Ali Gülcü

İş Görüşmelerinde Sorulan Aptalca Soruları Kim Hazırlıyor Allah Aşkına?



Yahu belki adam yatakta çok iyi nasıl söylesin?
" Zayıf yönleriniz?"
Koltuk altımdan gıdıklanıyorum...
" Şimdiye kadar yaptığınız en iyi şey ne?"
Çocuk yaptık çok da güzel oldu... Valla birine verdim bu cevabı... Boş boş baktı...
Kahkahayı patlatmamak için kendimi zor tuttum...
" Geçmişe dönme imkânınız olsa hayatınızın hangi dönemini tekrar yaşamak isterdiniz?"
İş arayan bir adama neden sorulur bu?
Maksat, ulaşılmak istenen nokta nedir?

&&&

Özgeçmiş göndermediğim bir şirket yöneticisi işsiz olduğumu duymuş telefon etti... Balıktayım, levrek bekliyorum...
"Trakya'ya birini arıyoruz bizimle çalışmayı düşünür müsün?"
" Düşünürüm..."
" E- mail adresime özgeçmişini gönder, İnsan Kaynakları ile görüş, sonrasını hallederiz..."
Gönderdim istediğini...
İki gün sonra aradılar, gelmemi istediler...
Giyindim, kuşandım, sinekkaydı tıraşımı oldum, tırnakları kestim ( bakarlarmış) sahi ayakkabıları boyattım... Ceketlerin hiçbirinin önü iliklenmediği için mont giydim, alacalı, toplantılardan birinde İzzet'ten cebellezi ettiğim,  pantolona uygun boyun bağı taktım, gittim...

Görüşmeye gittiğim şirketin faaliyet gösterdiği sektördeki pazar payı Trakya'da %8-10 bu arada...

Düşük pazar paylarının yeni işe gren biri için fırsat olduğunu düşündüğüm için, kümesin kapısını açık bulmuş tilki havasındayım...
Kimileri buna "Donkişot", kimileri de "Yılmaz Vural" havası diyor...
Cicili bicili bir abla karşıladı beni...
Abdullah Öcalan'ın kaldığı hücrenin üçte biri kadar odaya girdik beraber...
" Ali Bey görüşme üç aşamadan oluşuyor... Sayısal sınav, sözel sınav, mülakat..."
Yılmaz Özdil'in yazdığı gibi; öne doğru eğilmemi istemedikleri için şükür ettim... Şaşkınlığımı da belli etmemeye çalıştım... Becerememişimdir!
" Olur"  dedim mi yoksa "evet" manasında kafamı salladım mı hatırlamıyorum!
Abla gitti, dosyalar ve kronometre geldi... Ferahlayayım diye de bir şişe de su sıkıştırmış koltuğunun altına...
Sayısal ve sözel sınav süreliymiş...
Sayısal da kırk sözel de altmış soru var... Süre yarımşardan bir saat...
Yedi soru yaptım...
Sonra içimdeki ses "ne yapıyorsun" diye sordu...
"Konuşma, sorulara odaklanamıyorum" cevabını verdim...
Ve durdum... Soru güzeldi... " Ne yapıyorum" diye mırıldandım...
Kalemi bıraktım elimden...
Ablayı beklemeye başladım, geldi...
" Soruları yapmıyorum ve bu şirkette de çalışmak istemiyorum" dedim... Çıktım.
Bir hafta sonra pişman olup, soruları da yaptım mülakata da girdim...
Onların beni neden tekrar çağırdığını hala anlamış değilim...
Neyse teşhisi koymuşlar benim hastalığıma;
" Bu adamın özgüveni çok yüksek, laf dinlemez!  "
İşe giremedim ama laf aramızda teşhis hoşuma gitti

Hamiş: 1- Eski kaşardan ekşimik olmaz...
2- Pazar payı düşük olan şirket çalışanlarının egosu pazar payından daha yüksek...
3- Ben bu kafa ile zor iş bulurum...
4- Böyle mutluyum. Ne kadar sürer bilmiyorum!
5- Bir adama güçlü yönlerini sorarsanız, gösterme ihtimalini göz önünde bulundurmak lazım!

YORUM YAP