Oktay Saparca

İnsan olduğumuzu unutmayalım

Selam dostlar, bu gün sizlerle üniversiteli gençlerin tarımla olan aşkını paylaşacaktım fakat birkaç gün ötelemek zorunda kaldım.

Bu yazımda, medeni bir toplum olamamamızın nedenlerinden biri olan ‘kitle hareketlerine' değineceğim.

Hafta sonu yazdan kalan güzel günleri değerlendirmek için Silivri‘nin orman köylerinden birine çadır kurduk.

Sorarım…

Evinde tavuğu buzdolabından çıkarıp ateşe koyduktan sonra, dışının naylon ambalajını oturma odasında sehpanın altına atanınız var mı, çok merak ediyorum?

İçtiği kolanın, suyun şişesini oturduğu koltuğun altına sokan, çocuğunun boklu bezini vitrine koyan kaç kişi var aramızda?

Kaç kişi var aramızda arabası ile giderken camdan izmarit ve benzeri çöpünü atmayan, piknik yaptıktan sonra mıntıka temizliği yapan?

Kaçımız apartmanda yaşıyor ve kapı önüne ayakkabı çıkarmıyoruz? Kaçımız komşu rahatsız olmasın diye sessiz olmaya çalışıyoruz?

Bunların yanı sıra, ahlaksızlığını ve kimliksizliğini kusmaya gelenler, etrafı talan etme güdüsünü kontrol altına olamıyor.

Bira, su, kola şişeleri, yediklerinin ambalajlarını etrafa saçtığı gibi, diktikleri cam şişelere niye ateş ederler. Müziği sonuna kadar açarak, ‘İşte ben bir eşeğim ve buradayım…' mesajını unutmazlar. Emin olun bunlar artık bu coğrafyanın kültürü haline gelmiştir.

Bahsettiğim ahlaksız kişiler sen, ben, biz, hepimiziz aslında; farkımız yok birbirimizden…

Toplumda gördünüz yanlışlara gerekli tepkiyi vermeyenler, yanlışı yapandan daha kabahatlidir. Çünkü yanlış yapan insanlar uyarılmaz, tepki görmez ise yanlışı ve hatayı ısrarla tekrar tekrar yapmaya devam eder.

Bir toplulukta kuralsızlık prim yapıyorsa, topluluğun adı toplum değil kitle yığınıdır…

Toplum olamamış kitlelerde kayıtsız ve illegal gelir, illegal yaşam tarzını meşrulaşmış olur ve bunun ardından doğal olarak ülkenin milli gerili adaletli dağılım göstermez.

Statüleri yaptıkları iş ve donanımları ile ekonomik yapıları arasında uçurum olan insanlarda, kontrol zorlaşır.

Bir toplulukta insani değer yargıları ivme kaybettikçe silahlanma, ırkçılık ve inanç suiistimali artar.

Suç eğilimli olan insanların kullandıkları en önemli iki faktör de ırkçılık ve inanç suiistimalidir.

İnsanlığın suiistimali konuşulurken, yaşam alanımızı Silivri'mizi teğet geçmeyelim.

Silivri'nin orman köyleri çöplük ve gecekondulaşma yolunda inanılmaz hız almış, üç ay evvel gittiğiniz yeri tanıma şansınız kalmamıştır.

Silivri'yi İstanbul'un çöplüğü yapmak da, seçkin keyifli yaşam alanı yapmak da, bizim elimizde...

Hafta sonu gördüklerime inanamadım. Tarım arazileri, orman içleri, sözüm ona hobi bahçesi adı altında talan edilmiş.

Çıkma hurdalar, briket, tuğla yapılar, çıkma sac kapamalı, konteynır-tuğla, karma ucube yapılar ve ne ararsanız. Normal betonarme dahil,  çevrili tel içinde, İstanbul'un arkasında ucube ve varoş bir şehirleşme.

Verimli tarım arazilerinin, gasp edilen komu arazilerinde yapılan usulsüz işlerin sorumluları kim? İlk ve en büyük hata devletin suç işlemeyi teşvik eden yasal uygulamaları, köy muhtarları, arazileri satan köylü, emlakçı ve en son suçlu, yasadaki açıkları suça çeviren kaçak yapı sahipleri.

Belediyenin yanlış yapılaşmayı engelleme çabaları gücü ve yaptırımları ile sınırlı kalmış, tek başına yeterli olamamıştır.

Bu coğrafya ne zaman normalleşecek? 

Bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya göçen kitleler huzur getirmez; İnsanlar açlık, nefret, savaş, kin ve gözyaşı ile gelir…

Gittikleri coğrafyaya acılarını kusar, mevcut insanları acılarının içine çekerler.

Artan nüfustan beklentisi olan insanlar, topraklarını satmayı, ticaret yapmayı hedeflerken, yarınlarını karartmış olurlar.

İnsan hareketleri ve insan istihdamı doğal koşullara dayandırılmalıdır, hızlı yapılaşma değişik kültürden insanların hayatlarını zehir eder.

Eğitim, iş kurma ve tayin gibi sebeplere dayalı olmayan insan hareketleri sıkıntı ve gözyaşıdır.

Bu coğrafyada insanların kaçı dedesinin mezarının olduğu yerde yaşıyor diye,  sorarım kendime sık sık…

Sosyoloji bilimini yok sayan bir toplum olarak, çektiğimiz acılarımızla hiçbir zaman yüzleşemeyiz…

İnsanların toplum olamadığı bir coğrafyada, yoz bir kültürleşme olur, yaşam ve hayat tarzı çakışır, inanç, kültür ve dil çatışması olur.

Cinayet, hırsızlık, tecavüzler, kadın cinayetleri bunların bir kaçıdır.

Yanlışlara tepki veren dayanışan, insani değerlere sahip çıkan toplulukları geliştirmek için…

Çocuklarımıza güzel bir çevre, güzel bir dünya bırakmak için, FARKINDALIK ZAMANIDIR…

YORUM YAP