1948 yılıydı. Babam Sultanahmet'deki Yüksek Ticaret Üniversitesini bitirmiş ve Koç grubuna girmişti. O zamanlar atılım için yerinde duramayan bir Vehbi Koç ve etrafındaki değerli azınlıklar vardı. Babam onlardan küçüktü. Sonra 1953 yılında Arçelik'i iki yıl sonrada Beko'yu kurmuşlardı .
Babam bir ara İstinye'de bulunan kibrit fabrıkasının toparlanması için oranın başına gönderilmişti.
1967 yılında ben St. Georg (Avusturya Lısesine) girdiğim zaman Beyoğlu'nda bulunan Beko mağazasında yanına giderdim. Ya da babam okula birini gönderir beni aldırırdı .
Mustafa Koç benden beş yaş küçüktü, O da Avusturya Lisesini kazanmış ve okula gelmişti. Ama ortaokuldan sonra İsviçre'ye gitti. Sıra arkadaşım iş adamı 'Cem Boyner'de fark dersleri vererek Avusturya Lisesinden Robert Koleji'n yolunu tutmuştu .
En küçük Ali Koç ise Anadoluhisari'nda büyümüştü. Kalecilik bile yapmıştı. Babası Rahmi Koç çocuklarını Fenerbahçe'li yapan kişinin evin vefakar garsonu olduğunu söyler. Oysa Ali Koç'u sıkı Fenerbahçe'li yapan kişi yılların şirket şöförü rahmetli ''Kırkyalan'' Orhan'dı.
Orhan abi Ali'yi her okul çıkışı alır eve götürürdü. Bir süre sonra kendisi iyi bir Beşiktaş'lı olmasına rağmen arabanın yolu Dereağzı tesislerine çevrilmişti. Artık okul çıkışı Ali ve Orhan abi doğru Kalamış'da soluğu alıyorlardı.
Rahmetli Mustafa Koç'da sağlam bir Fenerbahçe'liydi. Ama Ali kadar değildi. Küçüklüğünden beri Alı'nin tek derdi kulübe başkan olmaktı. Ancak rahmetli Vehbi Koç aileye bunu yasaklamıştı . Fakat kulüplere yardım edilebilir ve destek olunabilirdi. Nitekim 1970'li yıllarda mali yönden çöküş içine giren Beşiktaş'a Rahmi Koç çok yardım etmişti. Ancak Vehbi Bey vefat edince Ali Koç kimseyi dinlemedi ve Fenerbahçe yönetimine girdi. Ardından da başkan oldu .
Çok yıpratıcı bir üç yıl geçti. Ali para veriyor, atılım yapıyor ancak bir türlü istediği şampiyonluk gelmiyordu. Bir kere yönetimi iş dünyası için çok kuvvetli ancak futbol dünyası için çok zayıftı. İçinde Burham Karaçam gibi, Erol Bilecik gibi 'duayenler' vardı. Ama futbolla ilgileri yoktu.
Ali Koç şimdi yeni bir yönetim kuruyor. İçinde Hamdi Akın'da var. Çok akıllı bir transfer. Futboldan anlıyor. Uyumlu ve kibar. Medya ile arası iyi.Bir de Ruşen Çetin. O da 1907 Derneği'nin kurucusu. Galatasaray'a sürekli hakaret eden Metin Sipahioğlu kalıyor. Yani Ali Koç gerideki üç yılı silip işe yeniden başlıyor. Biz de ona bu yeni başlangıç için ''Hoşgeldin'' diyoruz.
GALATASARAY'DA BÜYÜK KAVGA
Geçtiğimiz günlerde İnan Kıraç'ın önerisiyle Ünal Aysal kısa bir süreliğine Türkiye'ye geldi 'Les Ottomans' otelinde bir toplantı düzenledi. Toplantıya Burak Elmas , Eşref Hamamcıoğlu , İbrahim Özdemir, Işın Çelebi katıldı. Metin Öztürk affını istedi. Konu Mustafa Cengiz'di.
Toplantıya katılanlar bir daha Cengiz tarzı bir yönetim istemedıklerini ve başkandan kurtulmanın Galatasaray'a ''ferahlık'' getireceği konusunda anlaştılar. Ancak anlaşamadıları konularda sesler yükselince Burak Elmas bazı adayları birleştirme konusuna da karşı çıkıp toplantıyı terk etti.
Toplantı çok uzun sürmedi ve bitti. Ancak İnan Kıraç'ın Galatasaray'ın başkanlığı konusunda henüz bir karara varmadığı kesin. Hala Kıraç'ın izinden gidilir mi? Onu bilemiyoruz.
Gelelim Galatasaray futbol takımının durumuna. 12 futbolcunun sözleşmeleri sona erdi. İçin de Emre Akbaba ve Donk gibi futbolcular var. Villareal'in Avrupa Ligini kazanmasıyla kupa Galatasaray'ın başına düştü. Sezonu 12 Haziran'da açmaları gerekecek. O yüzden sözleşmesi tek süren Amerika'lı hoca çağrıldı. 31 Mayıs'dan sonra takımın hocasıda yok. Eski başkan Hasan Şaş'ı çağırmış. Ne karşılık aldığını bilmiyoruz.
Ancak bildiğimiz bir şey var ki o da başkan Mustafa Cengiz 'in Galatasaray'ın başında kalma ısrarı hırs insanlar için iyi bir şeydir. Herkes daha doğrusu hırsı ile bir yerlere gelebilir. Ancak konu 'ihtiras' a dönerse o insanın hem kendine hem de başkasına zarar verebilir. O yüzden başkan bu hırs ve ihtıras çengelinden biran önce kurtulmalı. Biz de kendisine acil şifalar diliyoruz.