Işıklar: Silivri’de linç politikalarının karşılığı yok

Işıklar: Silivri’de linç politikalarının karşılığı yok

22.02.2016 10:43:58

Türkiye'nin terör olayları nedeniyle yaşadığı gerilime değinen Başkan Özcan Işıklar, benzer sebepten ilçemizde yaşanan yüksek tansiyonu değerlendirdi.

“DEVLET OTOBÜS, SİYASİ PARTİNİN YÖNETİCİSİ ŞOFÖR”
Türkiye'nin iç savaş sonrası şimdi de 3. Dünya Savaşının eşiğine geldiğini savunan Işıklar, genel ve yerel siyaset ile duruma ilişkin görüşlerini şöyle aktardı:
“Türkiye'de yapay bir gündem var. Bunlar kabulcü, baskıcı bir rejimin sonuçları. Demokrasi bir sandıktan ibaret hale geldi. Sandıkta kazanan her şeyi yapabilir gibi bir anlayış olamaz. Hukuk var, adalet var, normlar var, ahlaki değerler var, vicdan var, din var! Ayıp ahlak, suç hukuk, günah din… Kendini devletle özdeşleşmiş bir güç gibi görüyor, İlçe Başkanı gidiyor tapu dağıtıyor. Devlet otobüs, siyasi partinin yöneticisi şoför. Sen otobüs şoförüyken kendini otobüs sanıp motor sesi çıkarmaya başlarsan vır vır vır gereksiz bir gürültü yapmış olursun. Kendini otobüs yerine koymayacaksın, sen şoförsün, ineceksin bir gün.

“ORTADOĞU'YA BAKIP DA CUMHURİYETE HAYRAN OLMAMAK MÜMKÜN DEĞİL”
Ortadoğu'ya bakıp da Cumhuriyete hayran olmamak mümkün değil! Ama içi boş bir Cumhuriyete dönüştük maalesef. Demokrasimizden gittikçe uzaklaşıyoruz. İşin şirazesi buradan kaydı. Eskiden insanlar polise, savcıya değil “mahkemeye veririm” derlerdi; bu adalete olan güvenin aslında bilinçaltına yerleşmiş dışavurumuydu. Şimdi bitti. Mahkeme kararlarına güven kalmadı.

“AKP'NİN VİCDANI OLAN İNSANLAR KONUŞMAYA BAŞLADI”
Bülent Arınç, “3 tane hâkim dolaştım. Hâkim, “Haklısın ama kusura bakma bu kararı biz alamayız” dedi. “Böyle adalet mi olur?” diye soruyor. Bu adaletin bittiğini gösteriyor. Hürhaber'i susturmaya çalışmak, Belediye Başkanını çalışamaz hale getirip, itibarsızlaştırmaya yönelik seviyesizce konuşmaların altında yatan şey tamamen demokrasinin sandıktan çıkan kağıt parçasına indirgenmesi, kurum ve kurallarıyla işlemediğinin göstergesi. Tek adam yönetimi, faşizan, otoriter bir rejime Türkiye'nin çok net bir şekilde girdiğinin göstergesi bunlar. Bugün yaşanan bu.

“İÇ SAVAŞA GİRERKEN POLİTİKALARININ YANLIŞLIĞI SUÇUNU BAŞKALARINA ATMAYA ÇALIŞIYORLAR”
Nimeti sırasında şenşakrak dolaşırken, külfeti sırasında da sus pus olanlara şahit oluyoruz. İç savaşa girerken bu politikanın yanlışlığını kabullenmek bir yana, suçu başkalarına atmaya başlıyorlar. 14 senede Türkiye'nin kaynak transferini yaparken yaşadıkları bu yolsuzlukları, Türkiye Cumhuriyetinin tarihinde görmediği yağmayı, paylaşırken gördükleri dayanışmayı, savaşa sokarken de Türkiye'de sorumlulukları üstüne alıp gereğini yapacaklar!
Halk bir iç savaş eşiğinden döndü ama şimdi daha kötüsü 3. Dünya Savaşının neredeyse sebebi olacağız. Şu anda fiilen Ortadoğu'da 20 tane ülkenin at koşturması eski İngilizlerin sömürgesi döneminde kalan o bölüşüm tekrar canlandı. Aslında tarih tekrar ediyor bir şekilde. Tarih tekerrürden ibaret değildir ama orada tarih bir daha yaşanıyor. Sevr Antlaşmasından kalan bir hesabı görme niyetindeler. Bunu okuyamayıp, göremeyip Türkiye'yi bu bataklığın içine sokup tek adamlığın kararlarının sonuçlarını yaşıyoruz. Bunun sonuçlarını hem içeride hem de dışarıda yaşıyoruz. Allah sonumuzu hayır etsin.

“SİLİVRİ'DE LİNÇ POLİTİKALARININ KARŞILIĞI YOK”
Silivri'de linç politikalarının karşılığı yok. Silivri'de demokrasi ve hoşgörünün iklimi egemendir. Bu konuda hiç mütevazı davranmayacağım, hepimizin payı var. 1989 yılında Kent Meclisini ilk defa kurduğumuzdan bu yana Silivri'nin sosyal yaşamına benim de çok önemli katkılarım var. 7 senedir yaptığım Belediye Başkanlığı görevimde gerginlik yaratmadım, bunun taraftarı olmadım.
Silivri'yi iki günde birbirine sokarsınız. Bu çok basit. Bunu bir siyasi partinin başkanı da belediye başkanı da yapabilir. Silivri'nin hoşgörü ikliminin farkına varalım. Hoşgörüyle birlikte yaşama sanatına hasret olan yerler var. Bunun kıymetini bilelim.

“KİMSE KENDİNİ ADALETİN YERİNE KOYMASIN”
Düşüncelerimizi özgürce söyleyebileceğiz. Süheyl Kırkıcı arkadaşımız hatalı olabilir, söylediği belki haddi aşmış olarak kabul edilebilir ama ben Süheyl'i biliyorum; zaman zaman belediye yönetiminde çatıştığımız düşüncelere sahip olabiliyoruz. Farklılaşabiliyoruz. Bu çok normal, orası bir kışla değil. Fikirlerimizi özgürce söyleyip tartışabiliyoruz. Süheyl'in düşüncelerine katılmadığım oluyor. O da benim düşüncelerime katılmamış olabilir ama birbirimizi tehdit ederek, öldürme kastıyla konuşmuyoruz. Uyumda bulamadığınız verimi zıtlıkta arayacaksınız. Orası fikirlerin yarıştığı bir yer olacak. Hizmet etmek istiyorsanız hoşgörü ortamı böyle yaratılır.

“O ARKADAŞIMLA 7 SENEDİR ÇALIŞIYORUM, NİYETİNİ BİLİYORUM”
Süheyl'in AKP'li arkadaşlarla anlaşamaması çok normal, zaman zaman benim de ters düştüğüm oluyor. Süheyl'i ortadan kaldırma gibi bir düşüncemiz olmadı. Kimsenin böyle bir hakkı yok. Kimse kendini adaletin yerine koymasın. Kimse kimseyi tehdit edemez. Arkadaşımın düşüncesini beğenmeyebilirler, uyarabilirler, konuşuruz. Ben o arkadaşımla 7 senedir çalışıyorum, niyetini biliyorum. Hepimiz kadar milliyetçi, hepimiz kadar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı! Değerlerine saygı gösteren biri. Orada haddini aşmış olabilir zaten kendisiyle konuştum, o da hassasiyetin fazla zorlanmış olduğunun farkında. Ama asla bir kötü niyet yok.
Asla Türk bayrağıyla bir bez parçasını bir araya koymuyor. Koymak gibi bir düşüncesi olmadığını biliyorum. Devletin kendini koruma hakkı doğrultusunda silah taşıyan unsurların sadece devlette olduğunu o da biliyor. Onun istediği insanlar ölmesin. Toplumda barış ve huzur hakim olsun. Süheyl arkadaşımızın kendisine saldıranlardan çok daha cumhuriyetçi, milliyetçi, demokrat, vatanını ve milletini seven bir insan olduğunun şahidiyim. 7 yıldır tanığıyım. Haddini aşan bir dil kullandıysa da zaman içerisinde birazcık dinlerlerse de öyle olmadığını anlarlar.

“BUGÜN YAŞADIKLARIMIZ PKK İLE AKP'NİN İŞBİRLİĞİNİ SUÇÜSTÜ YAPMIŞTIR”
Türkiye'de bugün yaşadıklarımız PKK ile AKP'nin işbirliğini suçüstü yapmıştır. Bugün kalkıp PKK'yı, PYD'yi terör örgütü ilan edip onlarla, “teröristlerle bir araya geldiniz” diye suçlama yapanlara iyice bir baksınlar. PYD lideri Müslim'i Ankara'da ağırlarken, PYD'nin silahlı unsurlarını karanfillerle, güllerle Türkiye'de koridor açarak Kobani'ye götürürken kim kimle bir araya gelmiş? Beş ay öncesine bir baksınlar. Oslo'da, Dolmabahçe'de bu süreç yürütülürken bütün illerde halkın gözü önünde çukurlar kazılırken hatta eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, “Hepimizin gözü önünde oldu ve Başbakan da Cumhurbaşkanı da, devlet bunu biliyordu” diye ifadeleri var. Hüseyin Çelik'in söylemesine de gerek yok. Herkesin gözü önünde oldu. İç savaşa götürülürken belli değil miydi nerede duracağı? Demek ki burada yapılan bir proje var; HDP'yi ve MHP'yi baraj altına itmek, CHP'yi de iki parça yapıp Demokrasi Cumhuriyeti projesini yıkmak.

“TÜRKİYE MODELİ EMPERYALİST GÜÇLER İÇİN BİR TEHLİKE”
Başkanlık sistemiyle Atatürk'ün çağdaş medeniyet projesinden kopararak otoriter ve etnik kökene dayalı, IŞID gibi, etnik kabile anlayışına geri götürmek gibi bir mücadele var. Bundan kim, ne kazanacak? Çok basit; emperyal güçler böl-parçala-yönet anlayışını burada uygulamaya çalışıyorlar. En tehlikeli güç gördükleri konu Cumhuriyet projesidir. Aydınlanma projesidir. Atatürk'ün yarattığı çağdaş Türk kadını ile laik, demokrat bir Türkiye Cumhuriyetini model görmesinler, millet bilinci oluşmasın diye Türkiye modeli emperyalistler için bir tehlike. Bu modeli yıkmak istiyorlar. Bunlarda el birliğiyle karşı gibi durdukları emperyal güçlere hizmet etmekten başka bir işe yaramaz. Bugün PYD'de de, PKK da terör örgütüdür diyorsak o günde terör örgütüydü. 6 ay önce kurulmuş bir örgüt bugün şekil mi değiştiriyor? Bu hainliğe, bu ikiyüzlülüğe kimse kılıf aramaya kalkmasın. Vebali de onların boynundadır. Sanki 14 yıldır iktidar başkasıymış gibi, sanki MHP-CHP 14 senedir iktidardaymış gibi…

“ASLAN GİBİ OLAN BİR MEMLEKETİ KEDİYE DÖNÜŞTÜREN BU ANLAYIŞ BUGÜN GERÇEKLERLE YÜZLEŞİYOR”
Halifelik hayalleri peşinde koşanların bu gerçekle yüzleşmesidir bugünkü sonuçlar. Geçmişi, tarihi, diplomasiyi, Türkiye Cumhuriyetinin gücünü bilmeden aslan gibi olan bir memleketi kediye dönüştüren bu anlayış bugün gerçeklerle yüzleşiyor. Keşke onların yüzleşmesiyle yeterli kalsa. Bugün Türkiye büyük bir tehdit altında. 3. Dünya Savaşının eşiğine kadar getirdiler. AKP'nin yanlış politikalarının uzantıları domino etkisi yapıyor.

“BARIŞ VE HUZURU KORUMANIN YOLU ATATÜRK'ÜN İLKELERİNDEN GEÇİYOR”
İlçemize kadar bu saçma sapan düşünceleri savunanlar da çıkabilir. Silivrililer bunu görüyor. Bu barışı ve huzuru korumanın yolu Atatürk'ün kurduğu laik, çağdaş, demokrat büyük medeniyet projesi olan Cumhuriyet değerlerini korumaktan geçiyor. Bu görevi yapmaya devam edeceğiz. MHP'de devam edecek, Demokrat Parti de devam edecek, milliyetçi görüşün temsilcisi olan Saadet Partisi de devam edecek. “Çünkü bizler milliyiz, onlar işbirlikçi! Bizler milliyiz. Milli davanın peşinde koşmaya devam edeceğiz” bu da rahmetli Necmettin Erbakan'ın sözüdür.”

YORUM YAP