Bazı kaygıları daha az hissedebilmek benim için iyi olurdu ama mesleki açıdan eksiklik oluştururdu. Herkesle endişelendiğim kadar, mutluluklarının tesirini hissedebilsem keşke…
Dün Akgün Duru’nun bir karar verdiği ile ilgili duyumumu aktardım… İşin doğrusu aklındaki fırtınayı nasıl dindirdiğini merak ettiğimi kendime bile itiraf edemeden geçiştirdim. Ama bildiklerine güvendim, kararsızlığın en kötü karardan iyi olduğunu söylerim kendime hep böyle zamanlarda. Kendisine de sormadım belki mesleki açıdan çok doğru bir hareket değildi ama Duru’nun çözülmesi bakımından iyi oldu…
Çözüldüğünde düşünceleri ve hisleri arasındaki ‘savaşı’ anlattı… Hayalleri ile gerçekler arasında nasıl sıkışıp kaldığını çok güzel izah etti. Yapmak istedikleriyle, siyasetin kendisine bunları hayata geçirme konusunda sunacağı tekinsiz zeminde hayal kırıklığı yaşamak ve yaşatmaktan duyduğu endişeleri paylaştı. Durum net, vaziyet fena!
Seçim dönemlerinde ‘başkan adayları’ ‘avcı’, ‘meclis üyeleri’ ve akabinde ‘seçmen’ ‘av’dır… Diliyorum ki vitrinlerine koymak için yarıştıkları değerli insanların kıymetini bilirler, onlardan Silivri’ye hizmet etme şansını esirgemezler.
Böyle ifade ettiğime üzülmeyin. Başkan adayları ‘kesinleşsin’ bu durumun olup olmayacağı konusundaki potansiyeli de değerlendireceğiz, hatta seçildikten sonra bile gündemimizden hiç düşmeyecek bu mevzu ve türevleri...
"İnsanları kırmıyorum, onları dinliyor olmak tekliflerini kabul etmek, düşüncelerini onaylamak anlamına gelmiyor. Silivri’yi konuşuyoruz, bir katkım olursa sunmak adına önerilerini dikkatle takip ediyorum” derken, bunu da artık yanlış anlaşılmamak uğrunda yaptığı açık bir itiraf şeklinde algılamak lazım. Duru, kendisiyle ilgili siyaset sürecini "Etkili olabilirsem katılmak isterim” şeklinde değerlendiriyor işte bu konuda çok emin olamadığından "Girmek istiyorum ama giremiyorum, hep açık bir kapı bırakıyorum” noktasında takılıp kalıyor. Yaklaşımında bir tomar hassasiyet, aklında ‘doğru zaman ve yer konusundaki kararsızlık’, "Gerçekten faydalı olabilir miyim?” endişesi kendisini ziyadesiyle hissettiriyor.
Duru’ya farklı siyasi partilerden teklifler olduğu bilinen bir gerçek.
"Net bir karar vermedim. Bu ‘nikah fobisi’ değil, hassasiyet, duyarlılık ve sorumlulukla alakalı” diyen Akgün Duru’nun en emin olduğu konu "Silivri için elimden geleni yapmaya hazırım” aşaması.
&&&
Onun dakikalarca nefes almadan düşüncelerini dinledikten sonra ‘siyaset’e akıl ve mantıkla baktığında başka gönül penceresinden yaklaştığında farklı tercihler yapmak zorunda olduğunu hissettiğini anladım. Silivri’yi ve kendini baz aldığında Duru’nun siyaset yolları farklı kapılara çıkıyor. Ona karmaşık ve anlaşılmaz gibi gelen süreci aslında Silivri’de çok fazla insan değişik ölçülerde yaşıyor. İnanç ve istikbal arasında kaderi sıkışan Silivri’yi sevenlerin, önemseyenlerin ‘vicdan’ sıkışması...
&&&
Evet, Silivri bir tercih yapacak… Biz hep kişi isimlerini tartışıyoruz ama sandıkta vatandaşın seçeceği yönetimin son derece belirleyici bir siyasi karşılığı var.
Her yapının iç ve dış faktörleri söz konusudur. Olayları hep bu iki etkenin çerçevesinde değerlendiririz. Bir tanesinden yola çıkmak olayları eksik analiz etmemiz, dolayısıyla yanlış sonuçlar elde etmemize yol açar.
Akgün Duru, siyasetle ilgili bir karar verdiğinde bundan sadece o etkilenmeyecek, sonuçları da bireysel değil toplumsal olacak.
Ne yapması gerektiğini söyleyemem, kendimde böyle bir hakkı görmüyorum. Ama bana sorarsanız "Sen onun yerinde olsan ne yapardın?” diye gönlümden geçeni yaşamayı seçerdim… Kızlarının gözlerinde gördüğü ışık yolunu aydınlatacaktır...