Yazar Pınar Altuntaş

İnsan Olmak ve İçsel Mücadele

Hayat, bazen rüzgarın yönünü değiştirmesi kadar aniden yön değiştirir. Kimimiz gülüşlerin ardında, kimimizse suskunlukların içinde kaybolur. Hepimizin hayatında hayal kırıklıkları vardır. Bazen bir ilişki, bazen bir hedef, bazen de beklediğimiz bir gelecek, yıkılır gözlerimizin önünde. Fakat bunlar, sadece kırılmış bir hayalin izleri değil, aynı zamanda insan ruhunun karmaşık yapısının birer yansımasıdır.
İçimizde biriktirdiğimiz öfkeler vardır. Söyleyemediklerimiz, kalbimize hapsolmuş sözler ve duygular… Herkesin içinde biriktirdiği, bir yerlerde patlamaya hazır, çoğu zaman da patlamadığı için daha ağırlaşan duygular. Çünkü insanlar, görünenden çok daha fazlasıdır. İnsanın iç dünyasında yaşadığı, çoğu zaman dışarıya yansıyamayan o karanlık yer, onu en fazla yoran yerdir. İçsel bir çıkmazda sıkışmış, duygularıyla çelişen bir insan olmak, kendini anlamaktan uzaklaşmak demektir.
İnsan, bazen sadece yaşadığı dünyayı anlamakla kalmaz, başkalarının dünyasına da adım atmak ister. Ancak bu çaba, bazen kişisel bir yük haline gelir. Başkalarının yaşadığı acıyı, onların kırılganlıklarını, içsel sıkıntılarını kendi üzerine almak, ruhsal bir yük olarak kalır ve insanı ağırlaştırır. İşte bu noktada, insanın en önemli öğrenmesi gereken şeylerden biri serbest bırakmaktır. Bazen, bir başkasının derdine kendini kaptırmak, ona dair her şeyi çözmeye çalışmak, sadece içsel huzurumuzu bozar. Üzerini düşünmemek, her soruyu cevaplamaya çalışmamak, bazen en doğru yol olabilir.
Hayat, çözüm bekleyen bir bulmaca gibi değildir. İnsan, her zaman bir çözüm önerisi sunamayacak kadar karmaşık bir varlıktır. İnsan ruhu, sürekli değişen, derinlikli ve çoğu zaman da gizemli bir okyanus gibidir. Bu okyanusta, bazen kayboluruz; bazen de kendi deniz fenerimizi bulmaya çalışırken, karanlık sulara sürükleniriz. O zaman, belki de en doğru şey, durup bir adım geri çekilmektir. Durmak ve sadece gözlemlemek, bazen doğruyu görmemizi sağlar.
Serbest bırakmak, hayatın akışına güvenmektir. İnsanın içsel huzuru, bazen sadece kabul etmekle gelir. İnsan, çözüm ararken bazen kendini kaybeder. Oysa çözüm, belki de hiç aramamaktadır. Bazen nehirler gibi akmak gerekir, bazen de yavaşça kenara çekilip, izlemek… Her şeyin bir zamanı, bir sırası vardır. Ve bu sırada, hayal kırıklıklarının, öfkelerin ve kırıkların ne kadar da doğal olduğunu fark ederiz.
Neticede, hayal kırıklıkları, yalnızca birer geçici gölge gibidir. İnsanın içindeki derinlikleri anlamak zordur; ama belki de bu zorluk, bizi daha güçlü kılar. Hayat, hiç kimseye mükemmel bir yolculuk vaat etmez. Ama belki de bu yolculuğun kendisi, her şeyden daha değerli bir öğretmendir. İçsel huzuru bulmak için önce kabullenmek, sonra serbest bırakmak gerekir. Belki de en büyük özgürlük, tüm bu duyguları kabul edip, onlardan korkmamaktır. Çünkü insan olmak, en sonunda kendini olduğu gibi kabul etmektir.

YORUM YAP