Bayram sonrası Silivri pek bir sakin… Öncesinde gerilen ilişkileri, üzerinden zaman geçtiğinde, düşününce o kadar yaygara neden kopartıldı diye şaşırıp kalıyorsunuz. Sanki Kültür Merkezi konusu bir bahaneydi asıl amaç uzun süre gönülsüz takılan maskelerin ardında gizlenmeye çalışılan şeyin ne olduğunu görme vaktimizin gelip çatmış olmasıydı. "Kültür Merkezi konusu ne oldu?” diye sormaya korkuyorum… Ertelemek zorunda olunan beklentiler listesine yeni ilavelerin hiç zamanı değil, özellikle iktidar kanadı için.
İnsanı en çok sinirlendiren şeyler konusunda ‘haksızlığa uğramak' mutlaka başı çekiyor. Kendinizden emin olduğunuz ölçüde karşı karşıya kaldığınız bu durumu aşabilirsiniz. Sinirlerinize hakim olmanızı sağlayan tek şey sahip olduğunuz özgüvendir. Öyle altı boş bir duygudan söz etmiyorum tabi. Bir balonu alıp içini havayla şişirmek saniyeler ile mümkün. İstediğiniz görkem ve ihtişamı da verirsiniz ama tüm bu ‘hava'nın bir iğne dokunuşuyla aynı hızla yok olduğunu da biliyoruz. Ben ayakları yere sağlam basan, insanın karakter, kişilik, bilgi ve donanımından söz ediyorum. "Kendime çok güveniyorum” demekle özgüven olmuyor. Genelde de insanın gerçekte nasıl biri olduğu zor zamanlarda daha kolay anlaşılır. Hatalar ve doğrularınız bu dönemlerde kendini her zamankinden daha net hissettirir.
Çok sinirlenmek aynı ölçüde haklı olduğunuzu göstermek. Aksine haksızlığınıza dair daha güçlü şüpheler uyandırır. Onun için Allah aşkına ne yapıyorsanız yapın bağırıp, çağırmadan, öfke ve kızgınlık sahneleri ile insanları germeden anlatmak istediklerinizi yansıtın. Şimdi bizimkilere bunu derken, açıyorsunuz televizyonu aman Allah'ım… Koca Başbakan, ana muhalefet, muhalefet liderleri bağırdıkça bağırıyor. Sanki insanlarda kalan tek damla huzuru çekip almak için anlamsız bir yarış içindeler. Kimse bu siyasetçilere huzurun insan hayatında ne kadar önemli bir denge olduğunu anlatmıyor mu? Asmakla, kesmekle insanların gözünde ancak korkuyu uyandırırsınız. "Bizi sevmelerine, hoşlanmalarına gerek yok. Korksunlar yeter” diyorsanız, çok doğru yoldasınız. Bayramda seyranda sokakta yakalayıp öpmeye kalktığınız çocuklardan birini ürkütmemeye çalışın… Çok üzülürsünüz…
Otorite sağlamaya çalıştıkları da aklıma geliyor… Gelmiyor değil ama güzellikle, sevgi ve saygı çerçevesinde tadında bir şeyler yapmak varken, neden illaki zorbaca yaklaşımlarla olsun ki?!
Çok klasik bir yaklaşım tarifi var ‘Kimse kimseyi sevmek, aynı düşünmek zorunda değil. Ama saygı göstermeli' diye. Bence insan o saygın tutumu öncelikle kendine borçlu… Başkalarına yaptığı saygısızlık öncelikle insanın kendi saygınlığını yok eder.
"Kime ne anlatıyorsun?” diyenler çıkabilir aranızda… Yalanların havada bin takla attığı, verilen sözlerin hükümsüzlüğünü çoktan yitirdiği, riyakarlığın erdem sayılmaya başladığı giderek daha da çok yozlaşan toplumumuzda saygınlıktan bahsetmek…! Deli saçması gibi gelebilir. Bu bakış açınıza göre ihtiyacımız olan ilk de son şey de olabilir. Belki de tüm bunları aklımı ve inandıklarımı yitirmemek için sadece kendime söylüyorumdur. Bu satırları da sadece benim ne düşündüğümü merak edenler okuyor zaten…
Her şey hızla güzel görünüp, kötüye giderken, Allah'tan düzgün insanların değeri etrafımızı saran ucuzlar pazarında hızla arttı. Başkalarının kötü oluşundan şikayet ediyoruz da hiç dönüp bakmıyoruz biz ne kadar iyiyiz? Karşıdakinin kusurlarını büyüteçle ele alıp, kendimizinkilere bir bakış atmayı bile ret ediyoruz. Bu da öğretilmiş bir davranış. Hiçbir şey bilmeden geldik bu dünyaya…
Gerçek düşünceleriniz ve içinizden gelen davranışlarla bir yere gelmek günümüzde gerçekten zor. Ama yalanlarla varılan hiçbir yer iyi olamaz; sizin için de başkaları açısından da.
Her kötülük de iyilik de bir gün mutlaka sahibini bulur. Kötülük daha hızlı galiba… Bu konudaki önceliğine şahsen benim hiçbir karşılığım yok!
***
Öyle görünüyor ki üç aşağı beş yukarı seneye bu vakitlerde seçim-sandık ikilisi ana gündemimiz olacak. Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, erken seçim tarihinin çalışma programı üzerindeki etkisini ve seçmenin karşısına nasıl çıkacağının derin muhasebesi içine girmiş olmalı. Bu kez yükü daha ağır ama daha kıymetli. Hem yaptıkların hem de yapacaklarını anlatacak… Mart 2009'da seçildiği taktirde yerine getireceği vaatleri ve ikinci planda mevcut yönetimin yapamadıklarını anlatmakla meşgul oldu.
Ak Parti'nin en güçlü belediye başkan adayı, bana göre, Metin Karakaş… Ve o da derin bir nefes almak için bir süredir kendini az arka plana aldı. Ak Parti'nin ilçe başkanı olarak hiç diğer siyasi parti başkanlarının kulvarında yarışmadı. Hep Belediye Başkanına rakip olarak siyasetini büyük kurdu ve öyle oynadı. İyi bir oyun çıkardı ama sonucun lehine döndüğünü henüz söylemek mümkün değil.
Silivri siyasetinin şansızlığı galiba… Piri Paşa'nın bedduası diye de tanımlamak pek alâ mümkün… Siyasetimizin başrollerini oynayanların öncelikli sıkıntısı hep vermek zorunda oldukları ‘içsavaşlar'. İktidar için kardeş ve evlat katili olanlardan sonra bugünkü durumumuzu öpüp de başımıza koymamız gerektiğini belirtmeden geçemeyeceğim.
Işıklar ve Karakaş karşı karşıya gelmekten
çekinmezler de bu esnada arkalarını dönmek zorunda oldukları kesimden gelecek darbeler konusunda eminim artık yeterince yara aldılar. Canlarını ziyadesiyle sıkacak, akıllarını fazlasıyla meşgul edecek asıl konu ve endişe budur. Ve de bu insanı yiyip bitiren, içten içe tüketen önemli bir sorun. Çözüm çok zor görünüyor, çok zor. Tamamen ortadan kaldırmak imkansız gibi bir şey, tedbir, hem de en alâsını, almak mecburi.
Düğünü mü yazsam, düğümü mü bilemedim. Ama siz düğümü daha çok merak ediyorsunuz onu biliyorum. İkisini harmanlayalım o vakit.
Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, Yılmaz Kandemir'in ettiklerin faturasını oğluna çıkarmama büyüklüğünü gösterdi. Bunun için kendisini çok zorladığını Kandemir ile tokalaşmasında görürken, Fatih Kandemir ile kucaklaşması başka bir şeydi… Kendi oğlunu ne zaman böyle kucakladı acaba diye içimden geçirdim. Belki düğününde kucaklar! Şaka bir yana, Işıklar'ın gösterdiği büyüklük öyle böyle değil… Sürpriz çıkışlarından birini yaptı bence.
Anlaşılan o ki Işıklar, Kandemir aşkından vazgeçmeyecek! ‘Yılmaz' seçeneği Işıklar'ı henüz yıldırmış gibi görünmese de kenardan izleyenleri yıldırdı itiraf etmek zorundayım. İlla yola bir Kandemir ile devam edilecekse Fatih şıkkı bana daha mantıklı geldi.