Sevginar Sali

“İnsanın ruhu hasta olmadan, vücudu hastalanmaz…”

 

Başımıza ‘kötü' diye değerlendirdiğimiz bir şey geldiğinde genelde bize sorgulattığı ilk şeyler şunlar olur; ‘Ben ne günah işledim?' ya da ‘Kime ne kötülük ettim de bu benim başıma geldi?'…

Anlamak zaman ister ve bize genelde üzüntüler, acılara mal olur ama eğer gayret edersek göreceğimiz şudur ki aslında; bu tip olaylar, bu noktalar genelde kaderimizin kırılma anlarıdır…

Bireyselde ya da gruplar bazında herkesin kişisel tarihinde şahitlik ettiği bu tarz gelişmelerin dünya ölçeğinde gerçekleştiğini görmek her zaman ve herkese nasip olmaz…

Dünya bir virüs salgını tehdidi altında inim inim inlerken bunun iyi taraflarını görmek ve düşünmek zor tabi; her gün hastalanan, daha da kötüsü, hayatını kaybeden insanları yansıtan rakamlara gözümüzü dikmiş korku, endişe, paniğe ramak kala, sağlık için elimizden geleni ve en son dua ederken mantıklı düşünmek ve davranmak giderek zorlaşıyor.

Hiç düşündünüz mü, varlığımızı, hayatımızı ve sevdiklerimizi tehdit eden bu bela gündeme gelmeden önce, ne kadar sağlıklı bir yaşantımız vardı? Hayatımız ve sevdiklerimiz, ne kadar güvende sahip olduklarımız ne kadar bizimdi? Bize ait şeylerin kıymetinin ne kadar farkındaydık?

Sağlık ve huzurunu kaybetmeden değerinin farkına varanlar, sadelik ile doğallığı, yaşadığı çevreyi, doğayı hayatında önceleyip, yaşantısını bunların üzerine kuranlara bakın… Dünya salgın ateşiyle yanarken, nasıl daha güvendeler…

İster hayatımız isterse de doğrudan bedenimizi tehdit etsin her musibet bizleri aslında zayıf olduğumuz yerlerden vurur? 95 yaşında virüsü yeneni de gördük, 18'inde hayatını kaybedeni de? Güçlüysek saldırıları en az etkiyle bertaraf ederiz, zayıfsak sarsılır en kötüsü de yaşam savaşını kaybederiz.

Çok sevdiğim, inandığım daha doğrusu, bir söz var; “İnsanın ruhu hasta olmadan, vücudu hasta düşmez…” Dünyamız için de geçerli bir kıstas bence bu...

Korona'yı bir salgın ve sağlık sorunundan ziyade toplumsal dönüşüm için dünyamıza atılan bir ‘bomba', bir ‘araç' olarak görüyorum…

Deprem nasıl ki şiddetiyle seçtiğimiz yaşam yapılarını sınarsa, salgın da beden ve ruh sağlığımızı, yaşam biçimimizi dayanıklılık testinden geçirecek.

Ciğerlerimizden sınanmamız da ayrıca anlamlı? Dünyanın ‘ciğerini söktükten' sonra gel de son yaşadığımızın doğaya insanoğlunun yaptıklarının bedeli olduğu düşüncesini aklından kov kovabilirsen…

Bilimle yeneceğiz,

İnançla güçleneceğiz,

Ancak yaptıklarımızın ve yaşadıklarımızın bilincine erişmezsek yine ve yeniden tarifsiz acılara sebep olacak, tekrardan en değerli yanlarından, sahip olduklarıyla sınanacak insanlık!

YORUM YAP