İstanbul Devlet Tiyatroları perdelerini açtı. Tüm sanatseverlere güzel bir sezon diliyorum. Bu sezon merakla beklediğim oyunların başında geliyor Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur isimli eseri... Yıllar önce Şehir Tiyatroları sahneye koymuştu Huzur'u... Bilmem bilir misiniz? Huzur, Türk edebiyatındaki en güzel, en estetik aşk romanıdır. Tabi Ahmet Hamdi Tanpınar'ı ve onun romancılığını böyle kısa bir köşe yazısında anlatmaya çalışmak, cılız bir çocuğun küçük kollarıyla koskoca bir çınar ağacını yerinden kaldırmaya çalışması gibi; İmkânsız bir iş... Ancak hayranlığımızı dile getirebiliriz. Belki tanışmamış olanlara tanıtabiliriz. Belki unutmuş olanlara yeniden hatırlatabiliriz.
Huzur'u oyunlaştıran usta tiyatrocumuz; Büyük Kenan Işık.
Peki ne anlatılıyor huzursuzluğun romanı huzurda? İkinci dünya savaşının çıkmasına saatler kala Mümtaz, hasta yatağında yatmakta olan kuzeni İhsan'ın ilaçlarını yaptırmak üzere dışarı çıkmaktadır. İlaçların hazırlanmasını beklerken girdiği eskici dükkânında geçirdiği son bir senenin olayları, bu olaylara etki eden tüm kişiler, hayatını şekillendiren her şey zihninde yeniden, aynı şiddetle canlanmaya başlar. Sevdiği kadın Nuran, intiharıyla Nuran'la ilişkilerinin bitmesinin fitilini ateşleyen Suat, ailesini kaybettikten sonra kendisini himayesine alan, amcaoğlu İhsan ve eşi Macide, eski musiki, edebiyat, İstanbul…
Mümtaz düşle gerçek arasında gidip gelirken aşkı, hayatı ve ölümü yeniden sorgulamaya başlar. Yanı başındaki savaş tehdidi altında, çağının aydını olarak Mümtaz, bir yandan bireysel sıkıntılarıyla toplumsal sorumluluklarının arasında sıkışmıştır; Huzur, Mümtaz'ın huzuru arama hikâyesidir. Aslında huzursuzluğun hikâyesi...
Hocamız Prof. Dr. İnci Enginün Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı isimli yapıtında çok çarpıcı bir tespitle karşımıza çıkıyor. (Bugünlerde bu kitap elimden düşmüyor.) İnci Hanım, Tanpınar'ın eserleri için “Yaşanan olayların arkasında, insan olmanın büyük trajedisini biz onun eserlerinde sezeriz.” diyor.
İnsan olmanın büyük trajedisi işte tiyatronun da edebiyatın da sanatın her kolunun da değişmeyen gerçeği... Tanpınar'ın romanlarında fert ile cemiyet ilişkisi de dikkat çekici... Ayrıca mükemmeliyet endişesi, dili kullanma hüneri Tanpınar'ın romanlarında da bulunur. Estetik ve edebi bir roman Huzur... Okuyacak olanlar da gidip oyunu izlemeyi düşünenler de, sakın eğlenmeyi beklemesin. Estetik bir zevk almak, bir şairin gözünden eski musiki, edebiyat, İstanbul ve aşk tarifi izlemek isteyenler oyuna gitsin.
Büyük tiyatro oyuncumuz Yıldız Kenter'den işitmiştim; Türk seyircisinin tiyatroyu hafife aldığını söylüyordu. Biraz güleriz, eğleniriz diye gidilen yer... Artık bu anlayışı terk etmeliyiz. Türk edebiyatında da Türk sahnelerinde de gerçek eserler görmek istiyoruz. Gerçek sanatçılarımızın estetik değeri yüksek gerçek yapıtları...
Devlet Tiyatroları 2016-2017 sezonunda Huzur'la perdelerini açıyor. Oyunun prömiyeri henüz yapılmadı. Merakla bekliyorum.
İlla tiyatro benim için eğlencedir, tiyatroya gidince eğlenmek isterim diyenler varsa, Şehir Tiyatrolarından da bir haber vereyim. Bu sezon kapalı gişe oynanacak bir oyun sizleri bekliyor. Hisse-i Şayia, harika evlilik komedisi...
Meşrutiyet dönemi tiyatrosunun öncü ismi İbnürrefik Ahmet Sekizinci'nin oyunu Hisse-i Şayia; ayrıldıktan sonra da didişmeye devam eden ve biricik kızlarını bir türlü paylaşamayan ("hissei şayia") karı kocanın bitip tükenmek bilmeyen kavgalarını konu alıyor.
Şiddetli geçimsizlikle boşanıp yıllarca birbirinden ayrı kalan, her karşılaşmada ezeli-ebedi kavgalarını tekrarlayan, birbirlerine dava üstüne dava açan, gülünç duruma düşseler de bu didişmeden adeta zevk alan fakat aslında her şeye rağmen birbirini seven karı kocanın ve onların arasında kalan genç kızın öyküsü eğlenceli bir üslupla aktarılıyor.
Tiyatrodan eğlenmeyi bekleyenlere bu oyunu tavsiye ediyorum. Ayrıca bu oyun tarihi bir öneme de sahip...
Hoşça kalın.