Güneşlİ bir gün...
Aslında değil fakat sürekli güneşli bir gün diye başlamak istiyorum, çamura, balkonun pencerelerini yoklayıp bulduğu boşluklardan içeriye girmeye çalışan arsız rüzgâra, gri gökyüzüne, kara, kışa, soğuğa inat belki de.
Yazı özlediğim doğrudur, uzanacaksın plaja babacığım, mavinin rehaveti çökecek üzerine, gelene geçene bakarken uyuyakalmamış mısın aradan iki saat geçmemiş mi?! Toparlanıp atacaksın kendini deryanın koynuna...
Ne keyif.
Ayazma Plajı geldi aklıma, Bozcaada'da olan, aylardan ağustos, güneşli bir gün, kuru sıcak, sabahın köründe gelip şezlongu, şemsiyeyi kapmışsın, medeni insanlar arasındasın, farkındasın üç yüz altmış beş günün içerisine sığdırabildiğin bir haftayı yaşadığının, mutlusun, ayağında parmak arası terliklerin sabahtan akşama kadar yüzüne yerleşen manasız gülümsemeyle geziyorsun...
Su nasıl soğuk!
Deniz nasıl mavi!
Gece; şiire, köhneliğe, boş vermişliğe kaya koruğuna, lakerdaya, beyaz peynire, kavuna, börülceye kesiyor ortalık, ellerini kaldırıp ayağa kalkıyorsun;
" Arkadaşlar bir şarkı da ben söyleyeceğim, içimden geldi"
Ne güzel şeydir be bir şeyin içinden gelmesi, durduk yere ağlamak, olmadık yere gülmek gibi, plansız, programsız, başkası ne der diye düşünmeden, aldırmadan, etmeden...
Ne demiş şair; içimden geldi bugün seni öpeceğim.(Vedat Okyar)
Yine güneşli bir gün..