29 Ekim, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün öncülüğünde Türk Milletinin yazdığı Kurtuluş Savaşı destanımızın sonucunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kıymetinin en çok bilinmesi gereken günlerden birindeyiz. 29 Ekim 1923 tarihinde ilan edilen Cumhuriyet, karanlıktan aydınlık bir geleceğe bilim ve akılla yürüme azminin örnek bir zaferidir. 100. Kuruluşunu büyük bir onurla kutladığımız Cumhuriyetimizin, devrim ve değerlerinin korunması ve geliştirilmesi için üzerimize düşen görev ve sorumluluğun bilinci hepimizde bugünlerde en yüksek düzeyde olmalıdır. Demokratik, Laik, Sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimizin kazanımlarından zerre ödün vermeden, ülkemizin muasır medeniyete erişmesi mücadelemizi sürdürmemiz şarttır. Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'ü, silah ve devrim arkadaşlarını minnetle ve saygılıyla anıyoruz. Yürüyecek çok yolumuz var, daha 100 yaşındayız!
Peki, 100. Yıl coşkusu kapsamında Silivri'de neler yaşandı? İlçemiz hiç şüphesiz ki Atatürkçü, aydın vatandaşların çoğunlukta olduğu, cumhuriyete bağlılığı yüksek, kafa yapısı olarak ilerici bir ilçedir. Bu, 100. Yıl etkinliklerine rekor düzeydeki katılımla bir kez daha ispatlanmıştır. Resmi törenler olsun, yürüyüşler olsun, diğer etkinlikler olsun hepsi inanılmaz bir kalabalığa sahne oldu.
Ancak konserlerle ilgili ayrı bir parantez açmakta fayda var. 28 Ekim akşamı gerçekleşen Kıraç konseri her ne kadar beğenilmiş ve coşkulu geçmiş olsa da aynısını 29 Ekim akşamının programı için söylemek pek mümkün değil. Her şeyden önce; Silivri gibi aydın, ilerici kafalara sahip sosyolojik yapıda bir ilçede, üstelikte 29 Ekim'de Alişan ne alaka? Alişan hükümete yakınlığıyla bilinen, Cumhuriyetçilikle ve özellikle Atatürkçülükle uzaktan yakından alakası olmayan bir yorumcu (evet, sanatçı değil yorumcu). Daha birkaç gün önce Cumhuriyetin 100. yıl kutlamaları için "Çok da şey yapmamak lazım" demiş bir adamı siz hangi akla hizmet Silivri gibi bir yerde sahneye çıkarıyorsunuz?
Artık şu konserler işini sağlam bir şekilde masaya yatırmak gerekiyordu, hiçbir gazeteci konuyu adam akıllı tüm boyutlarıyla ele almayınca bu da bana kısmet oldu. Konserler Silivri için önemli. Konser deyip geçmeyin, konser günleri halkın iple çektiği günlerdir. En nihayetinde sosyal imkânları dibine kadar kısıtlı, örgütlü bir tiyatro ekibi hatta sinema salonu dahi bulunmayan bir ilçede yaşıyoruz. Dolayısıyla insanlar kırk yılın başı sanatla, kültürle buluşup, sosyalleşebilecekleri günleri dört gözle bekliyorlar. Düşünsenize 100. Yıl konserini böyle dört gözle bekliyorsunuz ancak kutudan çıka çıka Alişan çıkıyor! Kâbus…
Eğri oturup doğru konuşmak lazım; Volkan Yılmaz ve yönetimi bu konser işini hiç beceremiyorlar ya da belki becermek istemiyorlar. Arada değişik ve kaliteli birkaç sanatçı gelse de genel olarak 5 yıldır sürekli Alişan, Demet Akalın ve Altay üçlüsü arasında dönüp duruyoruz. Bu üçlünün ortak özelliği ne mi? Özel hayatlarında Volkan Yılmaz'a yakın isimler olmaları. Yine Alişan ve Akalın aynı zamanda hükümete yakınlıklarıyla ön plana çıkıyorlar. Sözün özü bunlar Silivri halkının büyük çoğunluğunun sevip benimseyeceği insanlar değiller. Peki, belediye bunu bilmiyor mu? Daha doğrusu umurlarında mı? Yani Sevgili Silivrililer, sizin anlayacağınız işin mantalitesi şu “Konser paraları tanıdıklara gitsin, ahbabımız olan şarkıcılar mutlu olsun, kim takar Silivri halkının istek ve taleplerini”.
Değerli Silivrililer, o sanatçılara ödenen paralar belediye bütçesinden yani sizlerin vergilerinden gidiyor. Bu noktada sizin taleplerinizin, görüşlerinizin, beklentilerinizin ciddiye alınmaması doğru mu?
Peki, 29 Ekimde Alişan neden mi tepki gördü? Öncelikle Silivri halkının benimsemediği bir isim olmasından dolayı. İkinci olarak kılık kıyafetinden dolayı. Adam sahneye şişme yelek dapdar bir eşofman altıyla çıkmış yahu. Biraz özen göster be kardeşim, sahneye mi çıkıyorsun, sabah sporuna mı gidiyorsun? Hadi diyelim ki Cumhuriyete, Silivri halkına saygın yok, kendine, yaptığın işe de mi saygın yok? Yüzlerce, binlerce kişinin önüne çıkıyorsun. Ben öğretmenim, 20 kişilik sınıflarda derse giriyorum. 6 yıldır bir gün olsun o 20 öğrencimin önüne eşofman altıyla çıktığımı hatırlamam, pes yani. Tepki görmesinin üçüncü sebebi ise zayıf performansıydı. Halkın milliyetçi damarına oynamak istedi ve “Ölürüm Türkiye'm” şarkısını söylemeye çalıştı ancak onu da beceremeyip şarkıyı berbat etti.
Sahil kalabalıktı ancak bu Alişan'ın yüzü suyu hürmetine değil, aydın Silivri halkının 100. Yıl coşkusunu hep beraber paylaşma isteğinden dolayıydı. O gece Alişan değil Silivri halkının daha benimseyebileceği, daha Atatürkçü bir isim sahne alsaydı bu kalabalık belki de ikiye katlanabilirdi. Ben dâhil birçok insan diğer programlara katılıp konser ilgimizi çekmediği için erken ayrıldı. İnanın bunu bir sürü insandan duydum. Bu sebeplerden ötürü Silivri'de 100. Yıl coşkusu olması gerekenden sönük geçmiştir. Onu bu özel günde o sahneye çıkarıp Silivri halkının 100. Yıl hevesini kursağında bırakan kim varsa hepsine yazıklar olsun. Alişan da umarım 29 Ekim'deki programının, performansının tadını çıkarmıştır, zira bu zaten Silivri'de son sahne alışı olacak. Siz anlayın ne demek istediğimi.
Buradan da CHP'ye bir seçim vaadi tüyosu vereyim “Bizim dönemimizde Alişanlı, Demet Akalınlı, Altaylı konserler son bulacak, davet edilecek sanatçılar başkanın kotasıyla değil halk anketiyle belirlenecek” desinler. Bu söylem şu geçirdiğimiz 5 senenin üzerine halk nezdinde güzel sükse yapar. Ha Silivri halkı her sene en az bir festivalde Alişan, Demet Akalın ve Altay dinlemeye devam etmek istiyorlarsa o da onların bileceği iş.