Bir yerde okumuştum insanlar üç tipten oluşurmuş;
Oturanlar
Yürüyenler
Koşanlar…
Ben de hayat felsefemle gözlemlerimi birleştirerek; gördüğüm, anlayamadığım ve hiç bir zaman da anlayamayacağım üç insan tipini sizlere tarif etmeye çalışayım.
Oturanlar; Başlıkta da belli olduğu üzere sabit, ağır, hareket etmeyi sevmeyen, dünyaya yemek yemeğe, içmeye, gezmeye ve yatmaya gelen tiplerlerdir. Onların şikayetine konu olan sorunlar ortadan kalksa bile çalışmamak için hep bir bahaneleri vardır. Çalışma koşullarından tutun da, verilen ücretlere kadar bir sürü neden sıralayabilirler… Hiçbir iş yapmayan, hiçbir şey üretmeyen insanlar, sürekli başkalarının üretimini, yaptıklarını eleştirerek karalama çalışmaları yapanlar bu gruptadır. Farklı fikirlere katlanamazlar ve hep anlaşılmayı beklerler.
Aslında bu tiplerin yaşayan ölüler gibi olduklarını bilmedikleri gibi, konuşacak kelimeleri, kuracakları cümleleri de yoktur. Hep aynı hikayelerini dillerine pelesenk yapmışlardır. Onlar için ne yolun bir önemi vardır ne varacakları yerin, etraflarında olup biten umurlarında değildir, onların sosyalleşmek için bile arkadaşları yoktur. Onlar için en büyük sosyalleşme evlilik kurumudur bence…
Yürüyenler; Yürüyenler zaman zaman yolun tadını çıkaranlardır aslında bana göre, hep yürürler, ne varlıkları ne yoklukları hissedilir, bunlardan o kadar çoktur ki her devrin suyuna kapılan insanlardır. Mutluluğu da hüznü de sevinci de acıyı da doya doya yaşarlar. Gözyaşları engel olamaz kahkahalarına, yaptıkları her hareketin sonucunu kısmen düşünenler bu gruptadır. Yaşamda sayıları en fazla olan insan tipleridir. İlişkilerinde karşı tarafı kırmaktan da korkarlar, herkes gibi sıradan hayalleri olanlar, zaman zaman düşenler, kalkanlar, yol alanlar bu gruptadır. Sürekli iletişimde oldukları insanlar vardır, sosyallerdir, çevreleri ile iletişim halindedir, sahip oldukları çevrenin dışına veya dayatılan normlara karşı çıkanlar pek azdır.
Koşanlar; Durup dinlenmeden koşanlar bu gruptadır. Yolda olup biten hiçbir şeyin farkına varmayanlardır. Düşündükleri tek şey varacakları yerdir; aslında bana sorarsanız, yolda onlara temas ettiğinizde ya da ortak bir amaca birlikte hizmet ettiğinizde, onların en güzel özelliklerinin farkına varırsınız; çirkinlikleri güzelleştiren, temas ettiklerinin hayatına dokunan, renklendiren, farkındalık yaratan azınlıklardır. Yarenlik eden varılacak yer ile sorunu olmayan yolun kendinden beklentisi olanlardır. Onlar için güzel olan tek şey kafalarında yaratıkları dünyadır. Mutluluk, hüzün, sevinç, acı yabancıdır.(Eskiden evet derdim kendim için ama şimdi o hallerimden eser yok) Bütün dertleri daha hızlı koşabilmektir, zararları sadece kendilerinedir… Bazen takılıp düşmeleri bile onları durdurmaz; gereğinden daha fazla konuşanlar bu gruptadır. (Ben de olduğu gibi)
Sabırları yoktur, pişmanlıkları ise gereğinde çok, geride bıraktıkları yolun arkalarında bıraktıkları insanların pişmanlıkları yol alırken yolun yarısında aniden akıllarına gelir. Ancak, “unutmak caizdir” deyip, unutmaya çalışarak yola devam edenlerdir.
Bir de benim için bir grup var ki ‘sürüngenler' onları da bir ara sizlere tanıtacağım… O zamana kadar ruhunuza ve bedeninize iyi gelen insanlar rast gelmeniz dileğiyle…