Pilav üstü dönere giriştim ardından, pilav lapaydı... Döner çok kalın kesilmişti, ayıp olmasın diye ses etmedim...
Türk kahvesi sıcak sudan yapılmıştı, köpürmemişti velhasıl bulaşık suyundan halliceydi.
Kitapçıda Mehmet'i gördüm, aslında hiç sevmem, ayıp olmasın diye de adını değiştirdim zaten, hani yazıyı okur da güceneceği tutarsa, kıvırma payım olsun...
Çay içmeyi önerdi, ne zamandır sohbet etmiyoruz şimdi kabul etmesem ayıp olacak diye düşündüm, "olur" dedim...
Dolmuş çocuk, dertli de, ayıp olmasın diye dinledim...
Sıkıntıdan tırnaklarımı yemeye başlamışken, fıkra anlatacağı tuttu adamın...
Ayıp olmasın diye de dandik bir fıkraya gülünür mü yahu?
Anlatan çok hevesli olunca...
Güldüm...
Ayıp olmasın diye çay paralarını da ödedim sonra...
Yağmur yağıyordu ayıp olmasın diye evine de bıraktım.
Alış veriş merkezinde sepetimdekilerin ücretini ödemek için kuyruğa girdim, tam sıra bana geldi, altmışlı yaşlarda, şapkalı, pardösülü bir amca gözümün içine baka baka önüme geçti...
Ayıp olmasın, tatsızlık çıkmasın diye görmezden geldim...
Kapalı garajda öpüşen çifte ayıp olmasın diye başımı çevirdim sonra...
Mahalleye geldim, arabamı park ettim, elimde poşetlere eve gidiyorum...
Ayıp olmasın diye o kadar dikkat ettikten sonra...
Biri arkamdan seslendi;
" Komşu ayıp oluyor ama orası benim park yerim!"