AKP Silivri İlçe Başkanı Metin Karakaş, dün düzenlediği basın toplantısında ulusal konuların yanı sıra yerele ilişkin de çarpıcı açıklamalarda bulundu. Mümin Tuğlu’nun kulakları çınlasın, “Ulusal yazarsan kimse okumaz. Yerel yaz” tavsiyesine teşekkür ederek, kulağıma küpe yaptığımdan uyacağım.
Karakaş ve basın olarak Selami Değirmenci’yi son üç dönemin en demokrat belediye başkanı ilan etmeye dayanan sohbetimizde benim için önemli bir gözlem daha vardı; o da iktidarda demokrasiyi olabildiğince budayan AKP, muhalefette yeniden yeşertme derdinde.
Tek adam yönetimi ile suçlanan Değirmenci’nin demokratlığına bu gün methiyeler düzüyoruz. Oysa düne kadar despotlukla suçluyorduk. Silivri’ye tanıdığı özgürlüğün kıymetini AKP bile yeni yeni biliyor. Çünkü onların çok sesliliği ortadan kaldırmak adına, iktidarda kapattığı kapıların kilidi başkasının eline geçince yarattıkları sıkıntının farkına vardılar.
Yılmaz Kandemir’in özgür söylemleri sonucu iddiasıyla mecliste meclis üyeleri dışında kimseye söz hakkı tanınmama kararını bugünkü iktidar sürdürünce kabahat oldu. Siz sözde Kandemir’i susturma gayretinde Silivri’nin mecliste konuşma hakkını elinden aldınız. Konuşamadıkça, sustukça Silivri halkı içinde biriktirdiklerini sandıkta gerçekleşen patlamayla söyledi. “Gidin de isterse de Silivri’ye bir damla hizmet bile akmasın” dedi. Özgürlüğün ne kadar önemli bir şey olduğunu anlamamakta direnen iktidarlara ithaf olunur.
Işıklar, bugün sizin yaptığınız hizmetlerin onda birini bile yapmasa, herkes aklından geçeni rahatça söyleyebiliyor ya, istediği gibi haykırıyor ya o da yeter. Ha şimdiki iktidarın da başka bir handikabı var. Söylenenlere kulak asmıyorlar. Bunun da halkta bir karşılığı vardır. “Sen benim söylediğimi yapmıyorsan ben de senin istediğini yapmam” diyebiliriz buna basit bir mantıkla. Halktan daha fazla bir şey istemeyecekler her halde?
Elif Uzun’un gitmesi, yerine Süheyl Kırkıcı’nın gelmesi şeklinde bir beklenti doğdu bende nedense. Sanki hem bir tomar eleştiriden kurtulunacak hem de konuma uygun tecrübede bir isme yetki verilecek gibi bir senaryo geliştirdim kafamda, kendi kendime. Anlaşılan Elif Uzun’un yapıp da arkasından bir araba eleştiriye sebep olduğu sorumluluklar Abdullah Yıldırım tarafından üstlenildi. Bugüne kadar organizasyonlara neredeyse hiç dahil olmayan Zabıta ve Başkan Yardımcısı tamamen devreye girdi.
Uzun, döndüğünden beri Halka İlişkileri ne zaman arasam, “Elif hanımla toplantıda hepsi” cevabını alıyorum. Bu toplantıların konusunu da sonucunu da çok merak etmeye başladım. Uzun’un izin yaptığı bir haftanın acısını mı çıkartıyorlar, yoksa olağan üstü mühim işleri mi var? Hem Belediye Başkanımız daha bir hafta öncesine kadar “Hakla İlişkiler ve Basın Birimi doğrudan bana bağlanacak” derken, bölümün sorumlularının hala başkasıyla durmadan toplantı yapmasının açıklamasını bulmaya çalışıyorum. Ya Işıklar dediğini yapamıyor ya da… Neyse, üzmeyelim Belediye Başkanımızı bugün. Karakaş’lı rakibinin sözleri ok gibi kalbine saplanacak zaten.
Bir laf var bilirsiniz mutlaka; İnsanın kendi kendine yaptığını ordu gelse yapamazmış. Valla çok doğru.