CHP'de Çarşamba akşamı seçimlerden sonra ilk örgüt toplantısı yapıldı… Seçimler derken, CHP açısından; 31 Mart'taki Silivri hezimeti ve 23 Haziran'da İBB ayarındaki olağanüstü başarıdan söz ediyorum…
Çok daha kalabalık bir katılım bekledim, az kişi vardı… O kadar “Örgüt toplantısı yapılsın, neden yapılmıyor” tantanasından sonra, mevcut yönetim ile onlara muhalefet edenlerin çok az bir bölümü toplantıdaydı.
İBB başarısının, yereldeki başarısızlığı kapatmaya yetmediği ama önemli ölçüde iyileştirdiği, tepkiyi hafiflettiği, olmuş ile ölmüşe çare aramanın faydasızlığı, kazansa da kaybetse de parti bilincinin diri tutulmaya çalışıldığı, düşülen yerden kalkıp silkinme gerekliliğinin yol açtığı ortamdaki duygu karmaşası keskin bıçak gibiydi…
Seçim süreci ve sonrasına ilişkin İlçe Başkanı Suna Göçengil'in açıklaması roman olmaktan son virajda dönmüştü sanki. Aşırı duygusallığı, zor bela önündeki bardağa zangır zangır titreyerek uzanan elleri tıpkı içinde baş gösteren yangınlara çare olmayan bir yudum su gibiydi; halini anlatmakta…
Seçim sonrası örgütünün önüne geç de olsa, güç de olsa çıktığı için Göçengil'i tebrik ediyorum; başka hiçbir ilçe başkanı bu cesareti sergileyemedi.
Yaşadıklarına rağmen, uğradığı saldırılara karşı dimdik ayaktaydı, soğukkanlılığını korudu. Valla kimse kusura bakmasın; lafa gelince mangalda kül bırakmayan birçoklarından daha çok ‘kadın'…
Tüm eksiklikleri, kullanmayı zaman içinde bıraktığı üstünlük ve yetenekleri, yitirdiği heyecanına rağmen; Özcan Işıklar 31 Mart öncesi CHP'nin aday adayları arasında adaylığı en çok hak eden isimdi. Silivri ve asli görevine bir tık odaklanma ile üçüncü dönemi gerçek olurdu… Onun bunun adaylığı da vız gelir, tırıs giderdi…
Neyse konumuz bu değil…
Siyasiler seçimleri kazanır veya kaybeder; bu sadece üstlenilen görevleri etkiler, kişiliklerine dair fazla bir anlam çıkarmayı doğru bulmuyorum. Ama kazandıktan ya da kaybettikten sonra meydana gelen davranışların niteliği öğrenmek isteyenlere çok şey anlatır.
Suna Göçengil görevini sürdürecekse, ilçe başkanlığı yönteminde revizyon yapmalı.
Tıpkı önümüzdeki dönem Silivri'de yeniden iktidar isteyen CHP'nin anlayışında yapması gerektiği gibi… “Volkan Yılmaz'ın 5 yıl sonra, artı bir günü yok”, “Beş yıl sonra seçim CHP'nin” gibi ifadeleri CHP'nin ciddi isimlerinden duyuyorum, üzülüyorum… “CHP ceketini koysa seçimi alır” diyerek 31 Mart'ta yaşananların henüz idrak edilmediğini görmek rakiplere zaman ve devamında seçim kazandırır. MHP, 31 Mart'ta İstanbul surlarında ilk ilçe belediyesini kazanarak delik açtığını savunuyor, Silivri'de ‘Sol'un Kalesi'nde yaşananları da karşılaştırın; çok benziyor çünkü!
‘Armut piş ağzıma düş' hayatın hiçbir alanında kalmadı, iktidar ‘aslanın midesinde'…
Disiplin işlemlerinin ihraçlar ile sonuçlanma ihtimalini zayıf bulmakla birlikte, sürecin işletilmesine de, düşündükleri her şeyi, sınırsız kamuoyuyla paylaşanlar, biraz daha hoşgörü göstermeli diye düşünüyorum… Her tepkinin bir etkisi var sonuçta.
Her ne kadar kendi konuşmasından sonra basını kibarca salondan dışarı davet etmiş olmasını çok adilce ve yerinde bulmasam da; Göçengil'in eleştirileri göğüsleme, kriz yönetimi sınıfı geçer.
Ama asıl önemli bundan sonra izleyeceği tutum… Kendisi ve yapmakla kimseye faydası olmayan şeylerden vazgeçmeli… Bugüne kadar yaptıklarını ise şartlar ve görevi kapsamında değerlendirmek mümkün...
Göçengil, Belediye Başkan Adaylığı iddiası olmayan bir isim; bu yönüyle adaylık düşünen herkes için uygun da bir ilçe başkanı...
Bundan sonrası; CHP'ye kalmış...