Bazen dağ gibi görünen sorunlar aslında sadece ‘basit iletişim problemi'nden ibarettir. Bunun çözümü önündeki en kritik engel ise çoğunlukta ‘fareyi dağ yaptığımız' gerçeğiyle yüzleşme güçlüğüdür…
Geçtiğimiz günler Silivrispor Başkanı Taylan Güraslan ile uzunca bir görüşme yaptık. Kulüp için yaptıklarını, gündemdeki sorunları ve gelişmeleri anlattı… Kulübün temel gelirlerinden terminal konusunda yerel yönetimin farklı tasarruf düşüncesinden kaynaklı görüş ayrılıklarının yol açtığı ve diğer başkaca sıkıntılarını paylaştı.
Futbol aşkı, makul yaklaşımları, üstlendiği görevi en iyi şekilde ifade etmek gayreti ile şimdiye kadar ortaya koydukları ve iletişime açık duruşuna bakarak, sağlıklı bir iletişimle çözülecek gibi duran sorunları erteleyerek daha da büyütmenin kimseye bir fayda sağlamayacağını kabul etmek gerektiğini düşünüyorum.
***
Sadece kulüp başkanları ile görüşüp konuşmuyoruz tabi… Ama nerenin başkanı olursa olsun aynı şeyi dinleyince ve eleştirilen tutumu savunmak adına haklı gerekçe bulmakta zorlanınca bazı şeyleri açıkça konuşmak gerektiğine karar verdim.
Kamu ve kurumsal yapıların başındaki insanların temel sorumluluklarından biri yaptıkları uygulamaların doğruluğu ve yerindeliğine ‘ikna'dır.
Örneğin; terminal işletmeciliğini belediyenin üstlenmesi projesi önceki yönetimin de yenisinin de tercih ettiği bir yöntem olarak öne çıkarken, bugün iktidarın bu tasarrufunu muhalefet de gerekçeleri itibariyle desteklerken uygulayıcının ‘yalnız' görüntüsü iletişim sorununun tek noktada bulunmadığını gösteriyor.
Kendi kendinize ya da sadece sizin gibi düşünen insanlarla konuşarak olayları ya da konuları çok taraflı görme, dolayısıyla özümseme şansınız olmaz.
Meseleleri kişiselleştirmeden, genel işleyişe ve kamu yararına odaklanarak, yine doğru bildikleriniz doğrultusunda davranmak ama toplumun diğer birleşenlerini dışlamak değil konumuna saygı göstermek, ikna etmek ve yanımıza çekmek gerekiyor. Desteğini yüzde yüz almasanız bile size karşı bir konumda bırakmamak esas tutulmalı.
Başkan Yılmaz'ın geçtiğimiz günler katıldığı bir söyleşide kullandığı ifade ile toparlayalım; “Belediyeler bir kentin ‘annesi gibi'dir” demişti. Her insanın bir annesi var zaten, ama belediyenin de konum itibariyle böyle bir destekleyici ve önemli fonksiyonundan söz etmemiz mümkün kuşkusuz. Bu kentte yaşam ya da meslek alanı itibariyle bir üst başkanlığı, temsilde yetkilendirmeyi tercihi etmişiz her birimiz ayrıca. Bu doğrultuda Dernek Başkanı, Oda Başkanı, Muhtar, Meclis Üyesi seçmişiz… Bunların asıl ve en önemlisi, yetkileri ve temsil büyüklüğü açısından, belediye başkanıdır. Bu yapıların birbirinden ayrı gayrı hareket etmesi, aralarından su sızması hatta karşıt konumda olması faydalı bir şey değildir… Bunun ne seçenlere bir yararı olur ne de seçilenlere!
Her insanın bu bir yere başkan ya da yönetici olsun ya da olmasın özgün bir iradesi olabilir, olmalı da ama bu her birimizin toplum, kent vs ortaklığını ortadan kaldırmıyor.
Tüm parti ve STK başkan, yöneticileri ile ‘Belediye Başkanının iletişiminin' daha iyi olmasına, biraz daha özenli bir yaklaşıma yönelik beklentileri haklı buluyorum. “Çok çalışıyorum, iyi hizmet ediyorum bir de kendimi anlatmaya, kimseyi ayrıca ikna etmeye çabası harcayamam” yaklaşımı asıl gayret ve emeğin devamı değil sonu olur… Bu kadar çalışıp varılmak istenen nokta bu olmasa gerek!
Yolun çok başında, meseleler kolay çözüme kavuşturulacak noktadayken, hoşgörü, anlamaya çalışma gayret kredilerinin limitleri henüz çok yüksekken, “Ben farklı bir belediye başkanı olacağım” başlığı altına hassas dengeleri itibariyle kimi mühim konuları ve insanları önemsiz gibi gösterip kaynatmak, iletişim kanallarını kapamak çözüm değil ve hatta sorun doğurur.
Yapılacak o kadar iş varken, bu kadar güzel neticeler sağlanırken hizmet ve yatırım yerine sorun çözmekle uğraşmak durumunda kalmak ciddi bir zaman ve enerji kaybı olur!
Yılmaz diyor ya, “Bana herkes kızacak sade vatandaş kızmayacak” (Bir de “Bana en çok yakın arkadaşlarım kızacak” sözü var ona hiç girmeyeyim bugün!) haydi biraz çıtayı yükseltelim… Vatandaşın diğer seçtikleri de size kızmasın : ) Çünkü hiç kimsenin kızabileceği değil, desteklenmesi gereken işler yapıyorsunuz…