“Yaşam bir düşten ibarettir. Eğer sanatçıysak bizler sevgi ile yaratırız yaşamımızı ve düşümüz bir başyapıta dönüşür…
Yaratma gücü sizin elinizde…
Gücünüz öylesine büyük ki inandığınız her şeyi gerçekleştiriyor. Ne olduğunuza inanıyorsanız kendinizi buna göre yaratıyor, gerçekleştiriyorsunuz. Şimdi olduğunuz gibisiniz, çünkü kendinize ilişkin inancınız bu.
İnsanlar sürekli bir yaralanma korkusu içinde yaşıyor. İnsanların birbirleriyle ilişki kurması duygusal olarak öylesine acı verici ki görünürde hiçbir neden yokken öfkeye, kıskançlığa, üzüntüye kapılıyoruz. Seni seviyorum demek bile korkutucu olabiliyor. Duygusal iletişim acı ve korku dolu olsa da ilişkiye giriyor, evlenip çocuk sahibi oluyoruz.
Her şeyi yaratan sevgidir, yaşamdır. Korku bile sevginin bir yansımasıdır. Ama korku zihinde var olur ve insan zihnini kontrol eden de korkudur. Her şeyi zihnimizdekilere göre değerlendiririz. Korkuyorsak algıladıklarımızı korkuyla yorumlarız. Ama gözleriniz sevginin gözleri olduğunda nereye giderseniz gidin sevgiyi görürsünüz.
Ağaçlar sevgiden yaratılmıştır. Hayvanları, suyu yaratan aynı sevgidir. Sevgiyle baktığınızda kuşlarla, doğayla, bir insanla, herşeyle bir olursunuz. Ama bunun için zihninizi korkudan arındırmanız, sevginin gözleriyle görmeniz gerekir…
Duygusal yaraları iyileştirmenin yegane yolu bağışlamaktan geçer. Zihninizde affedilmez bile olsa sizi yaralayanı bağışlamalısınız.
Hak ettiği için değil, siz acı çekmek, size yapılanı her hatırlayışınızda kendinizi bir kez daha yaralamak istemediğiniz için bağışlayacaksınız.
Başkaları size ne yapmış olursa olsun, kendinizi sürekli hastalıklı hissetmek istemediğiniz için affedeceksiniz.
Kendinize karşı beslediğiniz şefkatten ötürü bağışlayacaksınız…
Yaralarımızı birkez temizlediğimizde iyileşme sürecini hızlandıracak güçlü bir ilacı kullanmaya başlayacağız. Bu ilaç sevgidir. Koşulsuz sevgiden başka ilaç yoktur. Kendinizi sevin, komşunuzu sevin, düşmanlarınızı sevin.
İyileşme budur: Gerçek, bağışlayıcılık, öz sevgi...
*Don Miguel Ruiz / Ustaca Sevmek
***
Cuma'yı zor ettim bu hafta. Size moral vereceğim diye : ) kendime hiç ayırmamışım...
“Sancısız doğum olmaz” dedi geçtiğimiz günler gündem üzerine sohbet ettiğimiz bir arkadaşım... İnşallah hayırlı, uğurlu bir doğuma vesile olur da çekilen bu kadar sıkıntı bir nebze olsun hafifleriz..
Alışmak da unutmak kadar, eşit ölçüde kanıma dokunuyor ama yaşananların üstesinden nasıl gelebileceğimiz hususunda sizlere çok fazla öneride bulunamıyorum...
Eğitim ve üretim; kurtuluş temelimiz bu... Ve artık nitelikli iş gücü mevzusuna önemle eğilelim. Adama göre işten vazgeçip, işe göre, işin hakkını verecek insanlara toplumsal sorumluluklarımızı emanet edelim ve de takibi bırakmayalım... Denetimi eksik tutmayalım...
Günü kurtarmak da geleceğimizi heba ediyorsa artık bir çare olarak görülmemeli, başvurulmamalı...
Gerçeklerimiz ne kadar üzücü olursa olsun kabul edip, nedenlerini ortadan kaldırmak için çabalamalıyız...
İyi hafta sonları...