İbrahim Çeşmecioğlu

İSTİLANIN MAVİSİ 'MAVİ İSTİLA'

Kunt, gri, gölgelenmiş dağın sanki birazdan kabuğu çatlayacak. Çatlayacak ve tepesinden köküne değin volkanik lâvlarıyla sökün edip dökülecek. İçindeki değerli madenlerle birlikte koyu, koygun ve kızıl, ığranarak ovaya yalım yalım yayılacak! İnsanların kurumuş, çoraklaşmış düş gücüne, mecalsiz yalnızlığına yekinip, bir parça değerli taş bulabilir miyim umudunu taşıyana, düşünü düşkünlükten kurtarana dek. Ta ki volkanik kıyamet sönümlenip ahaliyi başına toplayana kadar… dağ patlayıp boğulurcasına, kızıl kara kusmuğuyla ığranarak yayılacak, yayılacak. Dağın birazdan kabuğu çatlayacak… birazdan, birazdan!
Sevtap Kaya Nurgönül'ün "Mavi İstila" kitabının ilk şiirlerini bu yoğun tat ve tartımda okumaya başladım. Dozu som mavi; duman mavisi, hayal mavisi. Geçmişin özlemleri, acılarının içindeki mündemiç, geleceği ise koyuluğuyla marine eden kuzguni mavi… Kitabın içine doğru aktıkça size deliliğini, ele avuca sığmazlığını, en derinindeki soylu isyanını çekincesiz hissettiriyor yazar. Musibetin, gözlerinizden bulduğu en kestirme yoldan içinize sızmasını çaresizce kabul ettiriyor. Siz tam "Bir musibet, bin nasihatten iyidir" demeye hazırlanırken musibet bir yangın başlamıştır gövdenizde; ateş ölçerip kanatlandığında, sözcükler, cümleler yanıyordur bir musibetin anaforunda yaldırdayarak!
Yanarsınız Onun çaktığı kibritle.. Sonra kendi başlattığı yangına deli gibi su taşır. Anlarsınız derdi yakmak değil, belayı göstermek; acının en kıymetli öğretici olduğunu gözümüzden içeri sokmakmış göz göre göre. Derdi zoru, hüznün, acının semantiğini oluşturmakmış yangınıyla. Anlarsınız acıdan, hüzünden payını almayanın özlü sevinçleri de olmazmış.. Mavi İstila'yı bitirdiğinizde, göğsünüzde yeniden bereketli topraklar oluşmuş ve üzerinde binlerce ağaç rüzgârla efileniyor olacaktır. Dönüp tekrar okuduğunuzda ise her seferinde sürekli bir yıkım /yapım diyalektiği arasında kan ter içinde koşturan yazarı daha net, gayretli, umutlu gözlemleyeceksiniz. İnsandaki yıkıcılığın henüz bulunamayan, bilineneyen köklerine doğru kazmayı vurmaktadır O. Ama mutlaka gülümsetir sonunda sizi. Bu kadın gerçek bir deli diyerek! Artık biliniz ki kalbinizden her zerrenize ulaşan kızıl kan maviye dönmüştür. Ve üzerinde bembeyaz nilüferler yüzecektir siz yaşadıkça. Tersine giden her şeyi bilincinde yarattığı farlı, ayrıksı "ters orantıyla" anlatır Sevtap Kaya Nurgönül. Allak bullak eder duygu dünyanızı ve geçer karşınıza keyifle durulmanızı, tekrar akışkan hale gelmenizi bekler. Ağır ağır akan bir çayın yüzeyindeki beyaz nilüfer kırılganlığını, kokusunu ve serinliğini taşır içinize. Sağaldığınızı; kurduğu ters orantıyla giderek saç telinizden ayak tırnaklarınıza kadar sevince, umuda kestiğinizi hissedersiniz.
Özütünü çıkardığı sözcüklerin rengi "mavi", kokusu hep "nilüfer" olur. Bin bir tonu yansıyan mavi ile, mavinin üzerinde salınan ve kokuşan binlerce serin nilüferdir şiir evreni şairin. Davullar, zurnalar, çingeneler yırlayarak yürür gününüze, gecenize. Sevmeye, mutluluğa, özgürlüğün mavi tayfına ulaştığınız an olacaktır, tepeden tırnağa ılgar coşkunuzla, kitabın bittiği an başlatacağınız her şey.

YORUM YAP