Sİlİvrİ'de yaşıyorsanız Türkiye'nin neresine giderseniz gidin hapishaneniz ile tanındığınızı görüyorsunuz. Sanki hapishaneyi Silivrililer yapmış, Ergenekon, Balyozu Silivrililer gerçekleştirmiş gibi bir mahcubiyet yaşamanızı bekliyor insanlar.
Oysa biraz kıskançlıkla, olmak isteyip olamadıkları noktada olduğunuz hissiyle karşılaşmak istersiniz. İltifatla eleştiri arasında bir noktada kalırsınız. Nasıl davranmanız gerektiği konusunda önceden ezberiniz yoktur. Organik ve doğal olmak Silivri'de yaşayanların hamuruna karışır ve başka türlü olmayı bilmezler, bilemezler…
Bu hafta yine coştum ve şehrimin yollarına düştüm. Eli mahkum ölene dek esirim ben bu şehre. Başka türlüsünü düşünmem mümkün değil. Garip bir duygu. Kelimelerle anlatılması çok zor. Hep söylüyorum söylemeye devam edeceğim. Bu şehrin oksijenine alışan kişi, bir başka havayı teneffüs ettiği zaman nefes darlığı geçirir. Sadece zorunlu olarak gittiği yere alışır, fakat yüreklerinin her atışında bir Silivri ateşi vardır.
Silivri'yi sadece hapishane ile tanıyanlar işte bunu bilmezler, bilemezler…
***
Biliyorum ki, kelimelere sığmayan bu şehri, ne kadar anlatsam sayfalar yetersiz kalacak. İşin tuhaf tarafı, ne kadar göç alsa da başka şehirlerde olmayan bir enerjisi var. Silivri'ye gelen kendi gelenek ve göreneklerini unutmasa da bu şehrin havasından mı suyundan mı neden, hemen adapte oluverir. Şehir herkesi kendine esir eder ve nerelisiniz dendiği zaman 'ARTIK SİLİVRİLİYİM' sözleri dökülüverir dillerinden.
Doğasından ödün vermeyen bu şehir, coğrafyasından sınıf geçse de hal ve gidişten bütünlemeye kalıyor.
En büyük dertleri; otopark sorunu ve bozuk yolları. On dokuz yıldır Silivri'de ikamet etmeme rağmen, her çıkışımda görüyorum ki; bir türlü şu yolları düzenleyemediler. Bilmeden ahkam kesmek durumuna düşmek istemiyorum haklı olarak. Araştırıyorum, soruyorum. Bir yetkili kişi çıkıp da, haklı bir neden gösteremiyor. Hep bahane, hep bahane…
***
Elbette güzel şeyler de yapılmıyor değil. Anladığım o ki, Başkan Işıklar, insana dokunan projelere çok ağırlık veriyor. Yani sosyal projeler. Kültür merkezi hizmet ve etkinlikleri, engelli-yaşlı hizmetleri, istihdam açığını kapama çalışmaları, yoksulluk sınırı altındaki vatandaşlara gıda desteği, İnanç gruplarına hizmetleri, sağlıkta devletin kapatmadığı açıkları kapatma çalışmaları, okula yeni başlayan mini mini birlere içi kırtasiye ile dopdolu gıcır gıcır bir çanta, ilk orta ve lise öğrencisi olan vatandaşlara kıyafet desteği, Okullara hijyen malzemeleri depolama desteği, yeşil alan genişletme ve çoğaltma çalışmaları, spor ve sporcuya kimsenin bilmediği süpvanse oluşlar, spor alanlarını çoğaltma çalışmaları… Bir bakıyorum yazmayı sürdürsem Patroniçe Sevginar hanım sayfayı bana ayırmak zorunda kalacak.
Hasılı sevgili okur Başkan Işıklar reklamını yapmadığı ya da yapamadığı insan odaklı çalışmaları saymakla bitmiyor.
***
Tüm bunlar yapılırken yollar ve otoparklar sanki unutulmuş eski bir aşk. Hani 'Bana ondan bahsetme' deriz ya. “Hayatımızın geri kalan kısmında bu yarım kalan aşkın tamamlanmasını mı bekleyeceğiz sevgili yetkililer?” diye sorası geliyor insanın. Ardından da yetki karmaşası sarıyor aklınızı örümcek ağıyla. “…Bura büyükşehir sorumluluğunda, şura yerel belediyenin…”
Çocukluğumun Keçiören'i adeta.
Evet, ne yazık ki otopark sorunu hala bir kangren. Şehrin göbeğinde vazgeçilmiş bir otopark alanı dev köstebekler talan etmiş iki aydır sayıyor yerinde. “Neden bu şehrin bunca güzelliğini düşüncesizce katlediyorsunuz?” diye haykırmak geliyor içimden.
Temiz, rahat ve huzurlu halini korumak varken, yaşamayı kolaylaştırmak adına çile çektirmeyi maharet sanmaktan ne zaman vazgeçeceksiniz?
Bu haykırışım hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne, hem Silivri Belediyesi'ne...