İstanbul Şehir Tiyatroları100 yıllık bir oyun olan Hisse-i Şayia'yı orijinaline dokunmadan öyle güzel sahnelemiş ki... Büyük bir keyifle izledik. Ahmet Nuri Sekizinci'nin bu oyunu Türk Tiyatrosu için ayrı bir önem taşır. Geçimsiz bir karı kocanın anlatıldığı oyun; tiyatrodan eğlence arayanlar için biçilmiş kaftan. Ayrıca 100 yıllık bu oyunun günümüz temsilinde ustalar geçidi sizi bekliyor. İlk temsilinde büyük komedi aktörümüz Hazım Körmükçü'nün oynadığı Tahir Bey rolünü, büyük usta Zihni Göktay canlandırıyor. Bedia Muvahhit'in canlandırdığı Faika Hanım rolünde bugün Hikmet Körmükçü var. Bütün ekibi tebrik ediyorum.
Tiyatro her şeyden evvel bir “dil” işidir. Bizim klasiklerimizin sergilenirken orijinalliğine dokunmadan sergilenmesi gerektiğine inananlardanım. Hisse-i Şayia bu bakımdan size tarihe bir yolculuk yaptıracak. Keyifli bir oyun. Türk seyircisine çok hitap ediyor. Bu benim görüşüm değil Yıldız Kenter'in görüşü... Ben de katılıyorum Yıldız Kenter'e aslında... Tiyatroya biraz eğleniriz, güleriz diye gidenlerimiz çok. Oysa; tiyatro eğlenmenin gülmenin çok ötesinde bir yerde duruyor. Belki de dünyanın en ciddi sanatı... Güldürmek hatta rolü gereği gülmek bile büyük bir ciddiyet işidir. Bunu Hisse-i Şayia'da o kadar çok hissettim ki, oyunu en önden izledim. Gözümü bir an bile sahneden ayırmadım. Adeta bir zaman boşluğundan 100 yıl öncesine bakıyormuş gibi ciddi bir deneyde gözlemci olarak; kah gülerek kah düşünerek... 100 yıllık bir oyun bugüne dair bir şey söyleyebilir mi? Bunun cevabını ben vermeyeyim. Siz gidin ve izleyin yüzyıl sonrasının bakışıyla; ama yüz yıl önceki dili, anlatımı, dekoru, kostümü, müziği, kokusuyla...
Oyun basit bir aile güldürüsüdür. Hatta edebi açıdan baktığımızda hiç kompleks değildir. Olay örgüsünü kusurlu bile bulabilirsiniz. Yalnız ondaki kuvvet konusunda değil, insana ait bir gerçeği ifade edişindeki ustalığındadır. Bu ustalık 100 yıl aradan sonra İstanbullu tiyatro severler tarafından tekrar fark edilmiş olacak ki prömiyerinden beri kapalı gişe oynuyor. Ne mutlu ki oyunlara yerler erkenden tükeniyor. Televizyon programlarının kimi dizilerin sanat ve estetikten yoksun döngüsünden kurtulup kendisini bu oyunlara can havliyle atan tiyatro dostlarıyla karşılaştıkça fuayede, ben de hep aynı hisler uyanır. Sanki daha önce görmediğim bu kişileri tanıyormuşum gibi olurum. Siz de buradasınız ne güzel... Adını bilmediğim hanımefendi, beyefendi... Kış kıyamette burada olduğunuza göre gerçekten seviyorsunuz tiyatroyu... Yoksa evinizde sıcak kaloriferin dibinde evlenme programı da izleyebilirdiniz. Ama burayı tercih etmişsiniz. Bravo... Demek üzereyken, kahve makinesinin önündeki kuyruk bitiverir, şimdi usulünce demir paraları atıp kahvenizi almak için ciddiyetinizi toplama zamanı... Arkanızda onlarca kişi bekler... Sonra o anons: “Oyunun başlamasına beş dakika var.” Hımm artık acele etmelisiniz, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosunda oyun tam zamanında başlar.
İyi seyirler...
Hoşça Kalın.