Birleşmiş Milletler Örgütü'nün 71. kuruluş yıldönümü nedeniyle basın açıklaması yapan Saadet Partisi İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Nagehan Gül Asiltürk, “BM'nin kilit rolü ile bölgemizde son perdesi oynanmak istenen büyük oyunun önüne geçmek için acilen D-8 üyelerinin tamamı özellikle Mısır, Türkiye ve İran'ın bir araya gelerek İslam BM'sini kurması tarihi bir vazifedir” dedi.
Saadet Partisi İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Nagehan Gül Asiltürk, yayımladığı mesajla dünyamıza barış, refah, huzur ve adalet getirmesi umutlarını korumak için kurulan Birleşmiş Milletler Örgütü'nün çabalarının kuruluş amacına hizmet etmediğini sert sözlerle açıkladı.
“BARIŞ VE ADALET KAVRAMLARI İLE HÂKİMİYET KURARKEN EL ALTINDAN GİZLİ AJANDALARINI YÜRÜRLÜĞE KOYDULAR”
Saadet Partisi İstanbul İl Kadın Kolları Başkanı Nagehan Gül Asiltürk, basın bildirisinde aynen şu ifadelere yer verdi: “Değerli Basın Mensupları, kıymetli halkımız; 20.yy'da 3 kıtada siyasi düzen koyucu hakimiyeti bulunan Osmanlı Devletinin yıkılışı ile I. Dünya Savaşı galiplerinin ABD Başkanı Wilson'ın öncülüğünde kurdukları “Yeni Dünya”nın kurumu olarak Milletler Cemiyeti hayata geçirildi. 1920'de kurulup 1946'da varlığına son veren Milletler Cemiyetinin kısa sayılabilecek hayatında, dişe dokunur tek faaliyeti Lozan'la yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin elinden Musul Vilayetini ve Filistin'i alıp İngiliz himayesine vermek olmuştur. MC'nin bu kararını Yahudi varlığını Filistin'e yerleştiren Balfour deklarasyonu izlemiş ve bölgeye bir hançer gibi yerleştirilen İsrail'in temelleri bu yapıyla atılmıştır. Tüm siyasi mirasını Birleşmiş Milletlere devrederek miladını dolduran Milletler Cemiyeti 24 Ekim 1945'te tarih sahnesinden çekilmiştir. “Dünya barışını, güvenliğini korumak ve uluslararasında ekonomik, toplumsal ve kültürel bir iş birliği oluşturmak, adalet ve güvenliği, ekonomik kalkınma ve sosyal eşitliği uluslararasında tüm ülkelere sağlamayı” amaç edindiği iddiası ile kurulan BM I. ve II. Dünya Savaşlarından bezmiş dünya kamuoyuna sürekli “barış”, “adalet” kavramları ile hâkimiyet kurarken el altından her zaman kendi gizli ajandasını yürürlüğe koydu.
“NE SAVAŞLARA NE AÇLIĞA ÇÖZÜM BULUNMADI”
Balkanlarda Müslüman varlığına karşı yürütülen Bosna Savaşında soykırımcı tutumlarla olaya müdahale ediyormuş gibi yapan BM, ABD öncülüğünde “koalisyon güçleri” olarak Irak'ın işgaline zemin hazırlarken de hiçbir hukuki kaygı taşınmadığı gibi, terör örgütleri eliyle yapılan yeni dönem savaş taktikleri de BM'nin aracı olduğu zulümler silsilesinin devamıdır. Tüm bu dramların yasal zeminini ve PR'ını yapan bir kuruluş olarak BM “Uluslararası İlişkilerde, kuvvet kullanılmasını ilk olarak evrensel düzeyde yasaklayan ilk antlaşma”yı üyelerine imzalatmakla yüz yılımızın en büyük ironisini ortaya koymuştur.
Merkezi Newyork'ta bulunan BM'e 129 ülkenin üye olması, yaptığı yanlış icraatlara karşı BM'nin sözüm ona meşruiyetine destek olmaktan başka hiçbir işe yaramamaktadır. 129 ülkenin 3/2'sini gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkeler teşkil etmekte ve hiçbir karara müdahil olamamaktadırlar. Konsey'e bağlı kuruluşlar olan Ticaret ve Kalkınma Konferansı, Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), Mülteciler Yüksek Komiseri Ofisi (UNHCR), Dünya Gıda Konseyi, Dünya Gıda Programı, Eğitim ve Araştırma Enstitüsü, Kalkınma Programı (UNDP), Silahsızlanma Araştırmaları Enstitüsü, Sinaî Kalkınma Örgütü (UNIDO), Çevre Sorunları Programı, Birleşmiş Milletler Üniversitesi, Birleşmiş Milletler Özel Fonu, Sosyal Kalkınma Araştırma Enstitüsü, Kadının İlerlemesi İçin Uluslararası Araştırma ve Eğitim Enstitü, Uluslararası Arama Kurtarma Danışma Grubu ve 17 bağlı kuruluş arasında bulunan Gıda Tarım Örgütü, Atom Enerjisi kurumu, Uluslar arası Sivil Havacılık Örgütü, Tarımsal Kalkınma Fonu, Dünya Bankası, Uluslar arası para fonu, Dünya Gıda Programı gibi kurumların hiçbirinden çoğunluk olan 3/2 istifade edememektedir. Sadece güvenlik konseyi daimi üyelerine hizmet eden yapı ne savaşlara ne açlığa temel hiçbir soruna çözüm üretememiştir.
“SÖMÜRÜ DÜZENİNE EN YÜKSEK PERDEDEN SESİMİZİ YÜKSELTTİK”
Kuvveti, imtiyazı, çokluğu, hak sebebi gören bir anlayışla kurulan mekanizmadan adalet bekleme niyetinde değiliz. Saadet Partisi Milli Görüş camiası olarak BM'nin kurulmasından sonra tek bir yılın savaşsız geçmemiş olduğunu ve 20. yüzyılda ölen insan sayısının yaklaşık 3'te birinin bu döneme denk düştüğünü biliyoruz. Bu zulüm çarkının kırılması ancak ciddiyetle düşünmek, çalışmak ve eyleme geçmekle mümkün. Afaki, sonu gelmez cümleler kurularak zulüm çarkının kırılamayacağı gerçeğini yaşadığımız yıllar gözler önüne sermiştir. Mazlum halklar kendileri üzerinden ikbal sağlayan, hayal satan, işbirlikçi yapıların peşinde koşmayı bırakıp yerli ve milli yapılara cansiperane destek olmak zorundalar. Saadet Partisi Milli Görüş geçmişte ve bugün sömürü düzenine karşı, hazırladığı projeleri, uygulamaya koyduğu dünya çapında yapıları ile en yüksek perdeden meydan okumuştur. Bugün de adalet ve barışın hâkimiyeti için ülkemiz ve dünyanın en büyük ümidi olduğumuzu biliyoruz.
“MISIR, TÜRKİYE VE İRAN'IN BİR ARAYA GELEREK İSLAM BM'İNİ KURMASI TARİHİ BİR VAZİFEDİR”
Bölgemizdeki durumun hassasiyetini göz önüne alarak bütün İslam ülkeleri, başta Türkiye olmak üzere bir an evvel Büyük İsrail Projesine hizmet eden söylem ve eylemlerden vazgeçerek bir araya gelinmelidir. İslam İşbirliği Teşkilatı toplanarak Batının kaşıdığı mezhep farklılığı üzerine oynanan oyuna karşı tavır almalıdır.
Yine BM'nin kilit rolü ile bölgemizde son perdesi oynanmak istenen büyük oyunun önüne geçmek için acilen D-8 üyelerinin tamamı özellikle Mısır, Türkiye ve İran'ın bir araya gelerek İslam BM'sini kurması tarihi bir vazifedir. Bu ateşi söndürecek tek yol budur. Aksi takdirde BM'nin bizler için şimdiden hazırladığı mülteci kampları için teşekkür etme zilletini ile yüz yüze kalacağız.”