Sevginar Sali

İnsanlık diyenler her daim kazanır...

Psikolojide “Korkularınızın üzerine gidin” diye bir şey var ya… Siyasette de bence “Saldırılar karşısında asla geri adım atmayın… Hatta karşı saldırıya geçin” kuralı işliyor. “İzindeydim ortalık karıştığında, döndüm hiç mevzuyu açıp bulaşmayayım…” diyebilir normal insanlar…
İkinci dönemini yarılayan bir belediye başkanının en çok önemseyeceği şey kişiliği veya fikirlerini tartıştırmamak üzerinden yıpranmasının önüne geçmek olur normalde…
Ama insan çok normal olunca ne belediye başkanı olabiliyor ne de ikinci dönem seçilip, üçüncüsü için rakipsiz görülebilir!
Süheyl Kırkıcı'nın saygınlık tahtını birileri sallandırmaya çalışırken, görmezden, duymazdan gelebilir Işıklar… Çokça fikir ayrılığına düştüğü meclis üyesini kendine muhtaç hale getirmek için kayıtsızlığa bürünebilirdi…
İleride ‘Zor zamanında sana sahip çıktım' diyebilme avantajına yatırım olarak kullanma hesabını yapabilir tabi; siyaset bu…
Yaptığı şeyin siyaset ve hesaplarının kompleksliğine rağmen açık seçik sahip çıkarak, yoldaşından çok farklıdaşının karşı karşıya kaldığı tepkileri göğüslemesine yardım etmek bana etkileyici geldi. Siyaseten hangi gerekçeyle yapılmış olursa olsun…
Avukat olmayı düşünmüştüm lise döneminin sonlarına doğru… Hayat ve koşullar bambaşka bir yöne savurdu; iyi ki de öyle olmuş, çok şükür…
Bilmeyen veya merak edenler olabilir izah edeyim; strateji ortaklığı kurallara dayanan bir boyuta geldiğinde bende ayar bozukluğu meydana gelir. Çocukluğumdan bu yana ne zaman süpürgeyi elime alsam rahmetli babaannemin (Allah huzur içinde yatırsın) “Şuraları süpür kızım” lafını duyar duymaz, kendiliğimden soyunduğum işten soğurdum… Talimatla çalışamamak gibi bir sorunum var sanıyorum. Çocukluğumda baş gösteren bu rahatsızlığın 38 yaşındaki halini anlatmama gerek yok sanıyorum! Daha 35'de bıraktım aslında başkaları ve düşünceleri doğrultusunda yaşamayı... Canımın istediği, keyfimin dilediği, içimden geldiği, aklımın estiği yönde yaşıyor ve çalışıyorum... Allah'ın bildiklerini kullarından saklayarak, kalbimi inanmadığım, aklımı itibar etmediğim şeyler ve kimselere yoramam... Kendimin kıymetini biliyorum, öğrendim...
Üstte belirttiğim koşullarda meslek edinsem çok mutsuz olurdum kaygısını halen gelecek hususunda taşıyorum; yalan değil... “Ya sevdiğin işi yap, ya da yaptığın işi sev” öyle kolay içine girilen bir mod olmasa gerek değil mi Sevgili Ülkü Büyükgönenç?
Neyse…
Başkan Işıklar, bana söyleyecek fazla bir söz bırakmadı… Ama durum rakipleri açısından daha vahim…
Deli cesareti ile inandığı şeylerin ardından azimle giden, korkusuzca düşüncelerini ortaya koyan ve savunan, gördüğü yanlışları sonunu düşünmeden ortalığa çıkartan bu adamı alt etmek çok zor görünüyor… Konuştuğu sürece bertaraf edilmesi de susturulması da öyle : ))
Bazen tercih etmek zorunda kalıyoruz ya; insanlık mı, siyaset mi? Veya gazetecilik mi, insanlık mı? İnsanlık diyenler her daim kazanır… Gönül kazanır, saygı kazanır, takdir kazanır seçim veya para kaybetmeleri çok önemli değil bence… İnsanlık kaybederse işte o zaman kazanılan geri kalan her şey anlamını yitirir…
Bu arada şunu fark ettim rakipleri Işıklar'ı hep en güçlü yöntemlerle vurmaya çalışıyorlar : ) Zayıf taraflarına saygılarından veya yıkılmasını istemediklerinden dokunmadıklarını düşünmeye başlayacağım...

YORUM YAP