Erdoğan Ataç, sessiz ve derinden arkasına aldığı desteğin güveni ile, Selami Değirmenci rüzgarı tersine çevirmek için yoğun bir mücadele içinde çalışıyor. Delegeler, gerçek rengini dışa vermemek için mücadele ederken, her iki tarafı da küstürmeme telaşında. Sandık başında dananın kuyruğu kapacak tabi. Oy bir olunca, iki aday arasında seçim zorunluluğu kaçınılmaz.
Umarım CHP'ye yakışan bir kongre olur. Mutlaka bir kazananı ve kaybedeni olacağını biliyoruz da kazanmaya aday olanların kaybetmeyi de bilmesi gerektiğini hatırlatmak gerekir. CHP'nin geriye baktığında tarafların onurlu mücadelesinden söz edebileceği, düzeyli bir kongre süreci sonuçları için de sağlıklı bir zemin hazırlayacaktır. Parti menfaati için yeri gelince bir arada durmasını da, fikir ayrılıkları neticesindeki yol ayrımları da bir tercih. Sizin aklınızdan, gönlünüzden geçen olmasa bile delegelerin seçimine saygı duymak gerekir. Kişisel çıkar vaatleri kadar, baskılar ile oylarının rengini belirleyen delegeler CHP'nin görünürde ancak ilçe başkanını seçer. Partiye bir katkısı, yararı olacağı konusuna katılmak mümkün değil. CHP'nin adayları kadar delegeleri de dik bir duruş sergilemeli. Kendilerine verilen görevin sorumluluğu içerisinde parti görüşlerini kişisel beklentileri doğrultusunda değil, örgüt yararını gözeterek ilçe başkanı seçimine müdahil olmalı.
Kongre yarışları adaylar kadar, delegelerin de onur mücadele meydanıdır. Partinizin başarısı, kişisel olarak sağlayacağınız menfaatin ve beklentinin çok üzerinde bir yarar sağlayacaktır. Bu süreçte hem doğruya destek vermiş hem de görevinizi dürüst bir biçimde yerine getirmiş olursunuz. Delegeler üzerinde baskı kuran başkan adaylarının kazanacağı bir şey olamaz. Bu hareketten medet umanlar hayal kırıklığı yaşadıklarında yaptıkları hatanın farkına varacaklardır. Yanlış bir yöntemle sağlanacak sonuç doğruları, milli piyango büyük ikramiyesinin size isabet etmesi kadar düşük bir ihtimal. Şansınıza o kadar güvenen, ikbal için partide ne yapsın bir bilet satın alır hayatını yaşar değil mi?
İyi olan kazansın!
AKP DAVET EDİLMEMİŞ
Geçtiğimiz hafta sona Alevi Kültür Derneği Silivri Şubesi'nin düzenlemiş olduğu Aşure Günü'ne AKP'nin katılmadığını yazmıştım. AKP'den yapılan açıklamaya göre davet edilmemişler. Etkinlikte bulunmama nedenleri de buymuş. Bu işte bir iş var ama ne? Bu yazıdan sonra o da ortaya çıkar…
AKP, ÖZTEKLER HAKKINDA
SON KARARINI AÇIKLADI
Gündeme gelen spekülasyonların ardından AKP'li Belediye Meclis Üyeleri Şubat Ayı oturumunu beklemeden, Öztekler hakkında son kararlarını açıkladı. Firmaya verilen rezidans planına, protokol gereğinin yerine getirilmediği sürece ret oyu vereceklerini ilan ettiler.
"Çok gündemde olursanız, çok yıpranırsınız" gerçeğini muhalefetin grup sözcüsü Metin Karakaş kavramış görünüyor. AKP'nin başına etkili bir ilçe başkanı gelmesi zorunluluğunu kabul etmekteki direniş asıl AKP'yi yoran, her geçen gün eriten… Karakaş, sözünden çıkmayan bir ilçe başkanı yerine, omuzlarındaki yükü hafifletecek nitelikte bir teşkilat başkanı ile yönetiminden yana tercihini kullanmak için şansını fazlasıyla zorluyor. Hem de pahalı bir bedel karşılığında. Silivri Belediye Başkanı Özcan Işıklar, ilçe bazında tek kanatla ne yapar göreceğiz ama AKP de, Karakaş'ın bir başına kaldırabileceği yük teşkil etmiyor. Tek adam olmak karar verirken de çok zor. Sorumluluk kısmında paylaşırken daha da güç. Karakaş, 9 ay iyi idare etti, güzel de bir çıkış yakaladı ama meclise katılmama konusundaki protesto kararıyla tökezledi. Hala da dengesini sağlama konusunda zorlanıyor. Aynı zamanda da bir yandan düşünüyor, muhasebe yapıyor, etkinliğini her açıdan elinde tutmanın hesabını yapıyor.
ÇOK KOLAY!
Ünlü bir bilim adamı özel otomobiliyle konferans vermeye giderken, uzun yıllardır onunla çalışan şoförü sıkılarak bir teklifte bulunur:
-Sizin konferanslarınızı dinleye dinleye virgülüne kadar ezberledim efendim. Ne olur izin verin, bu konferansı sizin yerinize ben vereyim.
Bilim adamı öneriyi kabul eder. Şoför, arka koltuğa geçer. Bilim adamı, şoförün şapkasını giyip öne oturur. Konferansın verileceği salona varırlar. Şoför, kürsüye çıkar, hiç teklemeden çok güzel bir konuşma yapar ve sorar:
-Sorusu olan var mı?
Ülkenin ciddi bilim adamlarından biri oldukça zor bir soru sorar.. Şoför hiç tereddüt etmeden şöyle der:
-Çok kolay bir soru bu, şoförüm bile bilir. Gidip çağırayım, sizin sorunuzu o yanıtlasın...
İyi hafta sonları!