Lerzan Öke

İsim benzerliği karmaşası

Sene 1962. İstanbul Hilton Oteli’nin görkemli atmosferi içinde açtığım ilk sergimle kamuoyunun ilgisini, sanat galerilerinin ise tepkisini çekmiş olarak sadece İstanbul Sanatseverlerinin değil, otelde kalan yabancı turistlerin ve yabancı diplomatik çevrenin karşısında olduğum bir gündü... Amacıma ulaşmış ve yerli yabancı sanatseverlere yeni buluşum olan çimento - seramik çalışmalarımı sunacak ve özellikle yabancılara Türk sanatçılarının yaratıcı gücünü ispatlayacaktım.
1959-1960 tarihleri arasında yavru vatan Kıbrıs’ta Ledra Palas’ta açtığım sergilerimi seçim zamanına denk düşürüşüm ve dünya basınının aynı otelde oluşu, en önemlisi de Romalılardan dört bin yıl sonra ilk seramik sergisi açan sanatçı oluşum büyük ölçüde şansım olmuş ve beni bir anda batıya tanıtmıştı ama Anavatan’da açacağım bu ilk sergi beni daha çok endişelendiriyordu. Zira kocam çok kıskanç ve her şeyden huylanan fevri bir erkekti... Bir taraftan sergi açmama yardımcı olurken, ertesi gün kıskandığı birisi yüzünden "bu sergiyi bugün kapatacaksın” diye tutturabilecek kadar da huysuzdu... İşte bu tedirginlikler içinde açılan sergimde kimler yoktu ki... O tarihte müzmin bekâr olarak ün yapmış Kasım Gülek, otelin özel davetlileri, basınımız, İstanbul’umuzun mülki amirleri ve dostlarımız... Ülkemize henüz televizyon gelmediği için bu görevi üstlenen "ADS dünya havadisleri” de durmadan çekim yapıyordu.
Bir rüya gibi geçen sergi süresince tüm dikkatimi eşimin beni olur olmaz kıskanmasına maruz kalmamak için kullanırken, bir taraftan da yeni gelen davetlileri karşılıyordum. Ah evet şu anda adaşım Lerzan Bengisu eşiyle salona girdi... Ağaç kökleri ile sanat yapan ünlü adaşıma koşarak gidiyor ve karşılıyorum. Sonra da bir başka davetli konuğa gidiyorum. Bir ara adaşımın eşimle sohbet ettiğini gözlüyor ve ben de onun eşi ile ilgilenmek ihtiyacı duyuyorum. Benden en az 20 yaş büyük olan adaşımın yalnız bıraktığı eşini oyalamaya çalışırcasına şunları söylemek gafletinde bulunuyorum. "Efendim, bizi ismimizden dolayı halk karıştırıyor, basın karıştırıyor, eşiniz sergi açıyor beni tebrik ediyorlar, ben yurt dışına gidiyorum O’nu kutluyorlar bunu nasıl halledeceğiz” dediğimde şöyle karısına bir göz atıp muzip bir gülümseyişle ‘Ah, kocalar da sizi bir karıştırabilsek ne güzel olurdu” dediğinde gözüm kıskanç kocamı arıyor ve Allah’tan bu sözleri duyamayacak kadar uzağımızda olduğunu görerek derin bir nefes alıyorum. 

BİRİ ÇİMENTOCU, ÖTEKİ ODUNCUDUR EFENDİM
Adaşım Lerzan Bengisu ile bu karıştırılmalarımız nedeniyle, o tarihte ülkemizde henüz televizyon olmadığından radyoda yapılan bir "bilgi ve kültür yarışmasında bu konu aydınlatılmak için gündeme gelmiş ve Işık Lisesi ile Kabataş Lisesi arasında yapılan yarışmada "Lerzan Öke ve Lerzan Bengisu adında iki ünlü sanatçımız var, biri ne yapar, diğeri ne yapar?” diye sorulmuş ve Kabataş Lisesi’ni temsil eden talebe hiç beklemeden ve de kestirmeden efendim "Biri çimentocu, diğeri oduncudur” dediğinde seyircilerin kahkahası alkışlara karışmıştı... Evde yalnız başıma dinlediğimde ben de gülmüş ve iyi ki ağaç kökleri ile sanat yapan sanatçı ben değilim yoksa gençler beni "oduncu olarak tanımlayacaklardı” diyerek ve fakat her halükârda genç kuşak bizi tanıyor diye de sevinmiştim.
Jüriye bu cevabın yeterli olup olmadığı sorulmuş ve bir süre aralarında yapılan istişareden sonra cevabın doğru olduğu duyurulmuştu.
Radyoda canlı program olarak yapılan genel kültür yarışmasının ertesi günü hiç üşenmeden gidip Kabataş lisesindeki çocuğu bulup tebrik etmiş ve bundan sonraki yarışmalarda daha etkin olabilmesi adına da seramiğe çimentoyla getirdiğim yenilik hakkında geniş bilgi vermiştim.

ANKARA RADYOSUNDA BAŞIMA GELENLER
Bu konuda bir üçüncü karıştırma da Ankara radyosunda başıma gelmiş ve röportaj saatinden bir saat evvel gelmem rica edildiğinden istedikleri saatte haber müdürünün odasında oturuyordum. Haber müdürü son derece nazik hem benimle ilgilenmeye çalışıyor ve hem de gözü kapıda sanki gelecek bir ikinci kişiyi bekliyordu... Dakikalar ilerledikçe ve de canlı yayına zaman azaldıkça benim de sabrım taşmaya başlamıştı... Daha doğrusu biraz da şüpheye düşerek "Beyefendi programa çok az kaldı, hani biraz prova yapacaktık” deyince müdür yerinden fırladı ve:
- "Ay, Lerzan Hanım ben de sizi bekliyordum ama daha yaşlı olarak, demek seramiğe çimentoyu katan sizsiniz” deyip özür dileyerek kolumdan tuttuğu gibi koşar adım beni program yapacağımız stüdyoya sokmuştu. 

ANKARA ARI STÜDYOSUNDAKİ GENEL KÜLTÜR VE BİLGİ YARIŞMASINDAKİ KARIŞTIRMA
Kıbrıs ve İstanbul’daki başarılı sergilerimden sonra ünlü bir sanatçı fakat sürekli isimleri karıştırılan kişilerden biri olarak Ankara Arı stüdyosunda sık sık tertiplenen ve değerli sunucu Halit Kıvanç’ın yönettiği genel kültür yarışmasına konuk edilmiştim. Hatırladığım kadarı ile birkaç okul bu yarışmaya katılmıştı... Hangi okul talebesi olduğunu şu anda bilemediğim genç kız talebeye Halit Kıvanç "Seramiğe çimentoyu katarak yeni bir ekol yaratan sanatçımız kimdir, üstelik kendisi de şu anda aramızda, bilemezseniz çok üzülecek” dediğinde "efendim onlar iki Lerzan’lar, ikisi de ünlü ama soyadlarını karıştırabilirim, onun için bir şey söylemek istemiyorum” dediğinde doğrusu çok üzülmüştüm.


YORUM YAP