Sevginar Sali

Her son yeni bir başlangıç!

Olmayan bir şey olmuş gibi davranmak, bitip giden devam ediyormuş gibi vaziyet almak…
Ah keşke size gündemdeki en net örnekleri ile bunu ifade edebilsem eminim çok daha anlaşılır olurdu ama şık olmazdı.
İnsan en büyük zararı yakınındakilerden görüyor; mutlaka tecrübe etmişsinizdir. Genelde kadına şiddet olaylarında ifade bulur bu tespit… Çünkü en yakınımızdakiler ve güvendiğimiz kişilere karşıdır savunmasız tüm hallerimiz. Uzağınızdaki biri misal taş atsa size gelene kadar hızı kesilir, dokunuşu temas'ta kalır. Ama dibinizdeki biri o taşı size nişan alsa kafanızı yarması ve unutamayacağınız bir iz bırakması yüksek ihtimal.
Bir de anlaşma; ‘evlilik', ‘ittifak' yapıp da ele güne karşı birliktelik ilan edersiniz, sonra taraflardan biri bu maddi, manevi, ruhsal, düşünsel, hareketsel anlaşmaya uymaz… Uymayı bırakın birliktelik çatısı altında ortak bir hedef veya amaca hizmet etmeniz gerekirken, yarar yerine size zarar vermeye başlar.
Bir yabancı veya anlaşmanız olmayan kişinin zararı dokunur da gönül, fikir birliği yaptıklarınızın ‘ihaneti' acıtır, yıpratıcıdır…
Düşünün ki, Allah geçinden versin, bir karı kocadan birinden birinin vadesi doldu Hakkın rahmetine yürüdü… Ölmemiş gibi davranıp, cenazesini kaldırmak yerine onunla yaşamaya devam ederseniz olabilecekleri hesaplayın… Oysa birinin yeri artık toprak, diğeri için taziye ve yastan sonra farklı bir hayat başlar...
Bir şey olmadıysa olmamıştır! Düzeltmeye çalışın, iyileşme varsa daha çok üstüne gidin. Ama olmuyorsa vazgeçmeyi bilin. Vazgeçebilmeyi en büyük özgürlük diye tarif ediyor kimi düşünce akımları… Yerinde vazgeçen en özgür, kimseden bir şey istemeyen en güçlüymüş… İtiraz edemiyorum…
Olmayan işten, ilişkiden vazgeçebilmek evet kolay değildir ama olması gerekendir…
Dünyanın sonu sandığı noktadan kişi eğer iradesi güçlüyse ve başka şeylere bağımlı değilse yepyeni bir alem yaratabilir kendine.
Hayat devam ettikçe, ölüm dışında her şeyin çaresi var. Hem de öyle çareler ki daha önce yaşadıklarınıza inanamazsınız. Ama onlar için de kendinize kızmayın; çünkü sizi bugünkü siz yapan tam olarak bunlardı…

TARİHİ GÖNDERME
Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz, Çarşamba Günü İBB Meclisinde söz alarak, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın, “Adada kalıcı barış için Rumlara aldığımız toprakların bir kısmını geri vermeliyiz" sözlerine tarihi bir gönderme ile yanıt verdi.
“Akıncı'nın yerine Ali Haydar'ı, Kıbrıs'ın yerine Karabağ'ı koyun” diyen Yılmaz'ın değindiği tarihi olay şöyle:
27 Nisan 1920 günü Azerbaycan meclisinde Azerbaycan'ın komünist Rusya'ya teslim olup olmaması konusu tartışılır. Komünist milletvekili Ali Haydar Karayev, Devlet Başkanı Mehmet Emin Resulzade'ye bağırır: “Azerbaycan'ın komünist Rusya'ya teslim olmasını kabul etmezsen senin gözlerini oyarım!”
1920'de Kızıl Ordu temsilcilerini Bakü'ye çağıran ve Azerbaycan'ın bağımsızlığını sona erdiren Ali Haydar Karayev, parlamentoda Karabağ'ın Ermenilere verilmesini teklif eder...
Atatürk'ün yakın dostu, muhabbetliği, Kurtuluş Savaşında Türkiye'ye 500 kg altın gönderen Neriman Nerimanov, Ali Haydar Karayev'e tarihi bir yanıt verir bu iğrenç teklif üzerine… "Ali haydar! Karabağ senin g. değildir her gelene veresin!" diyerek.
Mehmet Emin Resulzade de acı bir tebessümle cevap verir: “Sen zaten bütün milletin gözlerini oydun!”
Ali Haydar bu kez salondakilere döner: “Kimse sesini çıkarmasın, sesini çıkaranı kurşuna dizerim!”
Mehmet Emin Resulzade ise ona şöyle der: “Sen bir tek kurşun dahi atmadan bu milleti mahvettin Ali Haydar! O güvendiğin yoldaşlar bir gün seni kurşuna dizerken beni ve bu günleri de hatırlarsın!”
Nitekim 1937'de Ali Haydar ve birçok komünist Azerbaycan Türk'ü, yoldaşları komünist Ruslar tarafından kurşuna dizilir.”

İyi hafta sonları...

YORUM YAP