanda ailesinin de çocuğun kendisine ait bir kişisel alanı ve zamanı olduğuna ilişkin farkındalık da geliştirmiş olur.
Yani demem o ki, iyisi mi bırakalım çocuklar sıkılsınlar biraz…