Kadına şiddete hayır konferansı

Kadına şiddete hayır konferansı

27.11.2019 12:56:07

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla ilçemizde düzenlenen konferansta, kadına yönelik şiddet çeşitli boyutlarıyla ele alındı.

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü nedeniyle Silivri'de özel bir program dizisi düzenlendi. 25 Kasım Pazartesi günü ‘Kadına Yönelik Şiddete Hayır Yürüyüşü' ile başlayan program, Silivrilileri bilinçlendirmek amacı ile konferansla devam etti. Silivri Belediyesi, Silivri Kent Konseyi ve Silivri Kadın Girişimciler Derneği işbirliği ile Önder Yılmaz Tiyatro Salonu'nda gerçekleştirilen program kapsamında alanında uzman isimler “Kadına Şiddet ve Şiddet Döngüsü, Mağdur Kadınların Hukuki Hakları, Koruma Kanunu, Ekonomik Şiddet ve TBMM'de Yürütülen Çalışmalar” hakkında bilgiler verdi. Geniş katılımla kaydedilen konferansta MHP İlçe Başkanı Zafer Yalçın, DP İlçe Başkanı Halide Avlu, Silivri Belediyesi CHP'li Meclis Üyesi Süheyl Kırkıcı, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşu mensupları ve vatandaşlar hazır bulundu.

ÖZYARAL: KADIN ÜSTÜN BİR VARLIKTIR
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başlayan konferansta açılış konuşmasını Silivri Kent Konseyi Başkanı Oğuz Özyaral, gerçekleştirdi. “Bu programda önemle üzerinde durmak istediğim konu kadının yüceliğinin ve üstünlüğünün asla unutulmaması, bugüne bir değer katılması adına olmalıdır diye düşünüyorum” diyen Özyaral, “Atatürk, bu ülkeyi kurarken kadının gücünü hep yanında taşımıştı. Ben ulusumuzun yücelmesinde kadına sevginin, saygının terk edilmemesi tam tersine korunması gerektiğini düşünüyorum. Önce kendimize saygı gösterirsek, kadına da saygı göstermeyi çok iyi öğreniriz. Nice güzel, mutlu, huzurlu ve kadının hayatımızdaki yerinin rengârenk olduğu ama asla kırmızı olmadığı dünler diliyorum” şeklinde konuştu.

SARISALTIKOĞLU: ÇOCUKLARIMIZA ÖNCE İNSANİ DEĞERLERE SAHİP OLMAYI ÖĞRETELİM
Özyaral'ın ardından konuşan Belediye Başkan Yardımcısı Emre Sarısaltıkoğlu, “Kadın cinayetleri, taciz olayları gibi birçok konunun artarak cereyan etmesine engel olmak adına en temelden başlamalıyız. Çocuklarımıza kadının, annenin, ablanın, kardeşin ne olduğunu ve ne kadar değerli olduğu öncelikle biz anneler öğretmeliyiz. Bize bir ruh üflendiğinde bir kadının karnındayız, ağladığımızda yine o kadının kucağındayız, aşık olduğunuzda ise bir kadının kalbindesiniz. Lütfen kadınlara iyi davranın. Kadının ölmesiyle adalet olmayacağını çocuklarımıza öğretelim. Bu duygu ve düşüncelerle kadına şiddetin azalıp tamamen sona ermesini temenni ediyor, hepinize katılımınız için teşekkür ediyorum” dedi.

KAVAS: KADIN CİNAYETLERİ ÖNLENEBİLİR
2019 yılında bugüne kadar tam 423 kadının hayattan koparıldığını söyleyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Temsilcisi Ayşen Ece Kavas, “Sadece şunu biliyoruz bir kaza ya da hastalık sonucu ölmediler. Hepsi erkek şiddetiyle öldürüldüler. Bu çok acı verici çünkü engellenebilirdi” diye konuştu.

“EN ÇOK KADIN CİNAYETİNİN YAŞANDIĞI BÖLGE, EGE”
Kavas, sözlerine şöyle sürdürdü: “En çok kadın cinayeti hangi bölgede işleniyor diye hiç düşündünüz mü? Herkesin aklına doğu geliyor ama değil. En çok kadın cinayeti Ege bölgesinde işleniyor. Maalesef boşanmak isteyen ya da sevgilisinden ayrılmak isteyen kadınlar öldürülüyor. Bunun çözüm noktası olarak iki seçenek olabilir. Boşanmaların normalleşmesi gerekir. Eğer bir kadın şiddet görüyorsa onun devlet tarafından korunması ve korunacağının da açık açık ilan edilmesi gerekir.

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ UYGULANIRSA CİNAYETLERİN ÖNÜNE HIZLI BİR ŞEKİLDE GEÇEBİLİRİZ”
2011 yılında 121 kadın öldürülmüş. Biz 2011 yılında kadınları yaşatmışız. 2011 yılı İstanbul Sözleşmesi'nin imzalandığı ve 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun gündeme geldiği yıldır. Yani devletin kadınları korumak için bir sözleşmeye imza atması bile yüzlerce kadının hayatını kurtarmış. Uygulandığında neler olabileceğini düşünün. Biz şu an uygulanmasının mücadelesini veriyoruz. İstanbul Sözleşmesi, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadının maruz kaldığı her türlü şiddetle mücadele için hukuki düzenlemeler, kadınlara yönelik şiddetin faillerin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılması için hazırlanmış bir metin özelliği taşıyor. Tarihsel kazanımlarımız için, geleceğimiz için mücadele ediyoruz.” Kavas konuşmasını, öldürüldükleri gün olan 25 Kasım, ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü' ilan edilen Mirabel Kardeşleri anarak noktaladı.
Konuşmaların ardından Silivri Kadın Girişimciler Derneği, ‘Dünya Bizi Sevmedi' adlı sunumunu gerçekleştirdi.

ERDEM: İYİ HAL İNDİRİMİNİN KALDIRILMASI İÇİN TBMM'DE MÜCADELE VERİYORUZ
Sunumun ardından MHP İstanbul Milletvekili Arzu Erdem, konuştu. TBMM'de Kadına Yönelik Yapılan Çalışmalar başlığı altında değerlendirmelerde bulunan Erdem, şunları söyledi: “MHP olarak birçok çalışma yaptık ama ben sizlerle önemli gördüğüm İyi Hal İndirimi hususundan bahsetmek istiyorum. TCK'nın 62. maddesi; fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde cezada indirime gidilmesini ve takdiri indirim nedeni olarak failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabileceğini işaret eder. İyi hal indirimi için yasa ile belirlenen bu kriterler, son derece geniş ve esnektir. Failin hal ve tutumu, sosyal ilişkileri ve geleceğine ilişkin bu değerlendirmenin öznel bir nitelik taşıması, hakimin oluşan kanaate göre bir sonuca varması söz konusudur. Sırf kravat taktığı için iyi hal indirimi, ‘çok seviyorum' dedi diye aşırı sevgi indirimi, tıp öğrencisi olduğu için gelecek indirimi, mesleği sebebiyle toplumda önemli bir yeri olduğu için saygın tutum indirimi, ‘pişmanım' dediği için pişmanlık indirimi, ‘anlık öfkeyle yaptım' dediği için cinnet indirimi sıralanabilir. Kadına şiddete ve kadın cinayetlerine dur demek istiyorsak cinsiyet ayrımcılığı sebebiyle kadına karşı işlenen suçlarda takdiri indirim nedenlerinin hiçbirinin uygulanmaması gerektir. Bu konu sadece düşünceme kalmadı, MHP'nin bir milletvekili olarak kâğıda da taşıdım. Gerekli kanun değişikliği teklifini verdik. Önümüzdeki yargı paketinde bu konuyla ilgili bir düzenleme olacağına inanıyorum.

“HALKIMIZIN YARARINA ÇALIŞMALARDA BULUNUYORUZ”
TBMM'de yapmış olduğumuz çalışmaların şu an en kıymetlisi İyi Hal İndirimi'yle ilgili olan ama onun dışında kadın istihdamının artırılması, kadına şiddetin önlenmesi, kadınlara yönelik belediye hizmetlerindeki eksiklerin giderilmesi, doğum borçlanması, çocuk ihmali ve istismarının önlenmesi, çocuk yetiştirme yurtları ve iş istihdamı, işsizlik ödemeleri, çocuk işçiler, kadın sığınma evlerinin formatının değiştirilmesi, kız kaçırma suçuna caydırıcı cezaların getirilmesi, gündüz yayımlanan programların olumsuz etkilerinin araştırılıp bir düzenleme getirilmesi, Milli Eğitim müfredatına adab-ı muaşeret derslerinin eklenmesi, gençleri intihara sürükleyen bilgisayar oyunlarının araştırılması ve önlenmesine yönelik birçok çalışmamız var.” Erdem; Silivri Belediyesi, Silivri Kent Konseyi ve Silivri Kadın Girişimciler Derneği'ne böylesine anlamlı bir etkinlik düzenledikleri için teşekkür ederek sözlerini tamamladı.

NARİNÇ: EKONOMİK ZAYIFLIK, KADINLARI BAĞIMLI VE ŞİDDETE AÇIK KILIYOR
Erdem'in ardından Silivri Kadın Girişimciler Derneği Başkanı Gülgün Narinç, kadına yönelik ekonomik şiddeti ele aldı. ‘Türkiye'de kadınların karşı karşıya kaldıkları şiddetten uzaklaşmasında ekonomik bağımsızlık önemli rol oynuyor' diyen Narinç, “Sessiz ve tahribatı daha ağır olan ekonomik şiddet çok fazla konuşulmuyor. Evin masraflarını karşılamayan, eşinin mallarına veya gelirine el koyan, çalışmasına engel olan veya zorla çalıştıran herkes ekonomik şiddet uyguluyor demektir. Ekonomik şiddet sonucunda ekonomik ve üretken iş gücü azalır. Korku iklimi oluşur, ülkelerin gelişim ve üretimleri azalır. Kadınlar için eğitim ve gelişim imkânları azalır. Böylece onların beceri ve fırsatları ziyan edilmiş olur. Maruz kaldıklarının şiddet olduğu fark ettirilmeli, şiddeti bildirmek üzere cesaretlendirilmelidir. İstihdam konusunda kadın erkek eşitliği geliştirilmelidir. Kadınlar yanı sıra erkeklerin eğitilmesine önem verilmeli, onların alternatif davranış biçimleri geliştirmelerine destek veren programlar oluşturulmalıdır. Şiddetle mücadele ailede sevgi, saygı ve bunun çocuklara aktarılmasıyla ve eğitimle mümkün. Bir yolu da kadının iş ve toplum hayatındaki rolünü güçlendirmek. Özellikle kadınları ekonomik olarak güçlendirecek programlar oluşturulmalı ve kadına yönelik şiddet azaltılmaya çalışılmalıdır” minvalinde bir konuşma gerçekleştirdi.

DEMİRKOL: ÖZÜMÜZE DÖNMEMİZ BU SORUNLARI ÇÖZMEMİZİ SAĞLAYABİLİR
Narinç'in ardından söz alan Sosyolog Aile Danışmanı Kan Demirkol ise ‘Kadına Yönelik Şiddetin Sosyolojik Nedenlerinin Toplumsal Cinsiyet Bakımından Değerlendirilmesi' konusunu işledi. Demirkol, “Toplumsal cinsiyet rolleri; toplumların bireylere, sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda yüklediği edimlerdir. Sosyalleşme sürecinde kadın ve erkeğe aileden başlamak üzere toplumun gelenek, görenek, sosyal ve kültürel yapı gibi unsurlarından kaynaklanarak biçilen roller neticesinde bireyler cinsiyet rollerini özümsemekte ve içselleştirmektedirler. Başta aile olmak üzere toplum tarafından dayatılan cinsiyetçi rol paylaşımı çoğu zaman kadınların aleyhine olacak biçimde eşitsizlik ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, genellikle erkekleri toplumsal hiyerarşinin en tepe noktasına otoritenin temsilcisi olarak yerleştirirken; kadının toplum yaşamında ikinci plana itilmesine, dışlanmasına, eğitim, istihdam gibi birçok alanda ayrımcılığa maruz kalmasına neden olmaktadır. Kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliği; kanunla, tüzükle kalıcı çözüme ulaşamaz. Norm ne derse desin, reel bildiğini okur. Kültürel yargılar tarafından biçimlenmiş bakış açısı devam ettikçe kadına şiddet bir toplumsal sorun olarak devam edecektir. Günümüzde evrensel bir sorun olan kadına yönelik şiddetle mücadele için toplumsal cinsiyet rollerinin dönüştürülmesi zor olmakla birlikte imkânsız değildir. Toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşmak için, çok yönlü çalışmaların eş zamanlı olarak yapılması ve dönüşümün kendi içimizden başlaması kritik öneme sahip. Konu insanlık sorunudur. Çözümü ise insan olabilme becerisinde saklıdır” diye konuştu.

ERGÜN, ŞİDDET MAĞDURU KADINLARIN HUKUKİ HAKLARINI ANLATTI
Avukat Berkan Ergün, şiddete maruz kalındığında ya da risk altındayken başvurulabilecek kurum ve kuruluşlar, danışma, destek, sığınma evi ve maddi yardım hususlarından başlayarak 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun nedir, nasıl yararlanılır, kanun kapsamında şiddet mağduru ile ilgili olarak verilebilecek tedbir kararları nelerdir, kanun kapsamında şiddet uygulayan/uygulama ihtimali bulunan kişi ile ilgili olarak verilebilecek tedbir kararları nelerdir, şiddet uygulamış olan kişi için evden uzaklaştırma kararı alındığında şiddet mağduru geçimini nasıl sağlar, kadın sığınma evlerinde ne kadar süre ile kalınabilmektedir, çocuklar da anneleri ile kalabilirler mi vb. merak edilen pek çok konuya açıklık getirdi, katılımcılardan gelen soruları cevapladı.

VURAN: ÖNCE KENDİMİZLE YÜZLEŞMELİYİZ
Konferansın son konuşmacısı Uzman Psikolog-Aile Terapisti Yunus Vuran oldu. Vuran, ‘Kadına Şiddet ve Şiddet Döngüsü' konusu üzerine görüşlerini aktardı. Toplumun en önemli sorunları arasında yer alan şiddeti durdurmak için öncelikle aile içi eğitim ve iletişimi artırmak gerektiğini ifade eden Vuran, “Çocuklar, davranışlarınızın doğru veya yanlış olduklarını bilmeksizin sizi rol model alırlar. Bu yüzden anne baba arasındaki her duygu ve her bir olay, çocukta irili ufaklı izler bırakarak duygularını, düşünce yapısını, davranışlarını etkiler. Mutsuz, sürekli kavga ve şiddetin yaşandığı aile ortamında büyüyen bir çocuğun gelecekte de bu tarz davranışlar sergilemesi kaçınılmazdır. Siz nasıl davranırsanız çocuklarınızda öyle davranacaktır. Bu sorunun çözümünün yalnızca mevzuat çalışmaları olmadığını idrak etmemiz gerekiyor. Doğru rol model olmak önemli. Bu yüzden hep daha dikkatli olmamız gerekiyor. Merhametli çocuklar yetiştirmek ve onların merhamet sahibi bireyler olmasını istiyorsak; öncelikle bizlerin pratik yaşantımızda tüm insanlık ve tüm canlılar için dünyayı yaşanabilir ve güvenli bir yer kılma duyarlılığına sahip olması gerekiyor” diye konuştu.

Konferansın sonunda konuşmacılara plaket verildi.

Hazal BAŞARAN

YORUM YAP