Başkalarıyla ilgili söylemek zorunda kaldığınız yalanlar, insanların kendiniz ile ilgili söylediğiniz doğrulara kuşkuyla yaklaşmalarına neden olur.
Dün sabah Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar’ı gördüm. Aracının direksiyonuna geçmiş dalgın bir şekilde seyrediyordu. Yüzündeki ifade “Ben niye kimseye yaranamadım, nerede yanlış yapıyorum” diye haykırıyordu arabasının siyah camları arkasında.
Bugünkü yazımı düşünürken aynı şeyler benim de aklımı kurcalıyordu. Neyi sürekli eleştirmek zorunda kalıyoruz, olumsuzlukların ortadan kaldırılması için yapıldığı söylenen hareketler neden daha da büyük tepki topluyor? Olayları çok iyi bilmeyen, dışarıdan bakanlar, Silivri Belediye Başkanı ve ekibinin başarısız olmasını istediğimizi düşünebilir. Daha bir yıl önce seçtiğimiz insanları başarısız olsunlar diye seçmiş olabilir miyiz? Tabi ki hayır. Yerel yönetimin başarısız olmasını isteyenler çıkabilir ama bunlar çoğunluğu oluşturan kesim olamaz. Çünkü böyle bir orantıdan bugünkü ekip iktidar olamazdı.
Büyük bir beklenti ve umutla seçilen ekibin yaptığını bildiğimiz neredeyse hiçbir şey bizi memnun etmiyor. Hesaba katmamız gerken, onların yapıp da bizim bilmediğimiz çok şey olduğu iddiası da var.
Bizim adımıza yönetime talip oldular, ama iktidar olduktan sonra öncelikleri değişmiş olabilir mi? Öyleyse geçmiş olsun. Çünkü bu halk ne iktidarın sefasını size söz konusu koşullarda sürdürtür ne de devamını sağlar.
Işıklar mutsuz, halk memnun değil. Halkın memnuniyetinde şöyle de bir handikabımız var; memnuniyet sessizce karşılanır, ifade edilmeye bile gerek duyulmaz, tepki ve eleştiriler megafonlarla tüm merci ile fırsatlar da abartılarak haykırılır.
Özcan Işıklar tüm iyi niyetinin altında ezilirken, Silivri Belediye Başkanı olarak kontrolsüz gücün güç olmadığı gerçeğinin ruhunda açtığı derin yaralar ile kan kaybediyor.
En sık “Söz verdi yapmadı” eleştirisi Işıklar ile ilgili telaffuz ediliyor. Belki de yapamayacağı bir şeydi zaten, sırf karşısındakini o an için kırmamak adına “Tamam” dedi, “Olur” dedi. Ama Işıklar’ın demesiyle olmuyor ki her şey. Kendinizden ne kadar çok taviz verirseniz karşınızdakileri mutlu etmek adına daha kötü mutsuz siz olursunuz. Değer mi?
Selami Değirmenci’nin söylediği çok önemli bir şey vardı son toplantıda, “Bizim için yarattığı avantajları kendi kullanamıyor” dedi. Değirmenci’nin başkanlığında işlevsel kıldığı demokratik süreçleri kendi döneminde Kent Konseyi üyeliklerini atamayla belirleme ısrarını Işıklar kime, nasıl anlatabilir.
Belediye Başkanı olarak eleştiri üzerine söyleyecek o kadar çok şey aklıma gelirken, insan olarak Özcan Işıklar’ın üzülmesini istemediğim için bazı şeyleri susmam gerektiğini düşünüyorum.
Işıklar’ı Başkan olarak eleştirdiğimiz birçok konunun temelinde insani yaklaşımlarının yattığını tahmin edebiliyorum. Işıklar da şunun farkına herkesin varmasını sağlamalı belediye çalışanlarının mesai arkadaşı değil, Silivri’nin Belediye Başkanı kendisi. Adına “kendini hissettirmeyen başkan” dediği şeyin altına ne koyarsa koysun, insanları daha da önemlisi ekibi ile belediye çalışanlarının bunu algılama şeklinden zarar gördüğü ortada. Yapılan ve halkın ona mal etmeme ısrarını sürdürdüğü hatalar ile ilgili cezalandırıldığı görülen bir personel bile yok. Kimse “ceza hak edecek birileri yok”, veya “ceza sorunların çözümü için çare değil” diye düşünmüyor. “Özcan Işıklar’ın kimseyi cezalandıracak gücü yok” diyorlar. Silivri tarihinde görülmemiş bir oy oranıyla seçtikleri Belediye Başkanı’nın güçsüzlüğüne tepki duyuyorlar. Işıklar, gücünü içte de dışta da hissettirmeli. Bu kurala dikkat etmek için illa başkan olmanıza gerek yok. Siz güçsüz görüldükçe herkes tepenize çıkar, başınızı ezmeye kalkar. Ama güçlü olduğunu hissettikçe saygı duyarlar, çekinirler. Başkanım işte tüm bunlar için, kendin ve Silivri için mutlu, kararlı ve güçlü ol!