Irmak: 14 Mart 100 yaşında mutsuz

Irmak: 14 Mart 100 yaşında mutsuz

15.03.2019 10:05:10

14 Mart Tıp Bayramı kutlamalarının 100. yılında İstanbul Tabip Odası Silivri Temsilciliği tarafından anıtsal tören düzenlenerek tıp bildirgesi okundu.

İstanbul Tabip Odası Silivri Temsilciliği tarafından düzenlenen geleneksel 14 Mart Tıp Bayramı anıtsal töreni dün 12.30'da Atatürk Anıtı önünde gerçekleştirildi. Törene İstanbul Tabip Odası Silivri Temsilcisi Fethi Bozçalı ve sağlık çalışanları başta olmak üzere CHP Silivri Belediye Başkan Adayı Özcan Işıklar, CHP İlçe Başkanı Suna Göçengil ve yönetimi, DSP Silivri Belediye Başkan Adayı Selami Değirmenci, meclis üyesi adayları, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. Program İstanbul Tabip Odası Silivri Temsilciliği, Kolan Hospital Group ve Medical Park Silivri Hastanesi'nin 14 Mart Tıp Bayramı kutlama etkinlikleri dolayısıyla Atatürk Anıtı'na çelenk sunmasıyla başladı.

“HEKİMLERE VE DİĞER SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK ŞİDDET, ÖLÜMLER DURMAK BİLMİYOR”
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasıyla devam eden törende tıp bildirgesi Silivri Devlet Hastanesi Temsilcisi Meltem Irmak tarafından okundu. Irmak, şunları kaydetti: “14 Mart kutlamalarının 100. yılında maalesef ne biz hekimler, ne de hastalarımız mutlu değiliz. Her yıl olduğu gibi bu yılda 14 Mart haftası boyunca hekimlerin ve diğer sağlık çalışanlarının yaşadığı sorunları, taleplerini, ülkenin sağlık ortamını, sağlık hizmetlerinin halka yansıyan halini, meslektaşlarımızla, tüm kamuoyu ile paylaşmaya çalışıyoruz. Sadece son sekiz ay içinde Şanlıurfa'da Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Acil Servisinde Dr. Bahattin Ahmet Yalçın, Ümraniye Eğitim Araştırma hastanesi Çocuk Cerrahisinde Dr. Aytekin Kaymakçı, Aydın'da bıçaklanan Dr. Yunus Emre Baba, Elazığ'da yoğun bakım kapısı kırılarak darp edilen Dr. İsmail Polat, Dicle Üniversitesi acilinde Dr. Ahmet Azizoğlu; en son 26 Şubat 2019 tarihinde özel hastanede üroloji uzmanı olarak çalışan Dr.Hasan Cabbar, hasta yakınlar tarafından ölümcül bir şekilde darp edilen onlarca meslektaşlarımızdan birkaçı olmuştur. Dr. Ersin Arslan, Dr. Kamil Furtun ve Dr. Aynur Dağdelen'in hasta yakınları tarafından öldürülmelerinin acılan yüreğimizdeyken, İstanbul'da özel bir hastanede görev yapan psikiyatri uzmanı Dr. Fikret Hacıosman, 2 Ekim 2018 tarihinde hastanede çalışırken, hastası tarafından ateşli silahla öldürülmüştür. Günde ortalama 30 sağlık çalışanı, hasta ve hasta yakınları tarafından şiddet görüyorken, çalışma güvenliği, can güvenliği ve sağlık hizmeti verme koşulları neredeyse kalmamıştır. Artık hekimler, en çok şiddet gördükleri, tacize uğradıkları, dava edildikleri, tükendikleri, başta cerrahi branşlar olmak üzere, çocuk hastalıkları, iç hastalıkları gibi uzmanlık alanlarında hekimlik yapmayı tercih etmiyorlar.

“SAĞLIK ÇALIŞANLARINA ŞİDDETİ ÖNLEMEYE YÖNELİK DÜZENLEME ETKİSİZ”
Tıpta uzmanlık sınavı tercih sıralamasında, genel cerrahi gibi uzmanlık alanı 29. sırada yer alırken, beyin ve kalp damar cerrahisi gibi kliniklerde ihtisas yapacak hekim bulmak giderek zorlaşıyor. Bu ortam böyle devam ederse, maalesef ameliyatlarımızı yapacak hekim bulmayacak, mütabbiblerin (tabip olmayan sahte hekim) türediği, hacamatçıların baş tacı edildiği sağlıksız dönemler yaşayacağız.
Sağlıkta şiddet ortamının son bulması için Türk Tabipleri Birliği(TTB),bu sorunu her ortamda ve fırsatta dile getirip, çözüm önerileri sunup, hatta şiddeti önleme yasa tasarısı hazırlayıp TBMM deki tüm milletvekillerine iletip yardım istemiştir.
Hükümet, 30 Ekim 2018 tarihinde “Sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik” maddelerinde yer aldığı sağlık torba yasa tasarısını TBMM'ye getirince; TTB, TBMM'ye verilen yasa teklifinin sağlıkta şiddeti önlemeye elverişli ve yeterli olmayacağını birçok açıklama, görüşme ve ‘nöbet eylemleri' gibi etkinliklerle dile getirip, 2009 yılında hazırladığı sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti önleme yasa tasarısının yasallaşması için çaba göstermiştir. Ancak maalesef önleyicilik içeriğinden yoksun, etkisiz bir düzenleme, TBMM'de iktidar mensup milletvekillerinin oylarıyla kabul edilmiştir.

“HASTALARIMIZIN DURUMU BİZDEN İYİ DEĞİL”
Halk kendi parasıyla perişan oluyor. Sağlık hizmetleri, halkın ihtiyacına göre planlanma yerine, piyasanın ihtiyacına göre şekillendirilip ticari bir alana dönüştürülmüştür. Sağlık endüstrisine muazzam kaynaklar akıtılmaya devam edilmektedir. Sağlık hizmetlerinin niteliği her geçen gün daha da düşmektedir. Ülkemizde sağlık hizmetlerinin ağırlıklı olarak sigorta temelli SGK tarafından finanse edildiğini, sağlık hizmeti bedelinin(çalışanlardan alınan prim ve vergilerle)yaklaşık dörtte üçünün hizmeti kullanan kişiler tarafından ödemesine rağmen hastalar kamu hastanelerinden günlerce randevu alamayıp, özel sağlık kuruluşlarına cepten hatırı sayılır paralar ödeyerek ya da kamu hastane acillerine başvurarak sağlık ihtiyaçlarını gidermeye çalışır hale getirilmiştir.

“ACİLLERDE 130 MİLYON MUAYENE SAĞLIK HİZMETLERİNİN İFLASI DEMEKTİR”
Acillere başvuru 2018 yılında 130 milyon gibi korkunç bir rakama ulaşmasında, tüketime dayalı sağlık politikalarının sürdürülmesi, birinci basamak sağlık hizmetlerinin etkisiz kılınması, basamaklar arası sevk zincirinin kurulmaması, mesai saatleri içinde polikliniklere ulaşamayan ya da SGK pirimi ödeyemeyen hastaların başvurusundan kaynaklandığını biliyoruz.

“HASTALIKLAR GİDEREK ARTIYOR”
Kızamık vakalarındaki artışın (2018 yılı 510 Kızamık vakası/Dünya Sağlık Örgütü) önümüzdeki yıllarda ciddi salgınlara yol açacağından endişe ediyoruz. Yine Dünya Sağlık Örgütü, bulaşıcı olmayan hastalıklardan (şeker,yüksek tansiyon,obezite, kronik bronşit vs.) dolayı her yıl dünyada 41 milyon insanın öldüğünü, bu durumun dünyadaki tüm ölümlerin %71'ine eşit olduğunu, 2030 yılına dek ciddi önlemeler alınması çağrısında bulunurken, ülkemizde giderek artan kronik hastalıkların kontrolü ve yönetilmesinde hatırı sayılır bir iyileşme görülmemesinden ayrıca endişe ediyoruz.

“ÜCRETLERİMİZ ERİYOR, HAKLARIMIZ KISITLANIYOR”
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜÎK) 2018 enflasyon oranını yüzde 20,30 olarak açıklamış olmasına rağmen, kamuda çalışan hekimlerin maaşlarına yapılan zammın mevcut kayıpların çok altında olduğunu, döner sermaye gelirlerinin oldukça düşük olduğunu, özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlere ücretlerin aylarca geciktirilerek ya da eksik verilerek emeklerinin gasp edildiğini, şirket kurma zorunluluğu getirilerek iş güvencesinin ve tazminat hakkının ortadan kaldırıldığım bilinmesini istiyoruz.

“SAĞLIKLI YAŞAMAK VE MUTLU OLMAK İSTİYORUZ”
Toplumun gereksinimlerine dayalı, koruyucu sağlık hizmetlerinin esas alındığı, her kesime, ayrımsız tamamen ücretsiz iyi sağlık hizmeti sunmanın mümkün olduğunu düşünüyoruz. Hekimlerin ve sağlık çalışanlarının, çalışama koşullarının düzeltilmesi, iş güvencesi içeren, özlük haklarının kısıtlanmadığı, fazla ve esnek çalıştırılmadığı, performans baskısı altında olmadan hasta bakabildiği, emeğinin karşılığı, emekli gelirine yansıyacak insani bir ücret istiyoruz.
Çalışırken şiddete uğramadığımız, hastalarımızdan şiddet görmediğimiz, mesleğimizi yaptığımızda öldürülmediğimiz bir sağlık ortamı istiyoruz.
Hekimler ve diğer sağlık çalışanları olarak, insani çalışma koşullan, temel hakları; halkın eşit, ücretsiz, ulaşılabilir iyi sağlık hizmeti alma hakkını, aklın, bilimin ve aydınlığın ışığıyla, doğamızı, yaşam alanlarımızı korumak ve savunmak için mücadele etmeye devam edeceğiz. Her yerde ve her koşulda ‘iyi hekimlik' yapmak, hekimlerin ve hastaların sağlıklı ve mutlu olmasını istiyoruz.
Saygılarımızla…”
Hazal BAŞARAN

YORUM YAP