Arkadaş ile dost kelimesi eş anlamlı iki kelime olarak bilinir. Halbuki, anlam ve pratik olarak oldukça farklıdır. Her dost arkadaştır ama her arkadaş dost değildir.
Hayatımızdaki bütün arkadaşlarımızı yaşam eleği ile elersek geriye kalan bir veya bir kaç dost diyebileceğimiz kişilerdir. Bu sayı bazen o kadar daralır ki, yaşamınızda hiç bir dost kalmayabilir.Yaşanan bu sürece yalnızlık diyebiliriz.
Nasıl ayıracağız bu ince noktayı? Eleyeceğiz ama yaşam eleğinin kriterleri ne olacak? İşte sizlere kendi yaşantımdan iktibas edeceğim bir kaç değerlendirme:
Kötü günlerinizde yanınızda olan ve yüzünde tebessüm olmayan
Günlük hayatınızda fazla gözükmeyen, kara günlerinizde ilk gelen
Sizinle sevginizi, amacınızı, kaygınızı, inandığınızı, hüznünüzü paylaşan ve bu duygularınızı kimseye anlatmayan
Eşinize, anne ve babanıza bile anlatamadığınız sırları, kaygıları dinleyen kimse
Sığınılacak ve dalga kıranı olan tek limanınız
Maddi sıkıntınızda istediğinizde veren değil istemediğiniz halde yardım eden
Kavga etseniz de yaptığı iyilikleri yüzünüze çarpmayan
Ne olursa olsun sizden yararlanmaya çalışmayan
Anlattığınız sırları öldüğünde mezarına taşıyan
Hayatımızda dostlar yoksa fırtınalarda sığınacak bir limanınız yok demektir. Acılar paylaşıldıkça azalır , mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır. Dost olmayan kişilerle yapacağınız her paylaşım bunun tersi olabilir. Mutluluğunuz acıya dönüşebilir. Dost kişi toprağa benzer. Sevdiklerini kucağına alır. Ailenize bile anlatamadığınız sırları öldüğünde toprağına gömer.
Sevgili İlknur Sönmez'e bu güzel paylaşımı için teşekkür ediyorum.
Bir taraftan da düşünüyorum; acaba dostlarımızı nasıl tanıyacağımız yerine düşmanlarımız veya iyi görünüp art niyetli kişileri daha kolay tanımak için bir tanım geliştirilse hayatımız daha kolay olmaz mı? İyi niyetle yaklaşıp da 'kazık yiyerek' 'ayıldığımız' durumlar ile dost kazandığımız olayları sayısal olarak kıyaslayın! Mutluluk adına hep zarar!
Bir de insanın aklında acılar, hayal kırıklıkları nasıl da yer eder. Yıllar, ömür geçer mutlu olduğunuz anlara ilişkin anılar silinir ama onlar hatırlandıkça hala kalbiniz sızlar, karnınıza sancılar girer.
Günler sonra ilk kez güne güneşle uyanıp, içinizi karartan yazı yazmak istemiyorum.
ENGELLİ VE YAŞLI
KOORDİNASYON MERKEZİ
HİZMETE GİRDİ
Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, sessiz sedasız seçim sözlerinden birini daha yerine getirdi. Şatafatlı açılışlara alışık olduğumuzdan az biraz yadırgadık galiba. Ama verilen bir sözün yerine getirilmesi, belirtilen amaca uygun hizmet etmesi esas alınmalı. Engelli vatandaşlarımız, yaşlıların ihtiyaçları için kapısını çalacağı belli bir kurum oluşturuldu. Aynı zamanda bu alanda yapılan çalışmalara, kesimin ihtiyaçlarına destekleriyle duyarlılığını yansıtma imkanı olan insanlar için fırsat.
Dilerim, ihtiyaç sahiplerinin beklentileri ve memnuniyeti ile kurumun varlığından söz ederiz ilerleyen zamanlarda.
Biz toplum olarak yaşadığımız örnekleri öne sürerek, bu alanlarda suiistimali yardımı yerine getirmesini beklediğimiz kurumlara ilişkin değerlendirmeye alıştık. Ama hiçbir hata, yanlış tek taraflı değil. Oluşturulan platformun amacına uygun hizmet vermesi bir yana, gerçek ihtiyaç sahiplerinin buraya başvurması konusundaki vicdani sorumlulukla hareket etme gereği de var. Yardım almayı geçim haline getiren, gerçekte sunulan yardıma muhtaç olmadığı anlaşılan insanları kayırmak, asıl yardıma ihtiyacı olan insanlara yapılacak en büyük yanlış.
Bir hizmetin üretimi kadar onu vereceğiniz insanlar konusunda da belli kriterler konmalı, bunlara dikkat edilmeli. Engelli ve Yaşlılar Koordinasyon Merkezi suiistimale çok müsait bir alanı kapsamıyor belki ama Gıda Bankacılığı ile İstihdam Ofisi hizmete açıldığında daha dikkatli davranmakta yarar var.
ŞİMDİLİK ÜNİVERSİTE HOCASINA
DEĞİL, BELEDİYE BAŞKANINA
İHTİYACIMIZ VAR
Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar'ın 'hoca' olmaktan duyduğu memnuniyeti bilmeyen, gözlemlemeyen kalmamıştır. Aydın Üniversitesi'nde yaptığı konuşmayı yerel yönetim ders notlarını okur gibi takip ettim. Işıklar, "Hayallerimizi ön plana çıkaran bir yerelleşmeye ihtiyacımız var" diyor. Katılıyorum. "Silivri'de sokakta gezen on kişiden altısının oyunu alarak seçildim. Silivri tarihinde ilk defa böyle bir oy potansiyeli gördü. Bu da çalışma arkadaşlarımızın verdiği güvenden kaynaklandı" diyor. Katılmıyorum. Aldığı oyun niceliğine değil, niteliğine itirazım var. O niteliği tetikleyen nedenlere daha doğrusu. Silivri halkına kendisi ve birlikte seçime çıktığı ekibin etkisi tabi ki önemli ama belirleyici değildi. Silivri halkının çoğunu tanımadığı insanlara duyduğu tepki değil, beş yılık iktidarında bir önceki yönetimin yarattığı güvensizlikti belirleyici olan. Işıklar ve ekibi büyük bir umut kredisiyle iktidara geldi. O "aldım" dediği güveni kazanmak için çalışacağı dönemdeyiz artık. Kazandı kazandı, 2 seneye var olanı tüketmeye sonra da güvensizlik biriktirmeye başlar. O 'sermaye' ile de siyaset veya iktidara talip olunmaz zaten. Belki üniversitede hocalık yapar işte o zaman! Şimdilik bizim hocaya değil, belediye başkanına ihtiyacımız var! Başkan Işıklar çok istiyorsa 4 yılın ardından bu hayallerini gerçekleştirebilir. Bu ara bizim hayalimizdeki başarılı belediye başkanına odaklansa Işıklar, Silivri halkını daha memnun eder.
MEYDAN SAVAŞI,
SANDIK SONUCU
Son genel seçimler öncesinde çok tartışıldı. Cumhuriyet Mitingleri çerçevesinde de özenle değerlendirdik. Meydanları dolduran, seçimi göğüsler dedik, diye düşündük. Türk halkının ne kadar meraklı oluşunu hep göz ardı ettiğimizi sandık sonuçları ortaya çıkınca anladık.
Silivri Birleşik Esnaf ve Sanatkarlar Odası seçimi var gündemimizde. Bu doğrultuda rakiplerin yarışı. Üyelerin tercihinden ziyade adayların etkinliğinin sonucunu belirleyeceği bir seçim süreci. Bugünkü tepkilere bakıp, sonuç hakkında kesin bir şey söylemek çok zor. Söz konusu seçimin önemi dikkat çekici. Sadece 3 bin esnafı ilgilendiriyor ama neredeyse bir yele seçim havasında hazırlık var.
Onlar inkar da etse, kabul de etse yerel yönetimde yaşanan siyasi anlayış değişimi kendinden öncekilerin bağlantılarının devam etmesi taraftarı değil. Siyasi bir seçim değil ama rekabetinin sürdüğü bir alan. Herhangi bir aday değil eski, oda başkanının yeniden göreve talip oluşu söz konusu.
Bu yarışı renkli ve eğlenceli, dikkat çeken kılan kuşkusuz Necati Özkök'ün üslubu, tutumu. Heyecan var, güncel tutulursa ilgi sürer. Diğerinin göreve uygunsuzluğu yerine kendisinin doğruluğuna adayların eğilmesi daha mantıklı geliyor. Birbirini kötüleyen iki, eksiklikleri üzerinden görev taleplerini haklı çıkarma çabası şık olmadığı gibi, sevimsiz.
Silivri'de yaşanan son yerel seçimleri düşünün!
MUHALEFETTE
UFAK ÇAPLI SARSINTI
Muhalefet bu aralar sessiz! Kararsız mı demek gerekir… Arsa satış konusunda elde edilen yürütmeyi durdurma kararının iptali ufak bir sarsıntı yaratmışa benziyor…
Belediyenin çıkarları koruma gerekçesiyle, ödeme bekleyen esnafın beklentilerine engel mi olundu? İktidar arsa satış konusunda halkı ikna etmekle kalmadı, yargıyı da inandırarak haklılığını kamuoyu nezlinde pekiştirdi. İktidarın başarısı muhalefetin başarısızlığı oldu! Işıklar, kuşkusuz arsa satış konusunu iyi işledi. Kendi kararını anlatmaktaki başarısında, muhalefete de puan kaybettirdi.
Sanki; "Eleştirdik olmadı, destek verdik olmadı. Ne yapacağımızı şaşırdık" der gibi bu aralar AKP'liler. Genelde ve İBB'de iktidar, Silivri'de muhalefet, iktidarı yitirmenin şaşkınlığı da işin çabası. Düşünüyorum da hangisi daha kolay karar veremedim. Her iki konumda da güç bir sorumluluk söz konusu. Siyasi iradenizi ezdirmeyeceksiniz, görevinizi yerine getireceksiniz, halkı memnun edeceksiniz! Son derece hassas dengeler… Birini gözden çıkartsanız tüm çabanızı ortadan kaldıracak kayıp söz konusu.
İyi hafta sonları!