İhsan Tevfik’le “Gözleri Muhacir” ve “Göç” üzerine söyleşi

İhsan Tevfik’le “Gözleri Muhacir” ve “Göç” üzerine söyleşi

16.11.2016 11:49:55

Şiir emekçisi ve sevdalısı İhsan Tevfik'le son çıkan şiir kitabı “Gözleri Muhacir” ve “Göç” üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sırasıyla; “Geçit” (2004), “Dipsuları” (2005), “Aşka Çırak Ölüme Usta” (2010), “Sevgiye Durmak” (2014) adlı şiir kitapları, “İnsan ve Mekân Yüzüyle Mübadele (Araştırma 2014), “Uzak Yazılarda” (2016) adlı karma şiir kitaplarına en son eseri “Gözleri Muhacir”i ekledi. Nisan ayında Silivri'de Ataç Kırtasiye'de düzenlenen imza gününden sonra İhsan Tevfik ilk söyleşiyi siz değerli okuyucularımızla paylaşmak üzere yaptık.
Hürhaber: Mübadele ve göç konusuyla ilgili araştırma çalışması içinde olduğunuzu biliyoruz. Ancak şiirlerinize göç ne zaman ve nasıl girdi?
Sizi etkileyerek şiir yazdıran olay neydi?
İhsan TEVFİK: Öncelikle nazik röportaj teklifiniz ve kapsamlı sorularınız için teşekkür ederim. Bu sorulara verdiğim cevaplar, kitabımla ilgili sorulara verdiğim ilk söyleşi olma özelliği taşıyor. Biliyorsunuz aslında şiirle uğraşan bir insanım, uğraşan diyorum çünkü Türk edebiyatının onca usta şairi varken kendi kendime ‘şair' demek de bana tuhaf geliyor. Olsa olsa uzun yıllardır şiirle uğraşan, şiire gönül vermiş bir şiir emekçisi ve sevdalısı diyebilirim kendime. Bu da beni çok mutlu kılar.

“GÖÇ İNSANI EN ÇOK VURAN SARSICI TOPLUMSAL HAREKETLERDENDİR”
Sadece ‘göç' konusunu değil insana ait her türlü durumu çok önemsemişimdir. Göç de insanlık acılarından biridir, insanı en çok vuran sarsıcı toplumsal hareketlerdendir. Sadece bireysel maceralar değil bir toplumun insanlarının trajedileri saklıdır orada ama bizzat onu yaşayanlar dışında başkalarına pek geçmez o acı. Hatta o kişilerin çocukları, torunları ve sonraki kuşaklar bile çok geç algılarlar o sarsıntıyı. Ama Türkiye göçlerle yeniden oluşan bir toplumdur. Bu toplumun hassasiyetlerini, değerlerini anlayabilmek için göç olgusunu iyi kavramaya ihtiyaç var. Mübadele, 30 Ocak 1923'te Lozan Antlaşmasının eki olarak imzalanmış ek bir sözleşmedir. Ve uygulamada Türk-Rum karşılıklı iki milyon civarında insanın zorunlu yer değiştirmesi olayıdır. Özüne bakıldığında dünyada devletlerarası antlaşmayla zorunlu olarak uygulanan en büyük göç hareketidir.

“ŞİİRLE İNSANİ VE PSİKOLOJİK YÖNÜNE EĞİLDİM”
Aslında ben de mübadil bir ailenin çocuğu olarak geç vardım bu bilince. Büyükler yanımızda bu konuları pek konuşmak istemezdi, belki de ondandır. Ama algım, dikkatim göçe yöneldikten sonra bu konu üzerinde önce okumalara sonra da araştırmalara başladım. Şiirlerle beraber yürüdü bu çalışmalar. Araştırmalarımla göçün tarihsel ve sosyolojik boyutunu ortaya koymaya çalışırken şiirlerle de insani ve psikolojik yönüne eğildim.
Hiçbir göçün tarihini, istatistikler ve rakamlar tam olarak ortaya koyamaz. İnsanlar neler yaşamışlar, neler çekmişler, neler düşünüyorlar bunları ancak göçü bizzat yaşamış insanlarla söyleşiler yaparak anlarsınız. Bu durum doğal olarak insanı bu konularla ilgili olarak şiir yazmaya da itiyor. Bu konuda ilk şiiri yazdıran etki neydi, pek anımsamıyorum ama göçü yaşayanlarla konuştukça sanırım daha fazla beslenmeye başladım ve birçok şiir bu görüşmelerden sonra yazıldı. Böylelikle bir yandan tarih disiplini içinde araştırmalara yönelirken şiir disiplini içinde de göç trajedisini ve bunun insanların ruhundaki, düşüncesindeki yansımasını anlamaya çalıştım.

Hürhaber: İlk göç şiiriniz hangisi? Devamı nasıl geldi?
İhsan TEVFİK: İlk göç şiirim kitaba adını veren “Gözleri Muhacir” adlı şiirimdi. Kitabımda şiirin altında mayıs 2010 tarihi de olsa çok daha eskidir, tam tarihini hatırlamasam da 90'li yıllardan kalma bir şiirdir. Üzerinde bazı küçük değişiklikler yaptığım için bittiği tarihi attım. O yıllarda göç üzerine tematik bir şiir kitabı hazırlamak aklımda yoktu. Ama mübadeleyle ilgili olarak yaşlılarla özellikle birinci kuşaklarla -yani bizzat yaşayanlarla- söyleşiler yaptıkça göçün yıkıcı ve çok ciddi bir travma olduğunun farkına vardım. Bu durum, işin sadece tarihsel ve belge boyutunun değil duygu boyutunun da işlenmesi gerektiği düşüncesine götürdü beni. Özellikle 2010 yılından itibaren göç temalı bütünlüklü bir kitap yapma isteği belirdi. Yaklaşık beş-altı sene içinde yazılmış şiirlerden oluşuyor ‘Gözleri Muhacir' ve sanırım göçü özellikle mübadele temelinde ele alan tematik ilk kitaptır.

“BİR GARİP HÜZÜNLÜ BAKIŞLARI VAR”
Hürhaber: Göç şiirlerinizin yer aldığı “Gözleri Muhacir” adlı kitabın ismine nasıl karar verdiniz? Kapak tasarımı ve burada yer alan fotoğraf hakkında da bilgi verebilir misiniz?
İhsan TEVFİK: Kitaba adını veren ‘Gözleri Muhacir', kitaptaki en eski şiirimdir. Ben röportajlarımda, yaptığım söyleşilerde şunu fark ettim, bir muhaciri, mübadili, göçmeni en iyi gözlerinden tanırsınız, bir garip hüzünlü bakışları vardır. Çok derin bir hüzün vardır gözlerinde onların, alıp içinize derin bir kuyu gibi çeker sizi o bakışlar. Onun için ‘gözler' ve ‘bakış' temel imgem oldu kitapta. Hangi şiiri yazarsam yazayım aslında her şiirin içinden o hüzünlü bakışlar bize gözlerini diker. Kitabın bütününü; “muhacir, mübadil, göçmen…” imgesini veren genel bir simgeye dönüştü “gözleri muhacir” sözcüğü. Bu açıdan baktığımızda acıyı anlayan-yaşayan herkesin gözleri biraz muhacirdir göçmen olsa da olmasa da.
Kapak tasarımı TRT'de belgesel programlara imza atan, kameraman, fotoğraf sanatçısı ve yapımcı arkadaşım Berkant Çolak'a aittir. Çok zaman oldu, TRT'de beş bölümlük mübadele belgeseli yayımlanmıştı ki bu konuda bir ilkti. Bu çalışmada da Berkant Çolak'ın imzası vardır. Kendisi bir göçmen, mübadil olmamasına rağmen bu konulara ilgi duyan bir arkadaşımızdır. Balkanları gezdiğinde ve Türkiye'nin çeşitli yerlerini dolaştığında göçmen yüzleri fotoğraflamıştır. Nisan 2005'te “Şiirlerle Mübadil Fotoğrafları” adlı bir kitabı çıkmıştı. Fotoğrafları çeken oydu ve her fotoğrafa uygun bir göç şiiriyle fotoğraf karşılıklı sayfalarda yer alıyordu.
İzmir Kitap Fuarının açılışının bu fotoğraf sergisiyle yapıldığını anımsıyorum. O yıllarda tanışmadığımız için ne yazık ki bu güzel çalışmada benim şiirim yok. Yıllar sonra tanışıp bu konuları konuştuk, tanıştık derken daha yüz yüze gelmiş değiliz)) Kendisinden kitabım için etkilendiğim o yaşlı amcanın fotoğrafını rica ettim kırmadı, kabul etti. Sanırım Bergama'da veya Makedonya'da çekilmiş bir mübadile ait yüzdür o fotoğraf. Çok çarpıcı bir fotoğraftır, hem “gözleri muhacir” şiirimin hem kitabın genel teması olan hüzünlü göçmen yüzü veren çok çarpıcı bir fotoğraftır. Kendisine tekrar teşekkür ederim bu vesileyle.

“KİTAP TÜM GÖÇMENLERE ARMAĞANDIR”
Hürhaber: Mübadil bir ailenin çocuğu olarak kendi ailenize ithaf ettiğiniz şiiriniz var mı?
İhsan TEVFİK: Bizzat aileme ithaf ettiğim bir şiir yok kitapta. Kitabımın girişinde, “-Mübadelenin 93. yıldönümünde, Rumeli ovalarından göçen muhacir yüreklerin anısına saygıyla-” ithafı geçer ki tüm mübadil yüreklere, muhacirlere bir selam ve saygı duruşudur o ithaf. Yine kitapta sayfa 9'da yer alan “ağıryara” şiiri de “mübadillere” ithaf edilen armağan şiirlerden biridir. Aslında en baştaki ithafın içinde kendi ailem de olmak üzere tüm mübadil ve göçen canlar vardır. Kitap, onların şahsında doğup büyüdüğü topraklardan ayrılmak zorunda kalan tüm göçmenlere armağan edilmiştir.

“BİLİYON MU MEMLEKET GOHUYON (KOKUYORSUN)…”
Hürhaber: Mübadillerle yaptığınız röportajlardan sizi en çok etkileyen hikâye hangisiydi?
İhsan TEVFİK: Birçok göç öyküsü var insanı sarsan, her birinden yeni bir şey öğreniyor insan. Ama bazıları gerçekten çok sarsıcı… Beni en çok etkileyen röportaj, Yunanistan'da Kozani vilayetine bağlı Nasliç kazasının Rezne (Anthousa) köyünde Sivas'tan göç eden bir ailenin kızı olan Sultana Arslanidis ile 2007 yılında yaptığım söyleşidir. Bu söyleşi İnkılap Yayınlarından çıkan “İnsan ve Mekan Yüzüyle Mübadele” kitabımda yer almaktadır. Bu gezimiz İz Tv'nin yayımladığı bir belgesele dönüştü sonra ve defalarca tekrarı yayımlandı.
Söyleşide kameraları gören Sultana teyze biraz çekingen kaldı ve konuşmak istemedi, çekindi açıkçası. Kameralar gittikten sonra baş başa kalınca kayıt cihazına da aldığım sözler beni çok etkiledi, gözlerimiz yaşardı. Sivaslı olduğumu öğrenince gömleğime doğru eğildi, kokladı ve Türkçe olarak Sivas ağzıyla dedi ki: “Biliyon mu memleket gohuyon (kokuyorsun). Bana bak, hepimiz birik biz. Niye desene, o böyükler garıştırırlar hep, biz hepimiz aynı ana-babadanuk. Hep birik, hep iyi olak (olalım) Ayrılık-gayrılık neye olsun ki?” İşte Sultana teyzenin bize candan davranışının ve bu sözlerinin altında yatan derin anlamı hiçbir tarihsel belge veremez. Göçü konuşurken buna benzer daha nice tablolara şahit olduk ve bunlar beni hep besledi.

“AİLE MACERAMIZI MEHMET KIRCA'NIN ANLATIMIYA YAZIYA GEÇİRDİM”
Hürhaber: Göç acısını size en derinden hissettiren, röportaj yaptığınız insanlar kimler?
İhsan TEVFİK: Aslında bu sorunun cevabını bir üstte verdim ama çok olay var. Göç esnasında yakınlarını kaybedenler, yıllarca birbirlerinin izlerini arayan parçalanmış aileler… Bu acı gerçekleri bir röportaj sınırları içine sığdırmak zor açıkçası.
Yalnız bu noktada şunu söylemek isterim. Ailemizin birçok yaşlı büyüğü vardı Yunanistan'dan mübadil olarak gelen. Onları zaman zaman bu konularla ilgili olarak konuşurken duyardık küçükken ama dikkatimizi çekmezdi hep aynı konular diye. Bir de şu var, yanlarına gittiğimizde susarlardı, oradaki acıları bizim yanımızda pek konuşmak istemezlerdi sanırım.
Ama dedemin amcaoğlu olan 1912 doğumlu Mehmet Kırca amcamız ölümünden önce çok şeyler aktardı bana ve bunların çoğu küçükken kulağıma çalınan gerçeklerdi. En azından geç de olsa kendi aile maceramızı birinci kuşak mübadil Mehmet Kırca'nın anlatımıyla yazıya geçirmek beni elbette çok mutlu etti. Bu vesileyle hepsinin ruhu şâd olsun.

“YÜZLER VE ELLER MÜBADİLLERİ EN İYİ ANLATIR”
Hürhaber: Sizi en çok etkileyen memleket hasretini anlatan mübadil ifadesi hangisi? Sizinki nasıl olur?
İhsan TEVFİK: Ben ‘memleket hasretini anlatan mübadil', ifadesi deyince bütün mübadillerin yüzlerini anlıyorum aslında. İyi bir fotoğraf makinem ve elbette fotoğraf sanatıyla ilgili yeteri kadar bilgim olsa sadece o insanların yüzlerini ve ellerini çekmek isterdim. Yüzler ve eller bir mübadili anlatan, onların durumunu ele veren en önemli ipuçlarıdır… Mübadillerin çoğu fotoğraflarda iki ellerini dizlerinin üzerine koyarlar, mahcup, çekingen bir ifade vardır yüzlerinde. Gözleri zaten bir hüzün kuyusudur ki, o kuyu Hz. Yusuf'u arayan ve nihayet bir kuyuda bulan babası Hz. Yakup'u ve onların trajik hikâyesini anımsatır bana.

“GÖÇ, KOCAMAN BİR ACININ ADI OLDU”
Hürhaber: Göçü yaşayan insanların sizde bıraktıkları ortak izlenimler nelerdir?
İhsan TEVFİK: Göç üzerine birinci ve ikinci kuşakla yapılmış sayamayacağım kadar çok söyleşim var. Mübadele üzerine yazdığım araştırma kitabımda bunların bir kısmını yansıttım. Farklı olaylar da dinlediğim oldu ama ana eksen göç öncesinde, göç sırasında ve sonrasında yaşanan sıkıntılar, acılar… Ölümlerden, salgın hastalıklardan, savaşta öldürülmelere kadar birçok anlatılar var kayda geçirdiğim.
Şunu anlıyor sonuçta insan. Konumuzla ilgili olarak ister Türk olsun ister Rum olsun veya başka bir milletten olsun acının dili birdir. Ve olanlar, her yerde hayatını sürdürmeye çalışan bizler gibi insanlara oluyor. Savaş ve göç; kendi hayatını yaşamaya çalışan sıradan insanları vuruyor öncelikle. Türk-Rum birçok mübadilin eski memleketlerine hasret beslediğini gözlemledim. Bruce Clark'ın kitabının çarpıcı adıyla söylemek gerekirse, göçmenler her yerde yabancı oldular, yani: “İki kere Yabancı”… Hem terk ettikleri vatanları için yabancı oldular artık hem de yeni geldikleri yurtlarına kabul görmeleri zaman aldı. Hayatta kalanlar, bu kez gittikleri yerlerde de yeni bir mücadeleye giriştiler. Hayatta kalma ve yeniden var olma mücadelesi… Bazıları da çok dışlandılar ve horlandılar. Özetle göç, kocaman bir acının adı oldu. Ve bu acı sadece yüreklere, hafızalara kazınmakla kalmadı, gözlere de göçün somut bir hüzün imgesi olarak yansıdı.

“BİR ASIR SONRA BİLE İNSANLARIN HÜZÜNLERİ, ÖZLEMLERİ BİRBİRİNE BENZER”
Hürhaber: “İyi ki şu kişiyi tanımışım” dediğiniz biri var mı?
İhsan TEVFİK: Göç araştırmalarıyla ilgili ele alırsak bu soruyu, büyükleri Sivas'tan Yunanistan'ın Kozani vilayeti Kayalar (Ptolemaida) kazasına göçen değerli arkadaşım İlias Akritidis, tanımaktan mutluluk duyduğum yegâne insanlardan biridir. Bizim büyüklerimiz de aynı yerden Sivas'a mübadil oldular. Göçü tersten yaşayan iki ailenin çocukları olarak, bunun hem kişisel olarak bizde ve ailemizde hem de tüm mübadillerde ne anlama geldiğini hep birlikte yaşayarak gördük.
Ben defalarca Yunanistan'a gittim, onların konuğu oldum onlar da Türkiye'ye geldiler bize konuk oldular. Mübadelenin yüzüncü yıldönümünün yaklaştığı bu yıllarda yaklaşık bir asır sonra bile insanların hüzünleri, özlemleri birbirine benzer, onu gördüm. Hep söylerim, memleket bir gömlek değil ki üzerinden çıkarıp atasın. Öyle kolay değil o işler, onca göç hikâyesinden benim anladığım budur.

“UZUN ANLATMAM GEREKEN KONULAR, ROMAN VE SENARYO DİLİYLE KALEME ALINMALI”
Hürhaber: Göç konusu üzerine bundan sonraki projeleriniz neler?
İhsan TEVFİK: Göç şiirleri beni beş-altı yıl boyunca her şiire başladığımda sarsan duygusal bir çalışmaydı. Göçün insani boyutunu şiirsel olarak kaleme almış olmaktan dolayı çok mutluyum. Şu an, “Trakya ve Mübadele” ana başlığını taşıyan mübadele üzerine ikinci araştırma kitabıma odaklandım. Silivri, Çatalca, Büyükçekmece bölgeleri daha ayrıntılı olmak üzere bütün Trakya'nın göç haritasına bakmaya çalışacağım bu kitapta.
Hikâyeci değilim ama göç hikâyelerim var ve elbette bunları zaman içinde bir kitap bütünlüğüne ulaştırmak isterim. Elimde göçü çok uzun anlatmam gereken konular var. Bunlar ancak bir roman ve senaryo diliyle kaleme alınabilir. Çağan Irmak'ın “Dedemin İnsanları” dışında bu konuya temas eden fazla çalışma yok. Bir ara televizyonda “Elveda Rumeli” adlı bir dizi yayımlanmıştı ve çok dikkat çekmişti.
Ben, romancı, senarist olmak isteyen biri değilim ama bu konunun yeni senaryolarla daha fazla işlenmesi gerektiği düşüncesindeyim. Göç temalı romanlar çoğalmaya başladı, bu sevindirici ama senaryo ve film alanı hâlâ yeterince doldurulmuş değil. Güzel senaryolarla ve iyi çekilmiş filmlerle kitlelerin dikkatinin bu konuya daha fazla yöneleceği düşüncesindeyim. Elimde sağlam bir iki konu var, ikinci mübadele kitabım bittikten sonra onlar da romana veya senaryoya dönüşmeyi bekliyor. Sağlam bir sinema filmi neden olmasın?
Nazik söyleşi teklifiniz ve güzel sorularınız için ben teşekkür ediyorum. Sağ olun.

  1. HAyri Ç. HAyri Ç.

    'O yıllarda tanışmadığımız için ne yazık ki bu güzel çalışmada benim şiirim yok.' Demek ki bu işler böyle oluyor. Al Gülüm Ver Gülüm. Ne biliyorsun ki: Belki kitabı hazırlayan senin yazdıklarını kitabına alınmaya değer bulmayacaktı. Ama tanış olunca alınıyor demek ki.

YORUM YAP