Sevginar Sali

İlk tanışma, ilk röportaj


Daha önce de yazmıştım Selami Değirmenci ile nasıl tanıştığımı…
Sene 1999, üniversite öğrencisiyim Ankara’dan 23 Nisan dolayısıyla Silivri’ye birkaç günlük, belki hafta sonu tatiline gelmişim sınıf arkadaşım ile birlikte. Ablamla, eniştemle sahile iniyoruz onlarca aracın oluşturduğu konvoylar vızır vızır yerel seçimlerin son günleri muhtemelen. Sahile, Atatürk Anıtı’nın oraya geldik o güne kadar sadece afişlerini gördüğümüz Selami Değirmenci etrafı insanlar ile sarılı bir kalabalık içinde… Kenardan izliyoruz hem Silivrili değiliz henüz hem de oy kullanamıyor vatandaşlığımız yok. Üstüne üstük böyle bir seçim curcunası görmemişiz hayatımızda.
Selami Değirmenci efsanesini biliyoruz tabi… Bulgaristan’dan atalarının göç ettiği yer, Silistra’nın köyleri bize çok yakın… Merak içinde ama yaklaşmaya cesaret edemeyerek, uzaktan izliyoruz. Yanımda arkadaşım o da Kırcalili Saliha Emin, (Şimdi Bulgaristan’da Hak ve Özgürlükler Partisi’nin aktif kurmaylarından biri daha o günden belliymiş) "Ben gidip tanışacağım belediye başkanıyla diye kalabalığa doğru bir kaç adım atar atmaz, "Aman ne işin var gel buraya” diye vazgeçirmeye çalışan biz.
Kafamızı bir bulunduğu yöne çevirdik ki Değirmenci kalabalığı yara yara bize doğru geliyor… Elini uzattı tokalaştık kendini tanıttı. Biz de tanıttık, "Oy kullanamıyoruz kusura bakmayın” dedik…
Hiç üzülmedi, geldiği ve vakit ayırdığı için de pişmanlık belirtisi olmadı yüzünde… Neyse ki o günkü yatırımı yıllar sonra bir şekilde kendisine döndü : )
***
2001 senesinin Ocak ayında Silivri’de yerel basın serüvenim başladığında Silivri’nin üç dönem üst üste seçilmiş bir belediye başkanı vardı; Selami Değirmenci…
İşler 2002 itibariyle onun için biraz sakata binmeye başladı ama o bunu önemsemedi kanımca. 2004’te dayandığımızda "bu adam seçimi kaybedecek” dediğimde acemiliğime verdiler, "sen ne biliyorsun ki, üç dönem üst üste seçim kazandı o burada” dediler. Evet, nasıl kazandığını bilmiyordum… Ama nasıl kaybetmeye başladığı ile ilgili 14 yıllık köşe yazılarımı toplasam kitap olur… Bu yüzden de pek elektriğimiz tutmadı… Sanıyorum hiç istediği gibi, hoşuna gidecek bir yazı yazamadım kendisine…
Tanışıklığımızın bu kadar eskiye dayanmasına (!), 14 yıldır Silivri’de gazetecilik hayatıma rağmen geçtiğimiz hafta ilk kez kendisiyle bir söyleşi gerçekleştirdim. Evet, çok sayıda basın toplantısını takip ettim, çokça sohbetlerimiz oldu ama hiçbiri bu söyleşi gibi olmadı.
Değirmenci’yi tanımla deseniz bana şimdi; her sezon sonu başrol oyuncusunun ölüp, yeni sezonda farklı atraksiyonlarla dirildiği, yeniden hayata döndürüldüğü reyting rekorları kıran diziler var ya onun gibi bir şey. Bağımlılık durumu var bir de bu dizi izleyicilerinin biliyorsunuz…
Koşulları kendi lehine göre yorumlayabilme yeteneği, insanları kendi saffına çekme potansiyeli, benim akıl ve mantık sınırlarımı zorlayan azmi…
İyi mi, kötü mü tanımlayamadığınız sınırlarda dolaşan bir kişilik ve siyasetçi profili…
30 yıllık siyasi kariyerinin ona kazandırdığı sınırsız limitli kredi imkanı… Kaç canı daha var, bunları siyasete feda etmeye hazır ben belirleyemiyorum…
Benim için keyifli bir söyleşi oldu, Silivri siyaseti ve siyasetçilerini yaprak yaprak yazıldığı tarihin sayfalarında yolculuk da güzeldi…
Ve de iktidarda kaybettiklerini, muhalefette kaldığı sürece geri kazandığını düşünüyorum… Kişilik olarak!
Siyasi manada elde edecekleri konusunda temkinliyim, halen daha tereddütlerim var. Ama Değirmenci’nin enerjisi ve gücü, daha da önemlisi başaracağına inanan ekip arkadaşları var…
Yolları açık olsun!
Herkese iyi haftalar...

YORUM YAP