Muhalefette tarz değişimi; hem dövüyor, hem seviyorlar : )
Nereden başlasam, nasıl anlatsam…
Ekim meclisi ikinci oturumuyla söze girelim…
Değişik bir muhalefet tarzını gözlemleme şansımız oldu… Üniversite konusunda da, strateji plan hakkında da iktidarı kıyasıya bir eleştiri yağmuruna tutan muhalefet; oylamada ‘Evet’ diyerek duble bir şaşırtma yaşattı.
Üniversite konusunda ikna olmaları sürprizdi gerçekten. Sebep siyasi diyecektim ki Başkan Işıklar’ın siyaset ile politikayı ayrıştırmada kullandığı ifadeler aklıma geldi…
AK Parti grubunun Aydın Üniversitesi konusundaki kararı sadece siyasi (hizmet yarışı) değil, politik (ideolojik gerekçeler ve çıkarların belirleyiciliği) de. Politik olmak zorunda, siyaseten de‘doğru bir değerlendirme’ diyelim… Aydın Üniversitesi sahibinin AK Parti ile olan yakın ilişkileri geçen dönem Kavaklı’da kuruma yer tahsisi konusunda ret veren grubun endişelerinin temelinde yer alan gerekçeydi. "Biz burada hayır demiş olmakla kalacağız nasıl olsa Aydın Üniversitesi sahibinin AK Parti ile de Kadir Topbaş ile de ilişkileri çok yakın…” deniyordu. Ama o ara Metin Karakaş’ın meclis grup ve ilçe başkanlığındaki AK Parti hayır dedi, hatta çekinerek de olsa kimi kişisel hırslara hizmet ettiklerini söylemek mümkün. Şimdi aynı üniversitenin Kavaklı’ya gelişine(tahsis edilen yerin hazineye ait oluşunun da etkisi var tabi…) hayır diyen iradenin yeni dönem temsilcileri (içinde eski isimler de var) Gümüşyaka’da kendilerini misafir etme konusunda razı.
AK Parti’nin ilk etapta üniversite konusundaki evet kararının ilçe halkına üniversite karşıtı ve engelleyicisi pozisyonuna düşmemek için verdiğini düşünebilirsiniz. Ama üstte belirttiğim politik gerekçeler de evet için güçlü bir diğer gerekçe.
TAVAK’a yapılanın iptali ve Aydın’a yer tahsisi ilk gündeme geldiğinde (üç ay önce) ‘Işıklar ancak kendi içindeki muhalefeti ikna eder, AK Parti’den bu konuda destek alması zor’ diye düşünmüş, hatta yazmıştım. Kendi içindeki muhalefete "Sen komisyonda istediğini yapsan da ben mecliste Başkanlığımı konuştururum” diyen Işıklar, arzu ettiğine onay vermeye (Tabi ki Silivri ile ilgili konularda…) yanaşmayanlarla baş edebilme başarısını bir kez daha gösterdi. Becerisinden ziyade çenesinden ve hışmına uğramaktan çekinceler belirleyici oldu bence. Ve onu terk etmeyen şansı kararın istediği yönde çıkması mevzusuna tüy dikti!
Politika bir yana, siyaset başka yana; Silivri için inşallah üniversite gelir. Bu sadece Silivri’nin değil, Işıklar’ın siyasi kurtuluşu yönünde de önemli bir referans olur.
Ve Başkanım Allah aşkına biraz kısa tutun şu konuşmalarınızı… Dinlemekten, anlamak için ayıracak vakit bırakmıyorsunuz. Biri bir yorum yaptı; "Başkan meclisi uyuttu” diye, mecazi bir anlamı yoktu sanıyorum… Konuşmalar ne kadar güzel ve duymak istediklerimiz olsa da bir noktadan sonra her insanın bir dikkat koruma süresi var; iptale teslim olunuyor. Işıklar’a has bir durum ‘bedeni mecliste, aklı yine başka yerlerde’ vaziyetinde bile bu kadar doldurabiliyor bulunduğu ortam ve takip ediyor hedeflediği konuların istediği noktaya gelmesini. Beden ve ruh ikilisine odaklanan aklıyla başaracaklarını varın düşünün işte… Brüksel macerasını anlatırkenki haline bakıyorum da üçüncü dönem için belediye başkanlığından ziyade çok daha yüksek hedeflerin hayalini kurduğu düşünmekten kendimi alı koyamadım. Ama tabi onları elde etmesi Silivri üzerindeki etkisi kadar kolay ve basit değil… Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak da var…
Strateji Raporuna gelince… Silivri’de iki dönemdir raporda çok büyük ve önemli bir değişiklik olmadı anlaşılan. Muhalefet eleştirmek ve eleştirmemek arasında gelip giderken, Işıklar da yanıtında onlara saldırmak ve saldırmamak arasında gel git yaşadığını hissettirdi… Başkan Bey, aba altından sopa gösterir gibiydi… ‘Siz üzerime gelirseniz misliyle karşılık veririm’ der gibiydi. AK Parti grubu adına konuşan Kutlu, espri ile karışık Işıklar’ın canını yakıp, yakmama sınır çizgisinde dolaşma dengesini güzel kurmuş. Bana soracak olursanız ne muhalefet sağlam bir strateji değerlendirmesi yaptı, ne de iktidar bu hususta dikkat çeken bir çıkış. Karşılıklı bir birbirini idare etme süreci; muhalefet yaptığı engellemelerin deşifre olmasından korkan bir yaklaşımla ölçülü, iktidar imkansızlıklar içinde kıvrandığı aşikar olmasın, zayıflığı ortaya çıkmasın çekincesinde…
Silivri mi? Tıpkı Türkiye gibi; kriz üstüne kriz, saldırı üstüne saldırı ama ayakta ama güzel, sevdiğimiz için katlanmayı, yaşamak varsaymayı seçmişiz.
Silivri’yi sevin; içinde yaşayanlar kadar en az. Ne de olsa sizi, biz seçtik.
ÇAVDAR’DAN AÇIKLAMA
Bayram Üstündağ’dan ses seda çıkmadı. Pardon ilçe başkan adayı olduğunu yazdığım günün sabahında ilk kez bir Cuma mesajıyla şereflendirildim. Tesadüfse bu kadarına pes.
Yetgin Çavdar aradı… "Sizinle görüşmemizden sonra (Bayram öncesi) Dilek Demiral ile konuştum ve sizden de öğrendiğim gibi il’in kendisine onunla devam etmek istediğini ilettiğini doğruladı. Bu durumda size de yaptığım açıklamadaki gibi (Demiral’ı desteklediği ifadesi) başka bir ilçe başkan adayına destek vermem söz konusu değil.
Bayram Üstündağ adı, Dilek Hanım’ın bırakma kararının konuşulduğu bir dönemde istişarede öne çıkan isimlerden biriydi. İl’in iradesi Dilek Demiral ile devam edilmesi yönündeyse desteğim onunladır, başka bir isme destek vermem söz konusu değil.
Bunun dışında eski diğer isimlerle bir oluşum olacaksa kesinlikle destek vermeyeceğimi, yenilerden yana tercih kullanacağımı herkes bilir zaten” dedi.
Yani Turan’la, Karakaş’la çıkılacak bir ilçe başkanlığı sürecine Çavdar, "Denedik olmadı” diyerek destek vermeyeceğini açıkça beyan etti.
İyi haftalar...