Söz verdim; bugün spor yok, siyaset yok! Bizim ‘tarikattan' yazacağım : ) Hava sıcak, gündem sıcak, biraz rahatlamaya ihtiyacımız var… Ne zaman etrafımda hızlı bir gelişme trafiği hissetsem, olup biteni daha iyi ve doğru anlamak için kendi içime dönmeyi tercih ederim…
***
İçindeki kapıyı çal; başka kapıyı değil…
“Kime sorsam ‘Mutlu musun?' diye bir solukta evet cevabı alamıyorum… Önce bir düşünüyor ve ‘Mutluyum ama…' diye devam ediyor… Eğer bir cümlenin içerisine ‘ama' girmişse, bir tarafta bir şeyler eksik kalmış oluyor… ‘Ama' kelimesi bağlaç değil aslında… Yani bir şeyleri birbirine bağlamıyor; tam tersi ayraç rolünü üstleniyor. ‘Mutluyum ama' dediğinde ama'dan önce söylediğiniz hiçbir şeyin anlamı kalmıyor…
İnsanların birçoğu mutluluğun hemen arkasına ‘ama' ekleyince bir yerlerde bir şeylerin eksik kaldığını hissediyorum…
İyi günde, kötü günde insanların yaşam sevinçlerini koruması ya da koruyabilmesi sağlıklı bir ruh halinin en belirgin göstergesi…
Sağlıklı bir ruh haline sahip olmak için insanın önce içindeki kapıyı çalması gerekiyor... Tıpkı Mevlana'nın dediği gibi: İçindeki kapıyı çal; başka kapıyı değil!
İçindeki kapıyı çalınca kendinle yüzleşirsin… Önce şu soruyu sorarsın kendine: ‘Ben kendimi ne kadar seviyorum?' Hakikaten kendimizi ne kadar seviyor, koruyor ve dikkat ediyoruz? Sabahları uyandığımızda, o günün kalan ömrümüzün ilk günü olduğu bilinciyle, önce aynadaki insana tebessüm edebiliyor muyuz?
Sonra tekrar çalın kapıyı ‘Başkalarını ne kadar seviyorsunuz?'... Başkalarını severken cinsiyetine, ırkına, diline, dinine, kıyafetine ve rengine bakıyor musunuz? Yoksa ‘Allah yarattı!' diyerek, insan olduğu için onu seviyor ve yüreğinize basıyor musunuz?
Kapıyı tekrar çalın ve sorun kendinize; ‘Ait olmayı seviyor muyum?' Evet, ait olmayı sevmek… Sağlıklı bir ruh halinin önemli bir diğer göstergesi. Ait olmak ‘Kendinizi evinize ait hissediyor musunuz?' Eşinize, mahallenize, apartmanınıza, sokağınıza… Eğer ait olmayı sevmezse insan mutlu olamaz… Mutlu olamayınca da sağlıklı bir ruh hali sergileyemez…Evet, ne kadar aitsiniz dünyaya ve ait olduğunuz için mutlu musunuz?
Sonra kapınızı yine çalın ve yeniden çalın ‘Çalışmayı seviyor musunuz?' Kendiniz için, şehriniz için, ülkeniz için, dünya insanlığı için çalışmayı… Bir insan eğer çalışmayı sevmiyorsa mutlu olamaz dünyada ve sağlıklı bir ruh hali sergileyemez…
Tekrar içimizdeki kapıyı çalalım ve soralım: ‘Ne kadar inançlıyım?' Neye, niçin, ne kadar ve ne kadar samimiyetle inanıyoruz? Bir şeylere inanmak sağlıklı bir ruh halinin diğer bir parçasıdır…İnançlı olmak, iyi kötü günü kabul etmektir… İnançlı olmak suçlamamaktır… İnançlı olmak, başka inanç ve insanlara saygıdır, tahammüldür, hoşgörüdür…
Sonra tekrar iç kapına yönel ve sor: ‘Hayallerim var mı?' Onları betona mı gömdüm, kuma mı? Hayal yoksa umut yoktur, mutluluk yoktur. Hayallerinizle yüzleşin, sınırlarını zorlayın hayallerinizin size yetişmese bile başkalarına fayda sağlayacak hayallerinizi büyütün…
***
Yaşlı Nasreddin Hoca yol kenarında portakal ağacı dikiyormuş. Gelen geçen de acıyarak bakıyormuş Hocaya… Biri dayanamayarak sormuş: “Yahu Hocam, meyvelerini yemeğe ömrünün yetmeyeceği bir ağacı neden dikmeye çalışıyorsun?” Hoca doğrulmuş: “Ömrümün yetip yetmeyeceğini Allah bilir ama ben de sen de ömrü bu günleri görmediği halde fidan dikenlerin meyvelerini yiyoruz…”
Evet, yanlış yerde yanlış kapı çalmayın… İyi günde, kötü günde yine gülümsemek için içinizdeki kapıyı çalın...
* Alıtıdır