Son Yüksek Askeri Şura görüşmeleri öncesi çoğu muvazzaf (102) asker için çıkarılan yakalama ile terfileri görüşülen bazı üst rütbeli subayların ifadeye çağırılması ve akabinde yaratılan karmaşa sonrası ;
“Ordu da hükümete bağlı bir kurum değil mi?”
“Hükümet askerin terfiine karışmasın mı?”
Bunları söyleyen Prof.Mümtaz Türköne, eşi AKP Milletvekili …
“Karışmaktan” ne anladığını bilmiyorum. Aklından ne geçiriyor? Bilemeyiz.
Böyle sorulara muhatap sanki, başka bir ordu.
İnsanın kanını donduracak sözler… Oysa…
Ülkemiz Anayasasında sözü edilen “Hukuk devleti” bu günkü dünyanın ulaştığı en yüksek seviyedir. Ve, bu sözlerden, bu itirazlardan öyle anlaşılıyor ki, dünyanın görebileceği en büyük felaket ise hukukun siyasete alet edilmesidir…
2002 Kasım ayından bu yana olmayan şeyler olmaya başladı. Aklımıza ucundan bile geçmeyen şeyler aklımıza gelmeye başladı. Bu sekil yıl içinde inanın savaş görmüş gibi olduk …
Tek bir sabah iyi haberlerle uyanmadık.
2002 Kasımından bu yana, tek bir gece huzur içinde yatağımıza girmek nasip olmadı...
2003 Bu kadar stres yaratan bir iktidarı hiç hatırlamam. Hatırlamadığım gibi, bir kişiden de duymadım. Kabus gibi bir şey.
Karabasan gibi çöktüler... Her gün stres, her gün gerginlik.
Adeta , gerginlikten besleniyorlar…
Eğer, o gün Televizyonlarda, gazetelerde stres yaratacak bir şey yoksa. Bilin ki akşama Başbakan konuşacaktır. Ve, ortalık yine gerilecektir.
Geldikleri günden beri mağdur, mazlum edebiyatı yapıyorlar. Bir defa ülkenin sorumlusu kendileriymiş gibi davranmadılar durmadan muhalefeti suçladılar.Tam sekiz yıldır. Neredeyse,bütün devlet kurumlarını çalışmaz, iş yapamaz hale getirdiler…
Ve, bu gün Devletin en tepe noktasına kadar tırmandılar ama hala gizemli cümlelerle MAZLUM edebiyatı yapmaya devam ediyorlar…
Ve, “Mazlum” edebiyatı, yaparken, sanki başka ülkenin bir kurumu imiş gibi Devletin bazı kurumlarına savaş açıyorlar. Efeleniyorlar.
Bu arada da, 12 Eylül’de yapılacak referanduma destek istiyorlar. Ve,bunu yaparken de “sömürmekte sınır tanımıyorlar “
Geçmişin acı hatıralarını kaşıyorlar…
“Yüce divanda hesap verecek” diyenlere “biz bu yola beyaz gömleğimizi giyerek çıktık” diye meydan okuyorlar, gayet pişkin bir şekilde…
Haklarını yememek lazım…
Oyunculukta iyice ustalaştılar…
Muhaliflerine karşı Efelenirken, aynı anda başka bir olayı anlatırken ağlayabiliyorlar. Kolay mı?...Ve, çok ilginç, Amerika’dan gelen mesajlara göre, her hafta, her gün, her saat rollerinde değişiklik yapabiliyorlar…Ve, unutturmakta ustalar…
Geldikleri gün terör neredeyse sıfır noktasındaydı. Gelinen nokta belli.
İnsanlar birbirlerinin kimlikleri ile ilgilenmiyordu. Bu gün alış,veriş yaptığı bakkalını bile inceler hale geldi…
Kendilerinden önce başı kapalı veya açık önemli değildi. Toplumun öğle bir derdi yoktu. Anayasa Mahkemesini, T.B.M.M.’sini aylarca onunla oyaladılar.
Erkeklerin, bıyıkların nasıl olduğu dikkat çekmiyordu. Bu gün Bakanlardan başlayarak aşağı doğru en küçük birim amirine kadar tornadan çıkmış gibi .
Sanki, Anayasa Mahkemesinin “İrticai faaliyetlerin odağı” kararı boyunlarında asılı değilmiş gibi.
Bunları saymamın nedeni, ülkemizin nasıl bir kamplaşmanın eşiğine getirilmiş olduğumuzu hatırlatmak.Ve,önümüzde referandum var. Bunlar en son YÜKSEK Yargıyı ele geçirmek istiyorlar. Her ne kadar “YAŞ” toplantısı öncesi ve toplantı anında kulanmış olduğu iddiası var ise de bu yetmiyor. O kurumları, birer TRT gibi YÖK gibi hatta “Deniz Feneri” gibi kullanmak.
Niyet okuma niyetinde değilim ama görünen köy de kılavuz istemiyor. Bütün bunların ardında esas yapmak istedikleri yer, yer ortaya çıkıyor. Muhalefet bağırıp, çağırıyor ama boşuna, o konuda taviz vermiyorlar. Ve, son çıkardıkları “torba yasası” gibi yasalarla biraz daha zenginleşmek istiyorlar. Tekrar ediyorum…
Eylül ayı başında önümüze gelecek olan Anayasa değişikliği paketi bu düzenlemelerin en büyüğü. Şayet, “evet” çıkarsa o kadar rahatlayacaklar ki, anlatamam.
Tıpkı, YÖK’de olduğu gibi , yeni atamalar yapılacak. Dokunulmazlıklar kalkmış olsa bile siyasallaşmış bir yargı sayesinde, yolsuzlukla ilgili bütün dosyalardan bir anda kurtulacaklardır.
Bakmayın yandaş medyanın “sahte” aydınlarının söylediklerine. Sekiz yılda her sabah değişik gündem yaratıp. İnsanların dikkatini başka tarafa çekip.bu arada ATV gibi kurumlar hazine bankaları aracılığı ile el değiştirdiğini onlarda biliyor. El değiştiren o kurumlarda yüklü miktarda çöplenen onlar. Son olarak…
Bu gün, en fanatik AKP’li bile ;
“bu insanlar 2002 Yılında geldiklerinde de zengindi;
“her birinin altında pahalı arabaları mevcuttu.”
“Tamamının, boğazda havuzlu villaları vardı.”
“Her birinin çocuğu gemi alacak parayı biriktirmişti.”
“ Damatları, bir günde ATV gurubunu alacak kadar parayı bulurdu” diyemez…
İyi haftalar…
İSTANBUL MERKEZ
İstanbul’un bazı İlçe Belediyelerinde “Silivri,Çatalca ve Şile” gibi. Buralarda en büyük sorun. Alan geniş.
Bura, Belediyeleri “Merkezden, çevreye” hizmet vermekte zorlanıyorlar. 2004 Yılında çıkan yasaya göre İstanbul Büyük Şehir Belediyesi sınırları il sınırları olunca, bu ilçeler de tıpkı, Fatih gibi, Beyoğlu gibi görülmeye başlandı.
Silivri, B.Çavuşlu Mahallesi arası en az 40 km
Keza, Çatalca, Binkılıç arası 50 km deniyor.
Bu yerlere giderken ara yerde bir sürü köy var.Onları aşıyorsun, sonra bu mahallelere ulaşıyorsun.Oralardaki çöpü alacaksın, gittiğin kadar kilometreyi gelirken de yapacaksın…
Ayrıca, Orman Köyleri…
“İstanbul Büyük Şehir sınırları içinde, bu hizmetleri doğrudan orası verir” diyor yasa.Ama,olmuyor tabi.O işi de İlçe belediyeleri yapmaya çalışıyor. Gayet tabi yapabildiği kadar…
Keza oraların yollar.
Yine oraların İmar Planları
TORBA YASA
6009 Sayılı Torba Yasası içinde yer alan ve 4706 Sayılı Kanuna ek ve değişiklikler getiren 33-34-35-36 maddelerle oluşturulmuştur.
Bir gece yarısı yangından mal kaçırırcasına çıkan bir yasa.…Aşure gibi bir şey…
Onlarca yasaya ait, bir sürü madde değişikliği.
Ne istersen var içinde, yok,yok. Hatta, çıkarılan bu yasanın yazım dili son derece karmaşık olduğu için bazı çevreler “Çorba Yasa” diyor.
Neyse, bizi ilgilendiren, Hazine adına tescil edilmiş, 2/B dedikleri, araziler ve üzerine yapılan binalarla ilgili..Ve, bunların üzerindeki tasarruf hakkı.
Anladığım kadarıyla söyleyeyim “Araziler, İlk önce İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’ne bedelsiz olarak devri yapılacak.Şayet, İstanbul Büyük Şehir istemez ise İlçe Belediyelerine ayni şekilde bedelsiz devri yapılacak. Belediyeler de bu yerleri ( en az %10’u peşin ödenmek şartı ile (5) yıla kadar taksitle kaçak yapı sahibine, Rayiç Bedel üzerinden satabilecekler…
Ayrıca…
“Belediyeler devredilecek olan ve belediyelerce de kaçak yapı sahipleri ile bunların kanuni veya akdi haleflerine doğrudan satılan taşınmazlar için ilgili belediyelerin devre ilişkin taleplerinin defterdarlık veya mal müdürlüklerine intikal tarihinden itibaren tahakkuku ettirilen Ecrimisil alacakları hangi aşamada olursa olsun terkin edilecek,tahsil edilmiş olanları ise satış bedelinden mahsup edilecek” deniyor.
Ve…Şu kadarını söyleyeyim!
Henüz ortada bir şey yok.
HAFTANIN EN BÜYÜK ETKİNLİĞİ
Hafta sonu, Silivri Belediyesi’nin organize ettiği “26.Geleneksel Değirmenköy Domates Festivali” yapıldı. Program zengindi.
Eken, azalmış ama hala var…
Ve, gözlemim …“domateslerin üzerine yok”
VE, SİYASET
Partilerin Silivri ilçe örgütleri hazırlıklarını tamamlamış gibi.Henüz yollara düşmemişler ama hafta sonu o konuda da kararlarını vermiş olacakları kesin gibiydiler.
Silivri’de, AKP’den başka “evet” diyecek yok.
Ve, Amerika Birleşik Devletlerinden bir türlü yurda gelemeyen bir Cemaatin liderinin açıklamalarından sonra HAYIR diyeceklerin daha hızlı çalışacaklarını duyuyorum.
HAFTANIN EN İLGİ ÇEKENİ
Silivri Zabıta Arkasında konuşlanan ve hafta içinde Belediye Başkanınca açılışı yapılan ;
“Silivri Belediyesi Organik Tarım Pazarı”
HAFTANIN DEDİKODUSU
“geri dönüşümlü atık toplama uygulaması”
( yavaş ilerliyormuş)
GÜNE UYAN SÖZ
Zabıta Teşkilatının kuruluşunun 54.yıldönümünü kutlama gününde Silivri Zabıta Müdürü Selçuk Kamış konuşmasının bir yerinde “24 Saat görev başındayız” dedi...
İSTER İNAN / İSTER İNANMA
“Bu uygulama İBB tarafından yapılmıştır”
Bu pankart Silivri Asri Mezarlığını saran Parmaklıklar üzerine asılmış.
KISA-KISA….
•Geçen hafta Silivri Belediye Meclisinin Pazartesi günkü ilk oturumunda AKP’li Belediye Meclis gurubu Çarşı ve Sahilin gecenin bir saatinde süpürülmesi konusunda önerge verdi.