Şahin Dirik

Her şey hayal kurarak başlar...

Seçim yaklaştıkça ittifaklar şekilleniyor, tablo yavaş, yavaş netleşiyor iyice. Baraj sorunu gün gibi ortada olan MHP'nin AKP ile yan yana ittifaka gireceği zaten referandum süreci ve ardımdan İYİ Parti'nin kazandığı ivme değerlendirilince malumun ilanıydı. Ancak, CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti'nin parlamento için kurduğu ittifak o kadar tahmin edilebilir değildi… Nitekim iyi oldu, şu zor günlerde ideolojileri bir kenara koyup “önce vatan!” diyebilenler eminim ki er ya da geç bu fedakârlığın karşılığını alacaklardır…
Cumhurbaşkanı adaylarına şöyle bir bakınca tablonun genel olarak istediğim şekilde şekillendiğini söyleyebilirim. Her partinin adayını ayrı ayrı değerlendirecek olursak;
AK Parti-MHP: Adayın Recep Tayyip Erdoğan dışında bir isim olmasının teklif dahi edilemeyeceği eminim ki her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının malumudur. Zaten AK Parti'yi tek başına ayakta tutan kişinin Sayın Erdoğan olduğunu da kimse benimle tartışmaya kalkmaz herhalde. Kural basit, Erdoğan giderse AK Parti biter! Ama şu an ki tabloya göre konuşursak Erdoğan giderse hem AK Parti, hem MHP hem de Devlet Bahçeli'nin bizzat kendisi de biter…
CHP: İnanın CHP'nin adayının Muharrem İnce olacağına dair hiç umudum yoktu… Olmasını istiyor muydum? Kesinlikle! CHP'den İYİ Parti'ye kopuşları minimuma indirebilecek yegâne isimdir Muharrem İnce. CHP tabanının iradesini tam olarak yansıtan bir kişiliği ve imajı olmasının yanı sıra halk arasında bir heyecan yarattığı da muhakkak. Ancak ben kendisinin CHP Genel Başkanı olarak Cumhurbaşkanı adayı olmasını isterdim. Parti içindeki bu kuvvetler ayrılığı eğer Cumhurbaşkanı İnce dışında bir isim olursa CHP'de yıllardır süregelen muhalif Muharrem İnce hareketinin sonu demektir…
İYİ Parti: Aynı AKP ve Tayyip Erdoğan örneğinde olduğu gibi İYİ Parti'nin Cumhurbaşkanı adayının Meral Akşener dışında bir isim olması teklif dahi edilemezdi. Zaten İYİ Parti'de de halk arasında Akşener kadar sevilen, sempati duyulan ikinci bir isim yok. Yani en doğru karar Akşener'dir. Eğer CHP'nin adayı Kemal Kılıçdaroğlu ya da benzer bir isim olsaydı İYİ Parti, CHP'den akla hayale gelmeyecek derecede oylar kopararak ikinci tura çıkmayı garantileyebilirdi ancak Muharrem İnce bu durumun önünü kapadı, ikinci tura büyük ihtimalle İnce kalacak. Ne var ki bu ikinci turda sağ kökenli bir siyasetçi olan Akşener'in İnce'den fazla oy alabileceği düşüncesini değiştirmez. Ancak İnce'de Akşener'in Kürt seçmenden asla alamayacağı oyları alabilir belki. Gördüğünüz gibi terazi çok hassas…
HDP: Hâlihazırda hapiste bulunan Selahattin Demirtaş'ın aday gösterileceği konusunda ciddi şüphelerim vardı. “Meydanlara çıkıp miting dahi yapamayacak, canlı yayınlara katılamayacak bir Cumhurbaşkanı adayının kime ne faydası olabilir ki?” diye düşünüyordum açıkçası… HDP'nin %9-10 civarı bir kemik oyunun olduğu ve aday kim olursa olsun bu oyu alacağı bilinen bir gerçek yalnız mevcut sistemde değil %1-2 puanın, 1-2 oyun hesabı yapılarken hapisteki bir adamı Cumhurbaşkanı adayı yapmak ne derece doğru bilemedim. Ancak şu da biliniyor ki Kürt seçmenin Demirtaş kadar gözü kapalı oy verebileceği, onun gibi etki yaratabilen bir başka isim de yok. Belki Sırrı Süreyya Önder olabilirdi ama Demirtaş'ta hapisteki haliyle bile HPD için hala iyi bir seçenek…
SAADET: Gönül isterdi ki Saadet'in adayı Abdullah Gül olsun. Böylelikle AK Parti'den Saadet'e akla hayale gelmeyecek kopuşlar yaşanabilirdi. Ancak olamıyor ve bunun iki sebebi var. Birincisi Abdullah Gül'ün çok garantici bir adam olması. Sırf kendisini dışlayan Erdoğan ve AK Parti'den intikam almak adına, kazanacak tarafta yer alacağından emin olmadığı bir yarışa dâhil olmak konusunda çekimser kaldı. İkincisi ise adamın tepesinde gökten helikopterle zebellah gibi Genel Kurmay Başkanı indirdiler yahu! Korkuttular adamcağızı… TSK'nın geldiği son nokta şu yazdığım son cümleyle özetlenebilir, lakin konumuz bu değil. Gül işi yatınca aday da Saadet'in en medyatik ismi Genel Başkan Temel Karamollaoğlu oldu. İyi mi oldu? Fena olmadı…
Peki, muhalefetin eksiklikleri neler? Tüm muhalefet partileri seçim stratejilerini Erdoğan'ı yenip parlamenter sisteme dönmek üzere kurguluyorlar ancak bu yetmez, hem de hiç yetmez… Seçilirseniz ne yapacaksınız? KYK borçlarını silecek misiniz? Üniversite affı çıkarak mısınız? Bedelli askerlik çıkarak mısınız? Dolar, Euro düşecek mi? Biraz da bunlardan bahsedin. Her ne kadar aksini iddia etseniz de seçime hazırlıksız yakalandığınızı biliyoruz, ancak bunu bu kadar da belli etmeyin. Daha hızlı olmak zorundasınız çünkü karşınızdaki sıradan bir rakip değil, Erdoğan!
Bir diğer konu da sevgili basın mensupları… Aslında AKP'li olduğu herkesçe bilinen ama seçimler bittikten sonra “tarafsızım” imajı vererek herkesten para koparmaya çalışan, kimi zaman da AKP'liyim demeye utanıp MHP'li olduğunu iddia eden bir avuç garip “basın mensubu” var ortalıkta. Ancak seçimler yaklaşınca esas yağlı kapıyı kaybetmemek adına deli gibi AK Parti propagandası yapıp muhalifleri karalıyor bu basın mensupları… İlginç, cidden ilginç... Bunları gördükçe vallahi de billahi de tallahi de imdat diye bağıracağım!
Seçim sonuçlarının ileride Silivri siyasetine de yoğun bir şekilde etki edeceği de malum… Zira eğer Muharrem İnce Cumhurbaşkanı olur ise dünürü Özcan Işıklar'ın önünü artık kimse alamaz. Sayın Işıklar önümüzdeki yıllarda belki bakan dahi olabilir! En kötü ihtimalle Cumhurbaşkanı danışmanı filan olur… Tabi Silivri'yi bırakıp gitmeye gönlü razı gelir mi bilemeyeceğim… İnce'nin ya da Erdoğan dışında bir ismin Cumhurbaşkanı olabileceği konusu çoğunuza hayal gibi gelebilir, ancak şu da unutulmamalıdır ki her şey hayal kurarak başlar. Ancak hiçbir hayale kendimizi çok fazla kaptırmamakta da fayda var. Zira sonu sükut-u hayal de olabiliyor...

YORUM YAP