Çin devleti uzun zamandır Ortadoğu'daki çıkarlarını korumak adına; İsrail, Filistin, Amerika ve İran başta olmak üzere tüm taraflarla yoğun bir diplomasi trafiği yürütüp İsrail'in Filistin halkına yaptığı zulmü durdurmak amacıyla ateşkesin sağlanması adına arka planda yoğun bir diplomatik çaba sarf ediyor. Saldırıların bölgesel bir savaşa dönüşmemesi içinse diplomasi masalarında ellerinden gelenin fazlasını yaptıklarını söyleyebilirim. Öyle ki Amerikalı yetkililer mesela savaşa dahil olma ihtimali dahilinde olan İran'ı Çin üzerinden baskı kurarak olaylara müdahale olmamaları için baskı kuruyor. Çin'in en büyük ticari ortağı olan İran'ın ise Çin'i dinleyip dinlemeyeceğini zamanla göreceğiz. Yaşananlara da sessiz kalacak gibi durmuyorlar. Diğer taraftan Çin devleti son zamanlarda arabuluculuk rolüyle barışın sağlanması için bölgede aktif çalışan ülkelerden biri. Bu konuda da oldukça başarılar. Öyle ki uzun yıllardır araları bozuk olan Suudi Arabistan ile İran arasındaki gerilimde başarılı bir arabulucu oldular. Bu iki ülkeyi masaya oturtmayı başardılar. Suudi Arabistan ile İran arasında yıllardır bölgede bir rekabet söz konusu. Bu da siyasi bir gerilime yol açıyor. Bu süreç 1979 yılında İslam devriminden sonra iyice derinleşmişti. Gerilimin en önemli ana nedeniyse İslam'daki Sünni ve Şii ayrışmasına dayanıyor. Zaman zamanda iki ülke arasındaki mezhepsel unsurlarında etkisiyle siyasi gerilimler yaşanıyor. Çin devleti kısa bir süre önce bu 2 devleti yıllar sonra aynı masaya oturtmayı başardı. Hali hazırda devam eden İsrail-Hamas çatışmaları özelinde Çin, Hamas'ı İsrail'e karşı yaptığı ilk saldırı sonucunda kınamadı. Hamas'ı kınamadığı gibi İsrail'in karşı saldırıları sonucunda İsrail'i destekleyen açıklamalar da yapmadı. İsrail devletiyse Çin'in kendilerini desteklememesi nedeniyle Çin devletine tepki gösteren açıklamalar yaptılar. İsrail ise Hamas'a saldırmaları durumunu İsrail devletine göre kendi ülkelerini savunma yani meşru müdafaa hakkı olduğunu düşündükleri için Çin ve diğer dünya devletlerinin kendilerini desteklemesini bekliyorlar. İsrail'in Çin özelindeki bu açıklamaları sonrasında Çin hükümeti uzun bir süre sonra sessizliğini bozup konuyla ilgili yeni bir açıklama yapma gereği duydu. Yaptıkları açıklamaya göreyse her ülkenin kendini savunma hakkı bulunduğunu fakat İsrail'in kendilerini savunmanın ötesinde farklı politikaların peşinde koştuğunu vurgulayıp İsrail devletine güzel bir cevap vermiş oldular. Çin devleti bölgedeki tansiyonu yükseltmemek ve çıkarlarını korumak adına dengeli bir tavır sergilemeye çalışsa da uzun zamandır Filistin halkının davasının savunucusu aslında. Zaman içinde de arabulucu olup tarafları masaya oturtmayı başaramasalar dahi bu dengenin Filistin tarafından yana bozulacağını söyleyebilirim. Öyle ki vakti zamanında Çin Halk Cumhuriyeti'nin kurucu lideri Mao Zedong tüm dünyadaki Filistinlilere davalarını savunmaları için silah yardımında bulunduğu bilinen bir gerçek. Her ne kadar günümüzde Çin devleti İsrail ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini geliştirmiş olsa da Filistin halkının yanında durmaya devam edeceklerini değerlendiriyorum. Aslında Çin devlet başkanı Şi Cinping başta olmak üzere hükümet yetkilileri ara ara yaptıkları açıklamalarda bağımsız Filistin devletinin kurulması gerektiğini de vurguluyorlar. Çin'in sosyal medya platformlarında dolaştığınızdaysa vatandaşların İsraillin yaptıklarını Naziler'in yaptıklarına benzetip açık bir şekilde soykırım yapıldığı görüşünde olduklarını görebilmek mümkün. İsrail'deki savaş lobisi Çin'in arabuluculuğuna izin verip masaya oturacak mı onu da kestirmek pek mümkün değil fakat bölge devletlerinin savaşı durdurmaya yönelik adım atmaya istekli olmadıklarını söyleyebiliriz. Çin aslında hem insani boyutu önemsiyor hem de işin bölgedeki zengin enerji kaynaklarıyla bağlantılı bir boyutu var. İkisi birbiriyle bağlantılı aslında. Öyle ki Çin uzun zamandır Doğu Akdeniz'deki limanlara yatırım yapıyor. Bu yatırımlarla bile bölgede önemli bir oyuncu konumunda. Bu bağlamda bölgesel bir saldırı olması halinde başka ülkelerin bu enerji kaynakları tamamıyla ele geçirme neticesinde enerji hatlarının İsrail aracılığıyla Amerika'nın ve başka ülkelerin kontrolüne geçmesini istemiyorlar.
Bu nedenden dolayı da saldırıların daha fazla uzamaması gerektiğini en başından beri her platformda dile getiriyorlar. Zaman zamanda da kardeşi Rusya'yı da yanına alıp; İsrail hükümetine bu işe son vermelerine yönelik yoğun bir baskı kuruyorlar. Bölgesel tansiyonu düşürmeye çalışıyorlar. Bu kapsamda yapılan bu baskılar işe yararsa şayet, üzerine de Filistin ve İsrail'i masaya oturtmayı başarabilirse Çin bu bölgedeki çıkarlarını kontrol altına almayı başaracak. Bu başarı karşısında da uluslararası arenadaki pozisyonunu da daha güçlü hale getirecek. İran ve Suudi Arabistan arasındaki arabuluculuk rolüyle bunu başardılar. İsrail ve Filistin arasındaki sorunu çözmeleri durumundaysa Ortadoğu'da kalıcı bir barış sağlanabilecek. Ortadoğu coğrafyasında kalıcı barışı isteyen ülkeler istemeyenlerden az olsa dahi öyle ya da böyle bu bölgeye bir gün barış gelmek zorunda. Çin devletinin veya başka bir ülkenin bölgeye özlenen barışı getirip getirememe durumunu ise zamanla hep birlikte görmüş olacağız.