Ahmet Yücegök

İNANILIR GİBİ DEĞİL

 

Az buz değil, rüşvet ve yolsuzluk üzerine son yılların, hatta "Cumhuriyet Tarihinin” en büyük ve en kapsamlı operasyonu yapıldı...
Geçtiğimiz haftanın da…
En büyük olayı…
Ve, durmadan tekrarlanan "henüz nereye kadar gideceğini, nerede duracağına dair kimse bir şey söylemiyor” lafları ile hafta tamamlandı...
Operasyonların kapsamı...
İnsan sayısı olarak çok değil belki ama isimler ve bulundukları makamlar itibariyle çok büyük…
İlk önce sayı (61) kişi dendi, içinde, bir Belediye Başkanı, başta İçişleri Bakanı olmak üzere (3) Bakanın oğlu, bir de Bakan var, dendi.
Görüntülerde …
Çok büyük paralar var …
Ve, evlerin yatak odalarından , ilginç manzaralar …
Ve, bir evin mutfağında olmaması gereken "ayakkabı kutuları” ile bu güne kadar görülmemiş ve orada olması gereken aletler...
Evet…
Fotoğraflarda görünen, ayakkabı kutuları, bavullar, çantalar, paralar, para sayma makineleri, para kasalar v.s...
İnanılır gibi değil…
***
Görüntülerden anlaşılıyor ki…
Olayın faillerinin, ne kadar rahat çalıştıkları belli…
Ve…
Operasyonlar devam ediyor…
***
Bu arada…
Hükümet gardını aldı…
Ve, Sayın Başbakan, her zaman olduğu gibi "en iyi savunma saldırıdır” dedi ve önüne gelene saydırmaya başladı…
"Dış güçler”
"Kıskananlar”
"Çekemeyenler”
" Ana muhalefet”
"Yavru muhalefet”
"Çeteler”

O an aklına kim veya kimler geliyorsa işte…
Ve…
Bürokraside tayinler başladı…
Onu görevden alıp, ötekini başka yere tayin ...
Ve, Adalet Bakanının Savcılarla, gecenin bir saatinde, resmi olmayan bir çok yerde peş, peşe görüşmeleri…
***
Bir çok televizyon kanalları gün boyu para alışverişi görüntülerini veriyor. Banka Müdürünün evinden çıkan "içinde para dolu ayakkabı kutuları” Bakan çocuklarının evlerinden çıkan para makineleri ve paralar. Ve, sayın Başbakan hala "dış güçler ve içerideki işbirlikçileri” diyor. Ve, yolsuzlukla itham edilen bir bakan ortada hiçbir şey yokmuş gibi gayet rahat "kimse bize diz çöktüremez, korkmu-yoruz” diye meydan okuyor ama "ben o çanta ve paraları almadım” demiyor. diyemiyor…
***
Polis müdürlerini görevden almalar devam ediyor…
Bu arada Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütçe müzakereleri yapılıyor. Bütçenin ana konusu da bu yolsuzluk operasyonları…
Yolsuzlukta adı geçmeyen bir Bakan bütçe görüşmelerinin kapanışında sayın Başbakanın söylediklerinin aynısını tekrarlayarak olaydan sıyrılmaya çalışıyor …
***
Hükümet kanadından efelenmelerin dozu artıyor …
Ve, Sayın Başbakan yavaş, yavaş suçlunun adını koymaya başlıyor. Dış güçler filan derken "Gezi” olaylarındaki tutumlarından dolayı düne kadar "Destan yazdınız” dediği polisleri hallaç pamuğu gibi sağa sola tayin etmekle tehdit ediyor. Bu kış kıyamette tayinler yapılıyor…
Kamuoyu…
Görevden almalar ve el çektirmeleri görünce şaşırıyor. Sanki "yolsuzlukları yapanlar” kollanıyormuş gibi düşünmeye başlıyor…
Bu güne kadar görmediği bu uygulamaları duyunca şaşırıyor…
Tam da bu sırada …
Başbakan tarihi bir konuşma yapmaya hazırlanıyor haberleri yayılıyor. Beklenti Bakanların istifası vs. …
Ama…
O ne ?.
Sayın Başbakan Bakanların istifasını isteyeceği yerde böylece "yolsuzlukların üzerine gidiyoruz” diyeceği yerde , başta İstanbul Emniyet Müdürü olmak üzere neredeyse her ilin polis şeflerinin görev yerlerini değiştirerek "yolsuzluk yapanların üzerine gidenlerin üzerine gidiyoruz” mesajını veriyor…
Şaşırmış gibi…
***
Daha sonra…
AKP yönetiminden bir çok yetkili ile Hükümet kanadından bir çok bakan, papağan gibi Sayın Başbakanın söylediğini tekrarlamakta…
Oğulları yakalanmış olan bakanlardan tıs yok …
Oysa…
"TOKYO Valisi” söylentiler üzerine istifayı basmıştı. Hem de ne görüntü, ne ses kaydı, ne de paralar ortada değilken…
***
Başbakanımız televizyonda konuşuyor…
"İçişleri Bakanımın oğlu yakalanıyor Bakanın haberi yok. O Bakan Polisin amiri, nasıl haber vermez?. Çetelerin üzerine gideceğiz. Valilerimiz yetkilerini kullanacaklar…” diyor.
Ve, devam ediyor…
"Yok böyle bir olay” demiyor …
Ama "yolsuzlukların üzerine gidenlerin görev yerlerini değiştirmeye devam edeceğiz” diyor…
"Yolsuzlukların üzerine gidenler hallaç pamuğu gibi dağıtmaya devam edeceğiz" diyor…
***
Daha dün…
Bu ülkede …
"Ergenekon” tutuklamaları
"Bir Balyoz” operasyonları …
Sanki, (28) Şubat bahanesi ile "cadı avı” yaşanmamış gibi …

Ve, her biri (60-70) yaşlarında bir sürü emekli, insan ayni şekilde sabahın köründe evlerinden alınmamış sanki …
***
Başbakan hala avazı çıktığı kadar bağırıyor…
***
İnanılır gibi değil…

HATIRLADINIZ MI ?
Son günlerin flaş haberleri…
Ülkemizde, son yılların en büyük yolsuzluk operasyonları yapılıyor …
Milyon Dolarlar balya, balya ortalıkta…
Bana hiç yabancı gelmedi izlerken …

Bir yerden tanıyordum bu dolarları…
Ve, hatırladım…
"KİPA” olayı …
Bu olay…
Türkiye ölçeğinde olmasa bile …
O gün…
Silivri ölçeğinde tarihin en büyük yolsuzluk operasyonuydu...
***
Sanırım …
Sizde hatırladınız …

ÖZLEYECEĞİM
Bu gün İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü olarak kullanılıyor. Ondan öncesinde Kız Meslek Lisesi olarak kullanılmıştı hatırladığım kadarıyla…
Ve, çok, çok öncesinde de Silivri Ortaokulu oradaydı…
İşte o çok, çok öncesinde ve orası ortaokulken, yan tarafında , bu gün T. İş Bankasının bulunduğu yerde de öğrenci yurdu bulunuyordu…
O yurt, o gün Ortaokula Köylerden gelen öğrencilerin barındığı yerdi…
Bedava değil, paralıydı, hem de, o güne göre epey bir paraydı…
O zamanlar, Silivri Merkezin köylerle irtibatı çok azdı. Çünkü, bırakın minibüsü telefon irtibatı bile güçtü. Köyde ilkokulu bitirenin, az bucuk parası da varsa bu yurda yazılıyordu. Oradan okula devam ediyordu. Parası olmayanla ise Silivri içinde, akraba veya evini öğrenciye açacak bir tanıdık arıyorlardı. İşte o günlerde tanışmıştık Bahattin Kıroğlu ile.
O Sultanköy'den, ben Danamandra'dan, o yurtta kalıyordu ben bir akrabamın yanında. Ki-mimiz bitirmeden bıraktık, kimimiz bitirip başka, başka yerlere dağıldık. O zaman parasız yatılı olarak "Öğretmen Okulu” "Polis Okulu”"Astsubay Okulu” " Askeri Lise” gibi bir çok devlet okulu vardı, fakir çocukların gideceği. Sınavlara girip kazananlar bu okullarda eğitimlerine devam ediyorlardı. Olmaz ise düz Liselere gidiliyordu. Sınavlara girmek için de belli şartlar gerekiyordu. O bazı arkadaşlarla birlikte Askeri Lise'yi kazanmıştı.
Herkes bir tarafa dağılmıştı kimi eğitimini tamamlamış olarak, kimi tamamlamadan geri dönenler de oldu …
O dönmedi…
Eğitimini tamamlamış. Göreve başlamıştı. Bu arada da, evlenmişti çoğu arkadaşımızın yaptığı gibi…
Ve, yurdun her tarafını gezmişti tayinler sayesinde …
Zaman, zaman haber aldığım oldu ama tam (35) yıl görüşememiştik kendisiyle …
Bir gün, yanında iyi tanıdığım birkaç arkadaşla birlikte çalıştığım mekanın kapısından başındaki saçlarının çoğu dökülmüş biri girdi "beni tanıdın mı ?.” dedi…
Sesini unutmamıştım, düşünmeden sen "Bahattin Kıroğlu değil misin ?” dedim. Bir biri-mize sarıldık. Saçlarının çoğu dökülmüştü ama sesi aynıydı.
Emekli olmuştu ve doğduğu yer olan Sultan Köy'de siyaset yapmak istediğin söyledi. Olmadı…
Sonra…
Eşinin doğduğu yer olan Silivri Merkeze yerleşti…
Zaman, zaman doğduğu yer olan Sultanköy'e de gidiyordu. Hatta, bildiğim kadarıyla da orada var olan eski evini onarıyordu yazları oturmak için…
Parti üyeliğin Tekirdağ'dan Silivri'ye nakletti ve CHP'den İstanbul İl Genel Meclisi Üyeliğine müracaat etti ve seçildi…
Son güne kadar İl Genel Meclisi çalışmalarına katıldı …
Bir gün …
Ayni partiden İl Genel Meclisi üyesi olan ve Meclis çalışmalarına birlikte katılan Şerif Sezen "Bahattin Albay Edirne'de hastanede duydun mu?” dedi. Duymamıştım. Şaşırdım...
Neden, niçin demeden "yoğun bakımda, görüştürmüyorlar” deyince daha da şaşırmıştım. Birkaç kez telefondan aradım açmadı. Sonra oğlu yanındaymış, dediler onu aradım, o da çıkmadı, birkaç defa daha aradım oğlu ile görüşebildim "hala uyutuyorlar, uyandırmadılar” filan, derken bir gün Şerif Sezen'den telefon " abi kaybettik” dedi..
Duymamla, bu güne kadar geçen süre (15-20) gün gibi bir şeydi....
Sapasağlamdı…
Askerlik mesleği gereği yemesi, içmesi düzgün, saatinde yatan kalkan ve sporunu yapan biri olduğundan hepimizden daha sağlıklı bir görüntüsü vardı. Böyle dediğimizde "110 yaşından önce bu dünyadan gitmek yok” derdi. sonraları "120” ye bile yükseltmişti çıtayı…
Biraz da o nedenle şaşkındık…
Kısaca…
İyi bir dostum ve arkadaşımdı …
Özleyeceğim…

BİR HOŞ GELDİN
Adil Sirkecioğlu "Keskin Sirke”
Epeydir izindeydi…
Döndü…
Hoş geldi, sefalar getirdi...

 

YORUM YAP