Kızışan siyasi rekabet çok şey düşündürüyor, fazla konuyu göz önünden geçirme mecburiyeti yaşatıyor insana…
Yabancıların bir sözü vardır; "Baloya giden dans eder ve terler”… Türkçesi, "Hamama giren terler” muhtemelen… Siyasetin sıcak ortamına girip de terlememek ne mümkün!? Anlatmak istediğim siyasetin koşulları zorlu ve zorlayıcı. Siyasetçileri değerlendirirken bunu unutmamak gerekir.
Yerel seçimlerin yaklaşması ile birlikte adaylıkların yanı sıra gazetecilerin siyaset mühendisliği, siyaseti dizayn etme çabaları popülerliğini arttırdı yeniden… Böyle bir güç ve etkinliğe sahip olmayı istemediğini belirten, çok net, yalan söyler. Tıpkı tamamıyla bu yönde bir belirleyiciliğe sahip olduklarını bizzat ifade edenlere olduğu gibi öncekinde ifade ettiğim kategoridekilere de kuşkuyla yaklaşın. Zaten hayatta ne kadar az şey var ki rahatlıkla emin olup, güven duyabileceğimiz…!?
Siyasetçi veya gazeteciler konusunda (üstteki örnekler bağlamında gittiğim için bu özellikler üzerinden gidiyorum) genelleme yapmak her durumda, yine de haksızlık olur. "Aynı gökte uçarlar fakat kargaların dünyası başka, şahinlerinki bambaşka…” sözü takılıyor aklıma…
Siz bir konu ve kişi hakkında ne kadar görmek istediklerinizle hareket ederseniz edin, eninde sonunda kabul etmek zorunda kalacağınız bir gerçek vardır. Doğrular değişir, gerçek tektir… Geç kalmış bile olsanız bir olayda yapacağınız en iyi şey gerçeği kabullenmek.
Bir hedefe ulaşmak üzere yola çıktığınızda; her zaman hatırlanması gerekenlerin başında bence yeteneğe sınırlı bir süre için verilen fırsat mevzusudur. Sağlanan bir başarıyı sürdürülebilir kılan şey ise kuşkusuz emektir…
Başarının pek çok yolu olduğu gibi başarısızlığa sizi taşıyacak yöntemler de bellidir… Başarısız olmak isteyen insanların tercihidir her şeyle ilgilenmek. Her şeyi kendi yapmak isteyen aslında her şeyi durdurmuş oluyor.
Akıllı insan için hayat ders almakla geçer. Her şeyi bildiğinizi düşünme şansınız yok hayatta yakaladığınız başarıyı sürdürmek istiyorsanız.
Dikkate almamız gereken bir başka konu; hedefi olmayan her şeye hedef olur, geldiği gibi gider…
Dün ve bugünümüzü farklı kılan değişen koşullar ve bunların ölçüsünde farklılık kazanan fikirlerimizdir. Sadece ölüler ve delilerin fikirleri değişmez… Bunun için de şu çok önemli; zamanın ruhunu yakalayıp, çağın ilerisinde yaşamak.
Çoğu insan güce karşı kayıtsız kalamaz ya karşısında ya da yanında durur. Siyasetçiler hedeflerine doğru rüzgarı arkasına alırken şunu bilseler iyi olur; İnsanlar sizi tanırsa, onlara sizinle ilgili ulaşmak istedikleri bilgiyi verirseniz hakkında senaryo üretmezler. Kavga etmenin yerine mücadele etmeyi başarmak önemlidir. Savaşın açamadığı pek çok kapıyı barışın açtığı görülmüştür.
Ve de asla unutulmaması gereken bir başka konu; insanın en zayıf anı, kendini en güçlü hissettiği andır.
Dünyaya gelmek ölüme yürümek demek olduğu kadar; iktidara gelmek bitimine yürümek demek…
Sadece kendi problemlerimize çare arama darlığına düşersek elimizle kendimize sorun oluşturmuş oluruz; kendi kendimizi sorun haline getirmeyelim!