İlk olarak...
Şu kadarını söyleyeyim…
Nihayet … (13) yıllık kabus kalktı, kalkıyor... Hükümetin kimin kuracağı, kimlerin hangi bakanlığa getirileceği henüz belli değilse bile ülkenin üzerine çöreklenmiş karabasanlar, nihayet kalkıyor.
***
Bu arada… Bazı siyasiler "emanet oy” falan diyorlar, bence o da çok önemli değil. Nihayetinde sonuç olumlu... İsterseniz "emanet oy” meselesine bir göz atalım…
Bakın… Bu "Emanet Oy” lafı seçim sonrası çıktı. Sözüm ona HDP’ye verilen oyların büyük bir kısmı "emanetmiş” barajı açması için verilmişmiş sonra geri dönecekmiş falan, filan... Sanki… Oy’un "sabiti” veya "tapulusu” olurmuş gibi…
Herkes biliyor ki… Her partiye veya bağımsız verilen oy emanettir...
Öyle ki, kişi o seçimde düşünüp taşınmış, çıkarına en uygunu parti veya bağımsız adaya kullandığı oyu ile desteğini sunmuştur. Seçim anlamı budur.
Şimdi… Bir de… Gelelim "oylarının düşmesine mazeret” arayanlara...
Efendim: "Buradan şu kadar aldık ama bizden de şu kadarını, şuraya kaptırdık” gibi anlamsız laflara... Bu tür laflar, bilhassa, seçimlerden başarısız çıkanlar seslendirince daha da anlamsızlaşıyor… Hoş… "aldık, kaptırdık” gibi bu lafları kimsenin dikkate alacağını sanmıyorum ya neyse… Kişinin kendini kandırmadan öteye geçmeyen laflar bunlar…”
Bence doğru soru "Neden alamadık?”
***
Ve… Seçimlerin kesin sonuçları henüz açıklanmamış… Henüz Milletvekili yemini edilmemiş… Cumhurbaşkanı henüz, herhangi bir parti başkanını veya milletvekilini görevlendirmemiş…
Birisi… Kendi kafasına göre davet aldım demiş "gayet tarafsız olduğunu çok iyi bildiğimiz Cumhurbaşkanımızla” görüşmeye gitmiş…
Bir, Cumhurbaşkanına bakıyorum…
Bir, onunla görüşmeyi kabul edene bakıyorum… Bir de, görüşme sonrasında aldığı tepkiler üzerine "ortaya sürdüğü mazerete” bakıyorum. Neresinden bakarsam bakayım kılıfa uymuyor. Mızrak çuvala sığmıyor…
Gerçekten şaşırıyorum…
Kişi… Milletvekili seçilmiş… Mazbatasını almış… Meydanlarda yaşadığı coşku hala üzerinde… Yeni kurulacak "Koalisyon Hükümeti” ile ilgili sormuş olduğu soru üzerine, uzatılan mikrofona "Partim şu parti ile koalisyon kurarsa Hükümete Güvenoyu vermem” diyor…
Hızını alamıyor; "Kimse bize oy verdirmeye zorlayamaz, çünkü, biz aramızda anlaştık” diyor.
Bu laflara ancak gülünür… Yahu… Az dur be kardeşim! Az bekle… Üyesi olduğun o Partinin Genel Başkanı var… Başkan yardımcıları var… Partinin yetkili kurulları var… Konu oralarda konuşulsun, görüşülsün. O görüşmeler sonucunda da, belli kişi veya kişiler yetkilendirilsin v.s...
***
Yeni seçilen Milletvekilleri havaları uçacaklar neredeyse... Oysa… Seçim Kurulu kesin sonuçları açıklamayınca, seçimler sonuçlanmış sayılmıyor... Milletvekili Unvanı’na sahip olabilmek için "Yemin Etmek” şart …
***
Yüksek Seçim Kurulu kesin sonuçları hafta içinde açıkladı… Hafta içinde "yemin” edilecek… Ardından, Cumhurbaşkanının "Görevlendireceği biri” Hükümet Kurma Çalışmalarına başlayacak ve Parti liderleri ile görüşmeler başlayacak…
Görünen ve bilinen… "Tek başına” hiçbir partinin hükümet kurması mümkün değil… Hükümet… "Koalisyon Hükümeti” olacak… Yani, uzun zamandır özlediğimiz o bir birimizle konuşarak uzlaşarak anlaşarak kuracağımız "uzlaşı” hükümeti olacak…
Seçimden bu güne, "gayri resmi” olarak yapılan açıklamalardan anlaşılan "koa-lisyonun” kurulması zaman alacak... Şu kadarını söyleyeyim… Hani, Muhalefet Partilerinin seçim meydanlarında söyledikleri o meşhur "emeklilere yılda iki maaş ikramiye” meselesi var ya, işte onun "önümüz bayram” acil görüşülsün, deniyor…
Benden hatırlatması…
ÖVÜNMEK GİBİ OLMASIN AMA
İstanbul’un Trakya yakasında deniz ve ülkenin en güzel koyuna sahip olan Silivri, İstanbul merkezinde oturup, üç beş günlüğüne, ailece çoluk çocuk yaz tatili yapmak için uygun tatil yeri... Düşünün İstanbul’un Şişli’sinde oturan (4) kişilik bir aile. Hafta sonu iki günlüğüne çoluk, çocuk Silivri’ de ko-naklasa. İki günlük yeme içme, yatma. Ailece, bundan daha ekonomik tatil yapılabilir mi?
SİLİVRİ VE ÇEVRE
Silivri’de "Çevre Sorunu” ile ilgili olarak Silivri Çevre Derneği’ne olduğu gibi bana da her gün bir şikayet geliyor …Belki de "Dernek Denetçisi” olduğum içindir…
Gözlemim … Bu sorunların çözümü konusunda Silivri Çevre Derneğinin elinde kamuoyu oluşturmaktan öte yapacağı fazla bir şey yok...
***
İstanbul’un her ilçesinde olduğu gibi Silivri’de de, Çevre Sorunlarının çözümünde, İBB ve İlçe Belediyeleri arasında da yetki kargaşası var...
Sorunun çözümünde yasal yetkili İBB ama sorunu bir çok nedenden dolayı zamanında çözemüyor
Sonra… Vatandaş ilçe Belediyesini ve Silivri Çevre Derneğini arıyor...
Mesela… Yaz boyunca konuşulacak olan, BOĞLUCA Deresi meselesi var. Bu konuda şikayetlerin İSKİ’ye yapılması gerekiyor. Çünkü yetkili ve sorumlu o. Vatandaş şikayetini yapıyor. Ama, sorun çözülmüyor… Bu defa… Silivri Belediyesini arıyor… Da, Silivri Belediyesinin vatandaşa, yetki ve sorumluluğunda olmadığını anlatması çok zor. Çünkü, vatandaş, haklı olarak mazeret dinlemek istemiyor, sorununun çözülmesini istiyor...
Ve … "Kumluk Mevkii” meselesi ...
Şu kadarını söyleyeyim. Kumluk Mevkii denilen yer dün olduğu gibi bu gün de, Silivri’nin en güzel yerleşim alanı. Hatta, İstanbul’un en güzel yerleşim alanlarından diyebiliriz …
Son olarak… Yapılan ölçümlerde, Silivri’de rahatlıkla denizin girilebilir olduğu anlaşılıyor. O nedenle… Silivri için "İstanbul’un en güzel yerleşim birimi” diyebiliriz …
KİME BATTI Kİ...
En son Köyler de İBB kapsamı içine girdi. Yani, tüzel kişilikleri yok edildi. Yani, artık bütçeleri yok. Yapamayacaklar. Dolayısıyla, köy muhtarları her ne kadar mahalle muhtarlığına dönüşmüş olsa bile, öğle yürümüyor.
Mahalle insanı muhtarını seçmiş, tıpkı "KÖY” statüsünde olduğu günlerde ki gibi. Tıpkı, o günlerde seçtiği muhtarın görevini yaptığı gibi de ondan görev bekliyor…
Mesela… Köy dışından gelen biri ilk görüşeceği kişi "Köy Muhtarı” olurdu. Muhtar da onu gayet medeni bir şekilde usulüne uygun ağırlardı. Nereden? Gayet tabii ki köy bütçesinden. Şimdi, Mahalle Muhtarı statüsüne geçti. Dolayısıyla, muhtarlığın bütçesi artık yok. Dolayısıyla, Mahalle dışından gelenler için harcayacağı para cepten. Oysa, inanın muhtarın cebinde çay parası yok… Nereden biliyorum …
Yakın zamanda, eski Orman Köyü statüsünde olup da Mahalleye dönüşen Beyciler Köyü ve Sayalar Köyü muhtarıyla sohbet etme fırsatım oldu, onlar söyledi...
Sorunun çözümü yasal düzenlemede… O nedenle AKP İktidarına soruyorum. Efendiler… Belde Belediyeleri ve muhtarlıklardan ne zarar gördünüz? Onlar size battı mı?
SORUN BAKALIM
NE DİYECEKLER
Sandıklardan çıkan sonuçlara bakıyorum… Haklı olarak … AKP’ye desteğin çok az olduğunu görüyorum ve biliyorum. Ama, yine de, o AKP’ye oy veren Sayalar,Çayırdere ve Danamandra Mahallesi sakinlerine sesleniyorum… Mahallelerimizin en can alıcı sorunu olan TAPU ve ECRİMİSİL SORUNU neden çözülmediğini Mahallenizi ziyarete gelen temsile yetkili AKP yöneticilerine bir sorun bakalım ne diyecekler...
Mesela... (13) Yıl yetmedi mi?
Mesela… Kim veya kimler engel çıkardı? Mesela… Kim veya kimler elinizi tuttu? Mesela… Çözecektiniz de, birileri tehdit mi etti? Ne oldu? Deyin bakalım, ne diyecekler… Hatta… Hala, ne bekliyorsunuz? Deyin bakalım…
NİTEKİM OLMADI DA …
Bir kişinin isteği ile, 2015 Seçimleri Genel Seçimden çok "Başkanlık mı, Parlamenter Sistemin devamı mı?” istiyorsunuz sorusuna dönüştü neredeyse.
Dönüştürmek isteyen o bir tek kişi de Cumhurbaşkanıydı. Bu ne demekti? Bu demek, Osmanlı’dan başlayan, bunca yıllık parlamenter sistemi kaldırıp atacağız, yerine bir kişinin arzu ve isteğini yerine getirmek için BAŞKANLIK sistemi koyacağız, demekti.
Olacak iş değildi ve olmadı da …
LAF ZAMANI DEĞİL İŞ ZAMANI
Seçim bitti. Sayım bitti. Ortaya çıkan tablo meydanda. İlk günlerde… Sayın Başbakan, kılıcı aşağıya indirmiyordu... Sanki, hala tek başına iktidardaymış gibi havalardaydı… Sonrasında, ayakları suya erdi sanırım "koalisyon hükümeti için her parti ile görüşebilir...” demeye başladı… Ama… Hala "Cumhurbaşkanını ve 17/25 Aralık’ı tartıştırmayız” gibi havalarda…
***
İlginçtir… AKP’nin eş Başkanı gibi davranan Cumhurbaşkanı günlerce Sarayından dışarı çıkamadı,çıktığında da, ilk verdiği demeç öncekilere hiç benzemedi, nedense…
Ve, "hesaplaşma olmadan helalaşma olmaz” diyenlere sesleniyorum… Hesaplaşmak için de HÜKÜMET OLMAK zamanıdır…
Seçimlerden birinci çıkan parti dahil olmak üzere, kimsenin kimseyi hizaya getirecek durumda değil. Hükümeti kim kurarsa kursun, diğerine muhtaç ve Hükümeti onunla kurmak zorunda, o nedenle tek başına "yaparım ederim” lafları havada kalan, anlamsız laflar...
VE , ÖĞRENCİLERE...
Okullar, Haziran başından bu yana açık olmasına rağmen sınıflara pek girilmediği bir dönemdi,nihayet kapandı… Önerim… Şayet, takıntınız yoksa… Okullar açılana kadar, kafanızı dinleyin...
BABALAR GÜNÜ
Baba ve dede... İki payeye de sahibim... Geçtiğimiz Pazar günü "Babalar Günü” idi … Geç olsa da KUTLUYORUM...
İSTER İNANIN / İSTER İNANMAYIN
"Silivrili ATICILAR Seymen’de yarışmış.” (HÜRHABER)
BİR BİLENDEN
"…Koalisyon uygar insanlar içindir. Uyum uygar insanlar içindir. İtiş kakış istiyorsanız,itiş kakış çok kolaydır. Bütün mesele, bir takım sorunların etrafında itiş kakış çıkması ihtimali halinde dahi bir yönetim geliştirip onları çözebilmektir. Bu da açıklıkla mümkündür. Yani, ortakların birbirine karşı dürüst , bir birine karşı açık, bir birine karşı içtenlikle bağlanmasıyla mümkündür.” (9.Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel’in vefatından derin üzüntü duydum Ulusumuzun başı sağ olsun) Anısına.
(Cumhuriyet/20/06/2015)