Silivri Belediyesi Aralık meclisinin ilk oturumunda, İBB'yi geren İSKİ'nin su zammı ve köylerimize indirimli tarife uygulamasının devamına ilişkin artçı siyasi tartışmalar yaşandı.
İBB'de CHP'li iktidar temsilcileri zammı anlatmak ve savunmakta zorlanırken, enteresan bir şekilde Silivri'de tam tersi durum yaşandı. Celalettin Yazıcı kendini tam olarak ifade edemediğini fark etmiş olacak ki ikinci söz alışında U dönüşü yapar gibi olsa da durumu ve kararlarını savunan daha etkileyici cümleler kurabildi.
Tüm tartışmaların sonucunda su indirimin bir siyasi söylem, zammının da aynı doğrultuda bir red yediğini hepimiz anladık sanıyorum. Ekrem İmamoğlu'nun yerinde olsam güven kaybetmek yerine para kaybetmeyi tercih ederdim! Parayı bir şekilde bulursunuz, güven kaybı telafisi, hele ki siyasetçiyseniz, çok daha zor olan bir durum.
CHP'liler zam kararının gerekliliğini, genel manada çok zor olmakla birlikte, siyasi vaatleri özelinde ayrıca güçlük kazanan durumu hiç fena idare etmediler.
CHP'li meclis üyelerinde, İBB'nin tarafsız yaklaşımından açıkça ifade edemeseler de beliren rahatsızlığın gizlenecek bir tarafı kalmamış. Yıllardır savundukları şey şu anda kendi konumlarının etkisini bir tık üstün kılacakken siyasi manada sıradanlaştırıyor. Siyasi ambargolarla takıla takıla verdikleri hizmet mücadelesi tam politik destekle taçlanacakken; tarafsızlık, eşitlik düştü paylarına… Her şeye rağmen bugünün küçük hesaplarına, yarın gelecek büyük kazanımları kurban etmemeleri iktidar ikballeri için hayati önemde...
Can sıkıcı kabul ediyorum ama olması gerekenin de tam olarak bu. Bunun sözünü vererek CHP, kendisine yıllar sonra İstanbul'da sadece iktidar kapısı değil yolunu da açılmasını sağlamadı mı? Siyasi taraflılık ve kayırmacılık AK Parti iktidarında en büyük yarayı açmadı mı?
İmamoğlu'nun izlediği politikanın doğruluğu ve getirisini kanıtlamak için Silivri'de aldığı %62'lik oy oranına bakmak yeterli. CHP'liler herkesten çok güvensin ve desteklesin İBB Başkanlarının yaptığını… Bardağın boş tarafına bakıp umutsuzluğa kapılacaklarına, dolu tarafına bakıp (hele bir de şu ilçe kongresi hengamesini atlatıp) işlerine baksınlar. Çünkü yapacak çok işleri var, sırtladıkları mühim sorumluluklar da cabası...
“Beş yıl sonrasını düşünen namert oğlu namerttir” türküsünü günde beş vakit söyleyen Belediye Başkanı Volkan Yılmaz, muhaliflerinin ekmeğine yağ sürme hususunda söylemleri ile ne kadar kararlıysa, icraatları ile tam aksi yönde ve bu bakımdan kendine rağmen ilerliyor.
Yılmaz'ın sözünü ettiğim cümlesi önceki dönem Belediye Başkanımız Özcan Işkılar'ın “Kendini hissettirmeyen yönetici” ifadesinin tahtına kurulmaya aday. Işıklar gibi Yılmaz da pek sevdiği bu söylemini genel algı ve kullanımdan farklı değerlendiriyor anlaşılan. İnandığı doğrular ve düşüncelerinden “Bir daha seçilemezsin yapma” diye kendisini caydırmaya çalışanlara panzehir olarak öne sürüyor.
Kendisine 5 yıl başkanlık ömrü biçenler kadar devamını isteyenlere odaklansa ve onları da diğerlerini önemsediği kadar önemsese ağzından çıkan cümlelerin yarattığı etkiyi daha doğru değerlendirir. Ya da alıştığımız siyasetçiler gibi bildiğini okumaya devam eder.
“Elimi uzattım havada bırakmadınız tuttunuz”un yanına “Beş yıl sorasını düşünen....”i koyarsanız, ‘Beş yıl sonra kimin elini tutarsanız tutun' önemsemezliğini ileri sürmüş gibi oluyorsunuz.
Zaten ‘Asıl derdi milletvekilliği' söylemi siyasi kulislerde yeterince rağbet görüyor... Gerçi bunlar da ters teper bir yerden sonra; gideceği varsa da kalır Yılmaz : )
Beş yıl sonrası öncesi derken ve su'dan çöp'e geçince geçmişte yapılanların yetersizliği, kaçak, noksan, aksayanları toparlayınca titizliğinin yararlarını ortaya dökerek, Başkan Bey yönetim kabiliyetini akıllara mıh gibi bir bir çakılmasını sağlıyor.
Belirtmeden geçemeyeceğim; fantastik hatalar silsilesine yol açmazsa bir belediye başkanı ilk seçiminden daha kolay ikinci seçimi.
CHP, iktidarın yanlış yapmasını beklemek yerine hayata geçirdiği doğrular hususunda yarış için kolları geç kalmadan sıvamalı...