''Korku'' nesnel bir tehlikeye karşı duyulan sağlıklı, koruyucu bir tepkidir. Saldırgan bir köpeğe karşı duyulan korku, kişinin kendisini koruyucu bir davranışta bulunmasına yol açar. Kaygı ise farklıdır. Kaygı ortada bir tehlike olmamasına karşın kişinin sanki bir tehlike varmış gibi ürkmesidir.
'''Kaygı'' sağlıksız bir ürkmedir.
Kaygılı kişi her köpeğin saldırgan olduğunu düşünerek sürekli köpeklere karşı korku ve ürkme duyar.
Korku ve kaygı gün geçtikçe kişinin güven duygusunun ortadan kalkmasına yol açar. Kişinin bu durumda hayata katılımını azaltır ve çekingen olur. İlgi alanını daraltır ve kendine ve herkese bir güvensizlik oluşturur.
Bu konunun bizim için önemli olduğuna inanıyorum.
Hepimiz için korku ve kaygı birer güvensizlik paradoksudur. İş hayatımızda ve sosyal hayatta birtakım çekinceler içinde yaşam sürdürmeye çalışırız. Cesaret bu iki bileşimin karşıtıdır. Ancak onunda fazlası insanları zarara ve kayba uğratabilir.
Meslek yaşantılarımızda bir karar alırken önce korku sonra da kaygı içine düşmemek için çaba harcarız.
Yaptığımız yanlışlar bol korku ve kaygı demektir. O yüzden bunların önüne akıl-mantık çıkar. Korku ve kaygıya karşı beynin elindeki güçlü bir silahtır.
Tabii ki bunları aklı yerinde kullanarak bir yere varabilirsiniz.
ALİ KOÇ'UN 10'UNCU HOCASI
Ali Koç Fenerbahçe'de dördüncü yılını tamamladı. Geldiği günden beri tam 10'uncu hocası Türkiye'ye geldi. Cocu'larla başlayıp İsmail Kartal'lara kadar uzanan bir hoca demeti.
Yerlisi ve yabancısı ile tam 3,5 senedir başarısızlık kokan bir abide. Ancak son altı ay hariç. İsmail Kartal'ın gelmesi ile her şey değişti.
Fenerbahçe neredeyse biraz zorlasa şampiyonluğa bile ulaşabilirdi. İsmail Kartal en iyisini yapmaya çalıştı. Fazla mütevaziydi.
Seyircisiyle bütünleşmeyi seviyordu. Futbolcularını seviyordu. Futbolcusu da onu seviyordu. İçlerinde ki birkaç çürük elmayı da ayıklamasını bildi. Başkan Ali Koç yanında durdu. Destek verdi. Ama ne yazık ki güvenmedi.
Ali Koç da hocalara karşı da bir korku ve kaygı vardı. Alınan başarısızlıklarla ortaya çıkan hayal kırıklıkları ve seyirci baskısı ona ''bu haleti -ruhiyeyi'' getirmişti. Güvenmiyordu, güvenemiyordu.
Seyircinin müthiş desteğine, ligdeki ikinciliğe ve Şampiyonlar ligi katılımına rağmen İsmail Kartal'ın ''ipini çekti''
Uzun süredir peşinde koştuğu Portekizli Jesus Jorge'yi takımın başına getirdi. Baştan beri yaşadığı korku ve kaygıları üstüne ''set'' çekti. Takımı Jesus Jorge'nin ellerine verip rahatladı.
68 yaşındaki Jesus Jorge tam 19 kupalı. Yıllar önce Benfıca ile Fenerbahçe'nin Avrupa hayallerini söndüren adam. Disiplinli. Sert. Antrenmanları bile maç gibi geçen adam.
Bunlar güzel şeyler. Ama mental olarak futbolcuyla ilişki kuramasanız, yönetimle ters dürerseniz, seyirci arkanızdan gelmezse, bir de medyanın diline düşerseniz vay halinize.
Onun için Ali Koç'a tavsiyem. Korku ve kaygılardan kurtulmak istiyorsan sakın takımın peşini bırakma…
Hoşça kalın…