Gece, kimi sever geceyi, kimi korkar, kimi gündüz de korkar fakat gece daha çok korkar.
Vapurdan iskeleye inen aceleci yolcuları izliyorum!
Yok yahu, ne vapur var, ne iskele, deniz kenarında otururmuş kuruyorum öyle; bir iskele olsaydı diye geçirdim içimden, bir vapur yanaşsaydı, yolcular inseydi, e yolcu dediğinin acelesi olur, sık atar adımlarını, yetişmek, kavuşmak zorunda hisseder, yetişeceği, kavuşacağı olmasa bile...
Ben severim geceyi, eskiden korkardım.
Korkmaktan ne zaman vazgeçtim de sevmeye başladım, aramız ne zaman düzeldi?
Hoş gecenin ondan korktuğumdan haberi bile yoktu oysa, dünya üzerinde milyonlarca insan var, ne bilsin kim seviyor, kim korkuyor.
Gece gece aklıma gelenlere bak...
İskele olsaydı, kalabalık olurdu buralar, kafeteryalar, lokantalar, tam şuraya bir kokoreççi açardı tezgahını, midyeci, midyeci ille de Mardinli olurdu, midyeci ile arkadaş olurdum, kellesi, işkembesi güzel sabaha kadar açık bir çorbacı olurdu, sabahçı kahvesi olmadan olmaz.
Sabahçı kahvesinde sabahladınız mı bilmem. Yolcuların, gidecek yeri,ceplerinde parası olmayanların uğrak yerleri, hele mevsimlerden kışsa!
Soba gürül gürül yanıyordur içeride, televizyon açıktır fakat ocakçı ve garsondan başka kimse bakmıyordur, bir fırsatını bulsam da azıcık kestirsem derdindedir müşteriler, tam gözlerinizi kapatırsınız, hayatınızın en güzel rüyasını görmeye başlarsınız, o dünya güzeli kız sizi dürter, dürteceğine öpseydi keşkelerindeyken, bir daha dürter, oynama kız derken gözlerinizi açarsınız, elinde çay tepsisi ile bordo önlüklü sivilceli garson dikiliyordur tepenizde;
- Otel mi burası?
Çaresizlik "içim geçmiş kusura bakma" dedirtir adama, dışarıda kar vardır, rüzgar insanın ruhuna kadar üflüyordur. Garson dumanı tüten çay bardağını bırakır masaya, ocakçıya seslenir;
- Bıktım be Kamil Ağbi bunlardan!
Garson iyi çocuktur aslında, bir süre fabrikada çalışmıştır, kriz olunca, fabrika kapanınca, eşe, dosta haber salmıştır, mesleği de yoktur üstelik. Düz lise mezunudur ve bir ev kızı ile evlenmiştir, ocakçı mahalleden babasının arkadaşıdır, sigortadan emeklidir, Kamil ağbi ayarlamıştır garsonluğu... Kamil ağbinin de son senesidir bu sene, küçük kız üniversiteyi bitirince emekliye ayrılacaktır, yorulmuştur artık...
Ertesi sene, küçük kız üniversiteyi bitirince, tam rahata erdim dediği anda ölecektir ocakçı! N
e hastalık ne bi şey!
Olacakları bilseydi, birileri kulağına fısıldasaydı mesela Kamil ağbinin son senesi aynı olur muydu?
Bile bile sabahçı kahvesinde çalışmaya devam ederdi...
Ne yapsın?
İskele olsa, kalabalık olurdu, kalabalık olunca da ben gelmezdim buralara...
Laf aramızda iyi böyle!